Giderem Van’a doğri

Mustafa Akgün

VAN 10.12.2017 09:57:41 0
Giderem Van’a doğri
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Geçtiğimiz günlerde Van’da kitap fuarındaydık. Bu fuar çok mânâlıydı. Çünkü Van, ülkemizin en doğusundaki illerimizden biri. Malum terör örgütleri burada çok derin yaralar açtı. Terörün açtığı yara ancak ilimle, kültürle; bunların ortaya çıkaracağı sevgiyle, hürmetle, insana insanca bakma duygularıyla kapanacaktır. Dolayısıyla kitap bu hususta en başta gelmektedir. Bunun için Van Kitap Fuarı çok mühimdi. Tertipleyenlere, katılanlara, katkıda bulunanlara teşekkür ediyoruz. Eylül Fuarcılığı başarılarından dolayı kutluyor, bir yazar olarak da ayrıca teşekkür ediyorum.

Van başlıbaşına bir kültür eşiği, bir kültür beldesidir. 

Van gölü büyüklüğü ve maviliğiyle müstesna bir güzellik ortaya koymaktadır. Okuyabilene gölün mavi suyu, bu suya akseden etrafındaki yüce dağlar çok şey anlatmaktadır.

Van kalesi binlerce yıl ötesinden selam getirmektedir. Sanki Van tarihinin bir izdüşümüdür Van Kalesi. Mimarî tarzı, Van Gölünün mavi sularıyla kucak kucağa oluşu, daha başka hususiyetleri güzelliğini artırdıkça artırıyor.

Van kedisi en usta ressamların bile ortaya koyamayacağı hayranlık uyandıran güzelliğe, şirinliğe sahip. Hele bu kedilerin iki gözünün farklı renkte oluşu bir başka güzellik, bir başka tatlılık.

Otlu peynir Van yemek kültüründe ve mutfağında en başta yer almaktadır. Kahvaltıda ekmek ve çaya hemen eşlik etmektedir.

Van halkının yerlisinin kendi aralarında konuşurlarken şiveleri sanki şiirimsidir. Ülkemizde umumi olarak kullanılan atasözleri ve deyişler Van’da da yaygındır.

Van efsaneler diyarıdır. Sadece “Ah Tamar” efsanesi bir güzellik abidesidir. Bir Ermeni kızının aşkıyla alâkalıdır bu efsane. Van’ın katmer katmer efsane destelerinin bir dilimini meydana getirmektedir bu efsane.

Van terörden çok zarar görmüş. Belediye teröristlerin, eşkıyaların adeta üssü olmuş. Tahribat üstüne tahribata uğramış Belediye.

Vali Sayın Murat Zorluoğlu Belediyeye kayyım olarak vazifeye başlayıncaya kadar ne yazık ki bu böyle devam etmiş. Kayyım tayin edilen diğer şehirler gibi Van da eşkıyaların tasallutundun kurtulmuş. Sayın Vali çok ince yollar izleyerek, tedbirler alarak hem hizmet etmek, hem de yaraları sarmak için büyük bir çalışma gerçekleştirmiş, gerçekleştirmekte. Fuar günleri sırasında kendileriyle müşerref olmak istedik ama ne yazık zaman el vermedi. Kısmette varsa gene de olur. Bir önceki Vali Sayın İbrahim Taşyapan da bu hususlarda çok güzel işler yapmış. Van halkı onları takdirle yad ediyor. Atalarımız ‘at ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır’ demişler.

Kayseri Belediyesine uzun yıllar genel sekreterlik yapmış Sayın Mustafa Yalçın şimdi Van Büyükşehir Belediyesinin genel sekreterliğini yürütüyor. Eski tecrübeleri ve güzel idare tarzıyla kısacık zamanda pek çok çalışmaya imza atmış. Sayın Salih Allahverdi, Sayın Fatih Akdeniz, Sayın Sinan Bağlı, Sayın Ruşen Alpaslan gibi pek çok kıymetli insan bir araya gelmiş. Ahenkle çalışan bu kadroda yerlerini almışlar. Başarılarının devamını diliyoruz. Bunlar bana yardımcı olan bürokrat arkadaşlardı. Bunlar gibi diğer bürokratların her birinin bir değer olduğuna inanıyorum.

Gül olan yerde elbette diken de oluyor. Van Belediyesinin logosundaki güneşi görünce ‘acaba bu güneş Zerdüştlerin, Mecûsilerin güneşine mi işaret ediyor’ ediyor diye düşünmeden edemedim.

Van deyince Sayın Hüsamettin Subaşı’ndan bahsetmemek olmaz. Van’ın bu kıymetli evladı halk müziğimizle alâkalı pek çok eseri seslendirmiştir. “Giderem Van’a doğri” uzun havasını dinlerken kulaklardaki yankılanmaları duymak, gönüllerdeki kamaşmaları tatmak lazım.

Giderem Van’a doğru / Yolum İran’a doğru / Kes başım kanım aksın / Kadir bilene doğru

Hu beni hurda beni / Koydun çukurda beni / Sadıklığın bu muydu / Yedirdin kurda beni 

Bu uzun havanın sözleri insanda bazı çağrışımlar yapıyor.

“Kes başım kanım aksın / Kadir bilene doğru” derken insan sevgisini, vefayı vurgulamaktadır. Doğunun umûmî yapısında böyle insancıl duygular hep vardır.

“Sadıklığın bu muydu / Yedirdin kurda beni” derken  sanki bugünün hadiselerini ele almaktadır. Siyonistlerin ve Haçlıların ifsad ettiği bölge gençlerinin, eşkıyaların bölge insanlarını, bütün insanları nasıl öldürdüğüne işaret etmektedir. Bir kurt gibi, bir çakal gibi insanları nasıl da kıyıyorlar.

Yeni yetişen gençler dinine, imanına, insanî duygulara, kültürüne bağlı olarak yetiştirilmelidir. 

O zaman terör geçit bulamayacaktır.

O zaman gençler Siyonistlerin oyununa geldiklerini anlayacaklardır. Malum Siyonist İsrail Nil’den Fırat’a bu toprakları, bölgeyi kendinin saymaktadır. Büyük İsrail Devleti kurma hayalini görmektedir.

O zaman gençler Haçlıların kendilerini nasıl kullandıklarını anlayacaklardır. Malum bölge petrol zenginliği açısından büyük bir ehemmiyete sahiptir. Başta Amerikan ve İngiliz petrol şirketleri bunun mücadelesini vermektedirler. ‘Biz bu petrol kaynaklarını başkalarına yedirecek kadar avanak değiliz’ demektedirler.

Siyonistlerin ve Haçlıların oyunun bozulması bölge gençliğinin kendine dönmesinden geçmektedir.

Bölge insanının gönül ibresi zaten ruh kökümüzü göstermekten hiç sapmadı.

Safraların atılıp asıl hüviyetimize döneceğimiz günler İnşâallah yakındır.

Bunda kitapların, kitap fuarlarının ehemmiyeti en baştadır. Bu güzel çalışmaların devamını diliyoruz.