Gazetecilik ve AK Parti..

Ali BAYRAMOĞLU

VAN 28.10.2012 10:26:10 0
Gazetecilik ve AK Parti..
Tarih: 01.01.0001 00:00

Sertleşen yönetim tarzı, basın özgürlüğü konusunda yaşanan kimi sıkıntılar, değişim sürecinde üreyen kimi aksaklıklar, ihlaller, tıkanıklıklar ya da hukuk dışı durumlar..

Kim ne derse desin, söylenler kimin işine gelirse gelsin ya da kimi rahatsız ederse etsin, bunlar, bugün Türk siyasetinin olumsuzluklar hanesini oluşturuyorlar.

Basın özgürlüğü bir işaret..

Bir ülkenin demokratik derinliği basın özgürlüğünün seviyesiyle ölçülür ve Türkiye bu açıdan adım adım sorunlu bir ülke haline dönüşüyor..

Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi geçtiğimiz günlerde, Türkiye'deki basın özgürlüğünün kriz yaşadığını vurgulayan bir rapor yayınladı.

Kimi abartılı, ön yargılı ve ölçüsüz ifadeler içeriyordu bu rapor.

Bunlar arasında Türkiye'de muhalefetin tümüyle susturulmaya çalışıldığı, Erdoğan hükümetinin basına karşı yakın tarihinin dünya çapında en büyük saldırısını yürüttüğü gibi aşırı, aşırı olduğu oranda haksız iddialar vardı?

Ancak bu, madalyonun bir yüzü..

Raporun, bu siyasi dilinin yanında, altını çizdiği hiç abartılı olmayan kimi çıplak gerçekler de bulunuyor..

Nitekim rapor, 'iktidarın bazı gazetecilerin itibarını hedef almaktan gocunmadığına, patronları eleştirel yazılar yazan çalışanları uyarmaya ya da işten atmaya davet eden, iten çıkışlar yaptığına, otosansürü doğuran bir baskı uyguladığı'na dikkat çekiyor.

Raporu bir an için unutun ve düşünün..

28 Şubat ve 27 Mart günlerindeki basının rolünü aklınızdan çıkaramıyor olabilirsiniz, hükümete yapılan eleştirileri sert ve haksız bulabilirsiniz, Kürt meselesinde kimi gazetecilik faaliyetleri siyasi meşrebinize fazla gelebilir..

Ama elinizi vicdanınıza koyarsanız, istediği kadar sert ve aykırı olsun basın özgürlüğü ve eleştirinin demokratik düzenlerin temel ölçütü olduğunu aklınıza getirirseniz, özellikle Başbakan'ın basına ve tek tek bazı gazetecilere yönelik işaretlerini ve dilini dikkate alırsanız, bu eleştirilerden kaçmanız mümkün değildir..

Üstelik mesele sadece hükümetle ilgili değil.

Bu koşullarda yargı-emniyetin yeni refleksleri de zaman zaman özgürlük fikrini değil, belli bir siyasi doğruyu merkez alabiliyor. Niyet ve kimlik esaslı soruşturma ve kovuşturmalar, zaman zaman dünü, eski rejimi aratmıyor. Nitekim özellikle gazetecilere yönelik tutuklamalar ve yargılamalarda, atılı suçlara malzeme oluşturan deliller çoğunlukla kitap, haber, röportaj, görüşme, belge gibi gazetecilik malzemeleri ve faaliyetlerinden oluşuyor. Vahim olan bu gazetecilerin pekçoğu tutuklu olarak yargılanıyor..

CJI raporu Türkiye'de 61 gazetecinin doğrudan gazetecilik faaliyetleri ile ilgili olarak hapis cezasına çarptırıldığını söylüyor. Ayrıca, çok sayıda gazeteci hakkında eleştirel yazıları nedeniyle 'Türklüğü aşağılamak' ve 'yargıyı etkilemek' suçlarıyla kovuşturmalar devam ettiğini hatırlatıyor?

Açıkçası ülke ve toplum olarak bunları haketmiyoruz?

Türkiye son 10 yıldır, üstelik bugün basın özgürlüğü konusunda sert eleştirilere maruz kalan AK Parti liderliğinde müthiş işler yaptı.

Ortada:

Devlette sivilleşme, siyasi alanın genişlemesinden mevzuat düzeyine, Anayasa değişikliklerinden Medeni Kanun'a, Ceza Kanunu'ndan kimi uygulamalara uzanan genel bir demokratikleşme dalgası, istikrarlı bir ekonomi, artan kamu hizmeti kalitesi, İslam ve demokrasinin bir arada yaşabileceğini gösteren kuvvetli bir model?

Siyasi iktidarın basın özgürlüğü konusundaki tutumu (1), Kürt sorunundan kaynaklanan aşırı güvenlikçi politikanın düşünce alanını baskı altına alması (2) değişim sürecinde ortaya çıkan, bir türlü tashih edilemeyen haksızlık ve hukusuzluklar (3), katılım ve talep sözlerinden iyice rahatsız olan ataerkil bir yönetim tarzı (4) tüm diğer olumlu gelişmelere gölge düşürüyor?

Dahası bu gelişmelerin etkisini azaltıyor?

Makası kimi konularda terse çeviriyor?

Bu değişmeli ve değişebilir?

AK Parti ve Tayyip Erdoğan, demokrasi açısından Türkiye'yi, dün olduğu gibi, tekrar doğru raya oturtabilir?


27