Fitne, zehir, haram, cani, şerefsiz…

ALİ BAYRAMOĞLU

VAN 21.02.2013 12:11:23 0
Fitne, zehir, haram, cani, şerefsiz…
Tarih: 01.01.0001 00:00

Sinop ve Samsun'daki olaylar tedirginlik vericiydi.

İlk defa olmuyor.

Son yıllarda benzer gerginlikler Kürt meselesi merkezli Marmara bölgesinde pek çok kez yaşandı. Trabzon'da TAYAD'lıların maruz kaldıkları böyle bir saldırıydı. Sivas Madımak vahşeti, Kahramanmaraş'taki Alevi katliamı ve diğerleri…

Her ne kadar reddetsek de, kültür dokumuz izin vermez desek de, bu ülke bu tür durumlara 1800'lü yılların ortalarından bu yana, Karadeniz, Orta Anadolu ve Güney Doğu'da 3 ayda 50 bin sivil Ermeninin hayatına mal olan 1894-1896 hadiselerinden beri, 1909 Adana'da olduğu gibi pek çok kez tanık olmuştur.

İki hususun altını çizmek gerek.

1.Toplum dokusunu tam oluşturamamış, toplulukların üst üste oturmasından oluşan, güvensizlik ve milliyetçilik ya da aidiyetçilik ikilisini iç içe sokan bizim gibi parçalı yapılarda kültürel-politik karşılaşmalar hassastır. Sünni-Alevi, Kürt-Türk, Müslüman-Gayrimüslim ayrışmalarının 70'lerdeki sağ-sol çatışmalarında ya da şimdinin Kürt meselesinde olduğu gibi kanla bulandığı dönemlerde özellikle dikkatli olmak gerekir.

2. Bu tür dokuların ve bu tür dönemlerin araya pek çok unsurun girmesine izin verdiği de ortadadır. 1970'lerde yaşanan Anadolu katliamlarında, Sivas olaylarında 'tahrik ve saldırı işinin bir üçüncü el tarafından örgütlendiği' iddiası her zaman ciddi, önemli olmuştur.

1894-1896 hadiseleriyle ilgili François Georgeon mealen şöyle yazar Abdülhamit kitabında: 'Önce çarşıda sıradan bir kavga, bir iki silah sesi, gece mahalle basan güruhlar, Amasya'dan Trabzon'a ve onlarca kentte her yerde aynı senaryo…'

Hafiye teşkilatı, sonra Teşkilat-ı Mahsusa, takiben Mukavemet teşkilatı, 2007'deki devamı bunlara bulaşan, karışan türlü eller…

Karadeniz'de saldırılara maruz kalanlardan Sırrı Süreyya Önder, 'devletin içinde barış gelmesinden rahatsız olan özel kuvvet, gladyo rahatsız olmuştur' diyordu geçen gün.

Evet, Sinop ve Samsun olayları bunu akla getiriyor.

Ancak bugün ve özellikle Kürt meselesi itibariyle bakıldığında Sırrı Sürreyya'nın kendi üslubuyla söylediği yaptığı şu tespitte ciddi bir haklılık payı var:

'Bu sefer sökmeyecektir…'

Gerçekten de Türkiye'nin kültürel-politik karşılaşmalar açısından taşıdığı tüm hassasiyete rağmen, toplumun kana boğulmuş ve ölüme doymuş bir noktaya geldiği açıktır. Ve kamuoyuna dair tüm göstergeler, bu konuda yapılan tüm araştırmalar, Sinop ve Samsun'daki havanın aksine, barış sürecine destek ve inanç haline işaret etmektedir.

Ne var ki, dönem kritik.

Türkiye silahların susmasına, barışa hiç olmadığı kadar yakın. Bu dönemde her siyasi aktörün barış sürecine destek vermesi gerekiyor.

Böyle olmuyor.

Kimisi hata yapıyor.

Örneğin BDP'nin Karadeniz gezisi tüm iyi niyetine, saldırıyı hiç bir şekilde ve hiç bir noktada doğrulamamasına rağmen, zamansız ve gereksiz bir geziydi.

Kimisi ise kendisini kaybediyor.

Yıllardır, garip bir şekilde, adamlarını sokağa sürmediği için demokratikleşme hamlelerine ve barış sürecine destek verdiği iddia edilen Bahçeli örneğin…

Başbakanın son dönemlerin en önemli ve en yerinde çıkışıyla, bu süreçte, 'biz her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık' sözlerine inanılmaz tepkiler veriyordu. MHP Genel Başkanı…

Konuşmasından şu kelimelerin altını çizelim:

Fitne, zehir, haram, cani, şerefsiz…

Dile bakın…

Siyasetin ve demokrasinin üzerine toprak atan bu dil ve anlayış, belki MHP'nin Sinop ve Samsun'daki olayların içinde olduğunu göstermez.

Ama o olayları siyasetin ve ruhen temsil ettiğini gösterir.

Herkes dikkatli olmalı…