Fırat’ın doğusu

Abdullah Şanlıdağ

VAN 5.11.2018 09:14:29 0
Fırat’ın doğusu
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Fırat’ın doğusunun giderek ısındığını ve bölgede Amerika’nın hain hesaplarının devam ettiğini söyleyebiliriz. Bölge neden kritik? Öncelikle büyük su kaynakları ve barajlara sahip olan bölge çok önemlidir. Petrol ve doğalgaz kaynakları, zengin tarım alanları ile bölge ekonomisinin adeta kalbi konumunda olan bu coğrafyanın terörden arındırılması gerekmektedir. 

Katil Amerika, Fırat’ın doğusuna bölgedeki PKK varlığını kullanarak yerleşik bir düzen tesis etmek istiyor. Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı Harekâtlarıyla gerçekleştirdiğimiz operasyonlar neticesinde bölgeden kaçan tüm terör yapıları bu bölgede konuşlandırıldı. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun «İkinci İsrail» önerisi de bu durumu hem destekliyor, hem de hain niyetlerini açık ediyor. Amerika›nın karşısında ise bölgenin ana bileşenleri Türkiye, Rusya, İran ve Suriye var. Üç ülke de Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasından yana. Nitekim Suriye’de iç savaşın siyasi ve mutlak çözümü ancak bu şekilde sağlanır. ABD’nin Fırat’ın doğusunda korsan bir devlet inşa etme planı tehlikeli bir oyundur.

Türkiye, hem sınırlarımızdaki terör yapılanmasında, hem Fırat’ın doğusunda korsan bir devlet kurmanın arka planında ve hem de 15 Temmuz hain darbe girişiminin geri planında Amerika’nın olduğunu çok iyi biliyor. Bu anlamda Ak Parti çok badireler atlatarak ve de bedel ödeyerek bugünlere geldi. Arkasındaki güçlü halk desteğinden dolayı Ak Parti’yi bloke edemeyenler, en son ekonomik savaşla devirmeye çalıştılar ama onu da başaramadılar. Amerika’nın ikiyüzlü siyasetinden dolayı Türkiye, kâğıt üzerinde her ne kadar NATO’da büyük bir müttefik olsa da pratikte bir rakip görüntüsü veriyor. Dünya 5’ten büyüktür diyen Başkan Erdoğan, NATO ve BM’nin yapısını çok iyi bildiği için buralardan mazlum coğrafyalara adalet gelmeyeceğinin farkında. Bu yüzden de ABD, iç politikada düşmanımızdır.

Eski tüfek bir solcu şöyle diyor: “Türkiye Suriye’de; Rusya, İran  ile ABD, Birleşik Krallık, Fransa ile birlikte nüfuz alanları oluşturdu. Bugün her biri barış  sürecini Suriye’de egemen oldukları topraklarda yönetiyor. Bu noktada Erdoğan, durmaksızın “Hedefimiz, Münbiç ve Fırat’ın doğusundaki bölgeleri, Kandil ve Sincar’ı bölücü terörden temizlemektir” diye konuşuyor. Bu bir bahanedir, aslında Erdoğan, Suriye’de ikinci bir Kuzey Kıbrıs kurma niyetindedir. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarından sonra Fırat’ın doğusuna akmayı ve Suriye’nin kuzeyini ilhak etmeyi, O sırada Kuzey Irak Kürtleriyle kurduğu ekonomik kontakları kullanarak, hidrokarbon kaynakları üzerinde söz sahibi olmayı, böylece Osmanlı Devleti son meclisinin “Misak-ı Milli’sini” gerçekleştirmeyi istiyor.”

İnsaf yahu insaf! Türkiye; mülteciler ve göç meselesine “vicdan” meselesi olarak bakıyor. Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz ediyor. Savaşın biran önce bitirilip mazlum mültecilerin ülkesine dönmeleri için çaba sarf ediyor. Türkiye’nin Suriye’de ikinci bir Kuzey Kıbrıs kurma emelinde olduğunu söyleyen kör zihniyet, ne hikmettir bilinmez; ABD’nin Fırat’ın doğusunda bir terör devleti inşa etmek istediğini neden görmek istemez? Erdoğan’ı sevmeyebilirsiniz lakin kendi ülkenize bu kadar düşman olmanızı nasıl izah edeceğiz? Erdoğan samimi olmasa 27 Ekim’de İstanbul Zirvesi’nde, “çok yakında komandolarımızla Fırat’ın doğusundaki terör yuvalarını darmadağın edeceğiz” demesinin hemen ardından, 28 Ekim’de TSK, Fırat’ın doğu kıyısında Türkiye sınırına hakim yükseltilere sahip Zor Mağar bölgesindeki YPG mevzilerini bombalar mıydı?

 Erdoğan’ın Suriyeliler için yeni güvenli bölgeler oluşturmak ve ülkemizdeki mülteciler ile sınırda zor şartlarda kamplarda yaşayan Suriyelileri güvenli bölgelere yerleştirme planını, kuzey Suriye’nin üçte ikisini kontrol etmeye çalışıyor diye izah etmek neyin nesi Allah aşkına? Türkiye, Suriye’deki Kürt gruplarını destekleyen ABD’ye değil PKK/YPG, PYD, IŞİD terör örgütleri üzerinden korsan devlet kurma çabasında olan ABD’ye meydan okuyor.

Sözün özü: Türkiye’nin hem içeride hem de sınırlarında devam ettirdiği terörle mücadelesi meşrudur. PKK/PYD, EL Kaide, IŞİD veya FETÖ her ne kadar terör örgütü olsalar da aynı zamanda birer ideolojidirler. İdeolojilerle mücadele uzun bir süreçtir, zaman ve sabır ister. Doğru ve yerinde politika ise cesaret, sabır ve liderlik gerektirir. Başkan Erdoğan’da bu özellikler mevcut. Şahsen bendeniz Erdoğan’ın radikal terörizmin her bir dalının temelini oluşturan kaynakları kurutmaya yönelik çalıştığına yürekten inanıyorum.