FETÖ DİASPORASI VE KAMU DİPLOMASİSİ

FETÖ’NÜN ULUSLARARASI KARA PROPAGANDASI

VAN 14.10.2016 10:44:01 0
FETÖ DİASPORASI VE KAMU DİPLOMASİSİ
Tarih: 01.01.0001 00:00
 FETÖ diyaneti ilgilendiren bir alandan ziyade jeopolitik ve küresel güvenlik alanını ilgilendiren bir düzlemde irdelenmesi gereken bir yapı olmuştur. Bu nedenle bu yapının jeostratejik kodları Türkiye’nin iç politikasında ve Türkiye üzerinden yürütülen küresel güvenlik ve tehdit siyasetinde aldığı rollerde aranmalıdır.
Yenişafak/Necati Anaz/İstanbul Üniversitesi 
Türkiye son yıllarda özellikle iki tehlikeli diaspora unsuruyla mücadele etmekteydi. Bunlardan birincisi Ermeni diasporasıdır. Bu grup özellikle Fransa ve ABD üzerinden Türkiye aleyhine farklı alanlarda olumsuz kamuoyu yaratma noktasında faliyetler göstermektedir. Örneğin ‘Gece Yarısı Ekspresi’ ve yakında vizyona girecek olan ‘The Promise (Vaat)’ filmi gibi Hollywood yapımı hayal ürünleriyle Ermeni diasporası Türkiye’yi 1915’e mahkum etmeye zorlamaktadır. Buna 1990’ların karanlık güvenlik siyaseti neticesinde oluşan Sol/Alevi/Kürt diaspora unsuru da eklenince Türkiye iki cepheden saldırıya uğramakta ve kamu diplomasisinde yeteri kadar başarılı olamamaktadır. Bu iki diasporaya şimdi de daha tehlikeli başka bir diaspora grubu eklenmiştir; o da her platformda varlık gösterebilen ancak bir o kadar da her durumda kamufle olabilme yeteneğine haiz FETÖ diasporasıdır.
FETÖ diasporasının uluslararası düzeyde yürüttüğü üç tür kamu diplomasisi stratejisi vardır, ancak bu konuya değinmeden evvel FETÖ’nün küresel-jeopolitik konjoktürde üstlendiği bölgesel rol üzerinde önemli bir hususu hatırlatmakta fayda var. Bilinmelidir ki FETÖ’nün kırk yıllık insan yatırımının ardında ne dini bir saik ne de Türkiye’nin yararına herhangi bir kayda değer katkısının olduğu düşünülmelidir. FETÖ kuruluşundan beridir Batı için konjektürel bir ortak ve stratejik bir organizasyon olarak hayat sürmüştür. Şöyle ki FETÖ Soğuk Savaş sonrasında daha da belirginleşen ‘radikal İslam’ tehditlerine karşı Türkiye merkezli alternatif güvenlik siyasetinin pratize edilmesinde ABD ile uyumlu ve ‘radikal İslamcı’ tehditlerin minimize edilmesinde rol alan taşeron bir yapı olarak doğmuş ve o proje üzerinden beslenmiştir. Bu bağlamda FETÖ diyaneti ilgilendiren bir alandan ziyade jeopolitik ve küresel güvenlik alanını ilgilendiren bir düzlemde irdelenmesi gereken bir yapı olmuştur. Bu nedenle bu yapının jeostratejik kodları Türkiye’nin iç politikasında ve Türkiye üzerinden yürütülen küresel güvenlik ve tehdit siyasetinde aldığı rollerde aranmalıdır. Bu yapının örgütlenme şekli ve operasyonel aklı hiç kuşkusuz yukarıda ifade edilen küresel hedefin gerçekleştirilmesiyle uyumlu ve koordinelidir. Ekonomik teşkilatlanmasından tutun da eğitim kurumlarının organize edilmesine kadar bu yapı Türkiye’den ziyade küresel ittifaklara hizmet veren bir yapı olmuştur. 15 Temmuz darbe girişimi de bu bağlamda gerek Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesine ve gerekse Batı’nın elzem gördüğü küresel dengelerin yeniden oluşturulmasına itirazı olan Türkiye’ye ayar çekmenin ötesinde birşey değildir. Eğer bu darbe girişiminin Batı Avrupa’nın ve ABD’nin bölgesel çıkarları hesaba katılmadan, onlara rağmen yapıldığı düşüncesi varsa bu oldukça defolu bir düşünce olacaktır. Zira, post-Davos gelişmesinden bu yana bir oyun bozan olarak Türkiye aleyhine bu yeni diaspora grubuna nasıl bir vazife verilmiş olduğuna bir göz atmak dahi FETÖ ile Batı eksenli yeni sömürgeci gücün arasında nasıl da ince bir rol paylaşımının ve stratejik ortaklığın olduğu hemen görülecektir. Şimdi özellikle diaspora üzerinden FETÖ’ye verilen görevin post-Davos sürecini de kapsayan şekliyle yapacağımız analize dönebiliriz. Bunu üç noktada incelemek mümkündür.
BATI MEDYASI BATI’NIN ÇIKARLARINI KORUR
Birincisi Türkiye aleyhine yurtdışında olumsuz kamuoyu oluşturmak ve bunu da satire edilmiş bir Cumhurbaşkanı üzerinden yapmaktır. Malumdur ki Batı medyası etkisizleştirmek istediği lideri veya bir ülke başkanını sadece otoriterlik retoriği üzerinden değil küresel düzeyde itibarsızlaştırma üzerinden de yapar. Buna belki de kısaca bir liderin Ahmadinejadlaştırılması da diyebiliriz. Bu bağlamda liderin özel hayatı, kamuoyu önünde yaptığı konuşmaları ve siyaset tarzı titizlikle irdelenir ve bir satırenin konusu yapılarak kamuoyu önünde gözden düşürme ve alaya alma işlemleri başlatılır. Örneğin, Ahmadinejad için ABD ve Avrupa merkezli televizyon kanallarında komedi tarzında belli bir popüleritesi olan programlarda toplumun en hassas olduğu eşcinsellik gibi konular üzerinden Ahmadinejad’ı küçümseyen skeçler oynatılmış ve gösterimler sunulmuştur. Bu programlar son derece mizahı içeriğe sahip programlardı ancak her satırında devrim muhalifi İranlı-Amerikalılar tarafından lojistik destek verilmiş bazı gerçeklikler üzerinden kurgulanmış ve yürütülmüş programlardı. Bu programlarda Ahmadinejad bir liderden çok aklı dengesi sorgulanır, itibar edilmez bir siyaset adamı olarak kamuoyuna sunulur. Batı medyasının Batının çıkarlarını tehdit eden liderleri nasıl itibarsızlaştırdığına dair bir örnek olması açısından okuyucuların dikkatine sunmak için bunları söylüyorum. Hatırlanırsa bir Alman televizyonu sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’la alakalı nükteci bir program yapmamış onu seçen seçmenle de alay eden bir güldürüye de yer vermişti. Bu itibarsızlaştırma projesinin bir sonraki adımı yani bir ülkenin tüm demokratik pratiklerini güldürünün konusu yapıp bir halkın siyasal tercihlerinin bloke edilmesi anlamını da taşımaktaydı. Türkiye’de Erdoğan liderliğini itibarsızlaştırma stratejisine FETÖ diasporası da hiç kuşkusuz lojistik destek sağlamakta ve Erdoğan’ı tercih eden seçmen kitlesini itibarsızlaştırmak için de Batı vantrologlarıyla birlikte çalışmaya devam etmektedir.
FETÖ’NÜN ULUSLARARASI KARA PROPAGANDASI
FETÖ diasporasının ikinci hamlesi diplomatik blokajlar yapmak ve elit-siyaset üzerinden Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaktır. Malum, 15 Temmuz darbe girişimi üzerinden daha günler geçmesine rağmen ve meselenin detayları henüz netleşmemişken en önemli iki uluslararası kuruluş Türkiye aleyhine ardı ardına açıklamalar yaptı. Bu açıklamalardan biri Standard & Poor’s finansal derecelendirme şirketinden geldi. Bu kurum hiç kuşkusuz gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyümesi ve dış yatırımlarının selameti için çok kritik bir kurumdur. SP açıklamasında Türkiye’yi yatırım yapılabilir ülkeler listesinde riskli ülkeler seviyesinde gösteriyor ve alelacele Türkiye’nin kredi notunu düşürdüğünü ilan ediyordu. Benzer siyasal bir açıklama da Uluslararası Af Örgütü tarafından darbecilerin gözaltına alınma sürecinde kaygı verici durumların yaşandığı üzerine geliyordu. Yine, ABD meclisinin FETÖ diasporasına 15 Temmuz darbe girişimini mazur gösterecek kamuoyunu besler konuşmalara ev sahipliği yapması bize FETÖ diasporasının yüksek-siyaset üzerinden Türkiye aleyhine uluslararası kurum ve örgütlerin ne titizlikle ve aceleyle örgütlendiğini ve negatif algı oluşturduğunu apaçık gösterecektir. 15 Temmuz gecesi ve sonrası Batı medyasında zamanlı ve taraflı yapılan haberlerle FETÖcü darbe girişimini mahiyeti ve derinliği sulandırılmaya çalışılmış ve darbe teşebbüsü ‘ülkenin güvenliği ve stabilitesi’ adına kabul edilebilinir değerlendirmesine yol açacak kadar kamuoyu nezdinde gündem yapılmıştır. Bu organize diaspora hiç kuşkusuz bu haberleri yapan taraflı aktörlere en iyi ve en yerinden lojistik bilgiler aktarmakta gecikmemiştir. Dahası, FETÖ diasporası önümüzdeki yıllarda sadece kamu diplomasisi seviyesinde değil Anadolu’dan çıkan akademik yayınların hakemlik sürecinde bloke edilmesinden tutun da kültürel faaliyetlerin sabote edimesine kadar Türkiye’nin her türlü katma değerini birçok alanda küresel bir kuşatma altına almaya ve bloke etmeye devam edecektir.
FETÖ, IŞİD VE PKK İŞBİRLİĞİ
Üçüncü ve en tehlikeli boyutuyla FETÖ diasporasının Türkiye aleyhine yapmakta olduğu kamu diplomasisi Türkiye’yi küresel ölçekte güvensiz ülkeler konumuna itecek terörle işbirliğine gitmesi olacaktır. FETÖ 15 Temmuz darbe girişimiyle makro ölçekteki son kartını da oynamıştı. FETÖ bu hamlesinde de başarısız oldu. Hal böyle olunca FETÖ tüm insan kaynağıyla beraber küresel alandaki faaliyetlerini devam ettirmeye çalışırken Türkiye’de yeraltına inmekte ve Türkiye’yi ablukaya almak isteyen terör organizasyonlarına lojistik destek sağlama aşamasına geçmektedir. Türkiye sathında hamle alanı daralan FETÖ daha önce hiç görülmediği düzeyde kendisini bir stratejik ortak olarak IŞİD’e ve PKK’ya yaklaştıracaktır. FETÖ küresel ölçekte bir yandan diyalog ve hoşgörünün tek yolu olduğunu pazarlarken Türkiye’de de şiddet sosyolojisine destek sağlayacak ve Türkiye’nin terörle mücadelesinde istihbari ve lojistik kaçakların oluşmasının önünü açacaktır. Bundan sonra kaos retoriği üzerinden Türkiye’nin sosyo-siyasal fay hatlarında operasyonlar yaparak yerel barışı dinamitleyecek ve küresel aktörlere Türkiye merkezli taşeronluk yapacaktır. Böylece Türkiye’yi uluslararası kamuoyunda Irak’la, Suriye ile anılır ülkeler düzeyine düşürmeye çabalayacaktır. Şunu da not etmek gerekir ki FETÖ Türkiye’nin fay hatlarını oynatacak beşeri kadroya halen sahiptir ve bu manada operasyonel kapasitesi henüz tam olarak etkisizleştirilmemiştir.
Daha önce de ifade edildiği gibi bu örgüt ne millidir ne de milli çıkarlara hizmet etme amacıyla faaliyet göstermektedir. Faaliyet hayatı küresel jeopolitiğin yeniden dizaynı için kullanışlı bir yerel aktör olmanın ötesinde bir şey olmamıştır. Bu örgüt belki görece bir cephe yenilgisi yaşasa da yatırım yaptığı Balkan, Orta Asya ve Afrika coğrafyalarında faaliyetlerini sürdürecek ve örgütlenmesini buralarda güçlendirmeye devam edecektir. Bunu yaparken de dini retorikten vazgeçmeyen örgüt her türlü yumuşak güç unsurlarını kullanarak Türkiye’yi dünya kamuoyu nezdinde köşeye sıkıştırmaya çalışacak ve Türkiye’yi bir Kuzey Kore, bir Rusya bir İran çizgisine getirmek için çaba sarfedecektir. Maalesef bir zamanlar Türkiye’nin kamu diplomasisini bu örgüte mahsus okul ve kuruluşlar üzerinden yürütmesi bu alanda büyük bir açığın doğmasına neden olmuştur. Bu nedenledir ki bu tehlikeli diasporanın zehirleri dünya kamuoyunu yeterince toksitlemeden Türkiye’nin daha akıllı, daha stratejik ve daha kıvrak bir kamu diplomasisi ve imaj-yapımı sürecini başlatması gerekmektedir.