Görelim Mevla’m neyler…

Ercan Kartboğa,

VAN 19.06.2015 13:03:22 0
Görelim Mevla’m neyler…
Tarih: 01.01.0001 00:00
 İnsan, birkaç damla kan ve bir sürü düşünce (endişe).” Sadi Şirazi’nin bizim için tespiti bu. Evet, hep endişeliyiz hep düşünceli. Mısır’da zulüm, Suriye’de ölüm, Filistin ve Arakan’da kıyım var. Bunlara karşın bizde kararsızlık(!), İslam âleminde akıl almaz bir umursamazlık var. Ümmet, duygusal çöküntüde: Kaygı, elem, yeis, öfke, huzursuzluk, umutsuzluk, pişmanlık, yalnızlık vs.
İnsanız işte, iyi günümüzde “şükür” yerine “kibir”; kötü günümüzde “kabul” yerine “kahır”… İnsanız, hayrın ve şer’in Allah’tan geldiğini bildiğimiz ve “amenna” dediğimiz halde gerçeği hep ıskalarız.
Meşhur ve güzel bir hikâye Leo Tzu’dan:
Köyün birinde fakir ve bilge bir ihtiyar yaşarmış. İhtiyarın, beyaz bir atı varmış ki gücü ve güzelliği dillere destan. Devrin kralı bir servet önererek atı satın almak istemiş; ama ihtiyar atını satmamış. “O sadece bir at değil benim dostumdur, insan, dostunu satar mı?” demiş.
At bir sabah kaybolmuş. Köylüler ihtiyarın etrafında toplanıp “Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalıp götürecekleri belliydi. Krala satsaydın bari paran olurdu, şimdi ne paran var ne de atın” demişler. İhtiyar: “Karar vermekte acele ediyorsunuz, sadece at kayıp, şimdilik gerçek bu. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. Köylüler ihtiyara ve sözlerine kahkahalarla gülmüşler.
Bir zaman sonra at, peşine taktığı on iki vahşi atla çıkagelmiş. Meğer at çalınmamış, dağlarda dolaşmaktaymış. Köylüler ihtiyardan özür dileyip “Sen haklı çıktın” demişler. “Atının kaybolması bir talihsizlik değil büyük bir nimet oldu senin için, önce bir atın vardı, şimdi ise bir sürün var.”
“Karar vermek için gene acele ediyorsunuz” demiş ihtiyar. “Sadece atın geri döndüğünü söylemelisiniz. Şu an gerçek bu. Bundan sonrasının ne getireceğini henüz bilmiyoruz.” Köylüler “Bu kadar saflık düşmanıma uğramasın” demişler.
Aradan bir zaman daha geçmiş ki ihtiyarın tek oğlu, terbiye etmeye çalıştığı atların birinden düşüp bacağını kırmış. Köylüler “Biz yine yanıldık” demişler: “Sen yine haklı çıktın. Atlar yüzünden tek oğlun bacağını kırdı. Sana bakacak kimse de kalmadı. Şimdi daha fakir, daha zavallısın.”
İhtiyar tebessümle “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz, o kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı sadece. Şimdilik gerçek bu. Bundan sonra ne olur ne biter, bunu kimse bilemez” demiş. Köylüler hem kızgın hem mahcup ayrılmışlar ihtiyarın yanından.
Bir zaman sonra krallık seferberlik ilan etmiş. Kralın askerleri, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almış. Köylüler mahcup halde ihtiyara gelip “Haklı çıktın ihtiyar” demişler. “Oğlunun bacağı kırık ama senin yanında. Bizim çocuklarımız belki hiç dönemeyecek.”
İhtiyar, “Siz karar vermeye devam edin” demiş, “Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin talihsizlik olduğunu sadece Allah biliyor.”
Kesin karar ve peşin hükümler yerine tedbir ve tefekkür; yeis yerine umut gerek bize. Haktandır her şey. Hak şerleri hayr eyler, Ârif anı seyreyler,  Zannetme ki gayreyler, Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler. Eyvallah..!