Fethullah Gülen, Remzi Araz’dan ne istiyor?

Hakan Tuna

VAN 1.01.2014 11:39:55 0
Fethullah Gülen, Remzi Araz’dan ne istiyor?
Tarih: 01.01.0001 00:00

bu serüven ki

bizden biri yaptı, sırtımızdaki hançeri

ve terketti bizi huzur denen sevgili

kalakaldık, şaşkınlığın avuçlarında

billur bir kuş gibi

(İbrahim Tenekeci)

Savaşın hangi aşamasında olduğumuzu kimse bilmiyor.

Editoryal bir refleksle söyleyecek olursak, bu cümle, bir metnin ilk cümlesi olmamalı. Onun için, gelin burada bir kez daha söyleyelim.

Savaşın hangi aşamasında olduğumuzu kimse bilmiyor!

Muhtemelen Başbakan Erdoğan da bilmiyor, Hakan Fidan da.

Ve hatta Fethullah Gülen de.

Gülen’in bilmeme sebebi şu ki, bu savaş artık sadece onun savaşı değil.

Recep Tayyip Erdoğan da bilmiyor, çünkü karşısındaki yapının hiçbir sabitesi, hiçbir hukuku, töresi, kuralı ve ahlakı yok.

Nasıl ki, en düşük ahlak, daha net ifadeyle, en alçak ahlak, ahlakçılık retoriğiyle yapılanıdır. Türkiye’de yaklaşık 2 aydır, tam olarak bu seviyeye çekilmek isteniyor.

Başbakan, ısrarla ve özenle, en azından bir “savaş ahlakı” bekliyor olsa da, karşı karşıya olduğumuz yapı, modern zamanların en kendine özgü yapısı olduğundan, tüm beklentiler boşluğa düşüyor.

Modern zamanların en özgün yapısı; çünkü bu halkın İslam’a olan sonsuz saygısını, bu denli kurgulanmış bir dille, “ithal” eden hiçbir yapı olmamıştı daha önce.

Modern zamanların en özgün yapısı; çünkü, bu ülkenin 60 yıllık enerjisini, bu kadar kısa sürede, bu kadar sistematik bir ahlaksızlıkla hiç kimse sıfırlama çabasına girmemişti.

İşte, bu puslu havada, bir şeyi, önemli bir şeyi, trajik derecede önemli bir şeyi, Türkiye gözden kaçırıyor gibi.

Başbakan Erdoğan’ın ifadeleriyle, “örgüt, maşa, ajan, uzantı, işbirlikçi, taşeron” gibi kelimeleri üzerinde taşıyan yapı için bir şekilde te’vil yapmak mümkündür. Mümkündür çünkü, öncelediğiniz çıkarlar ve değerler çerçevesinde, kazançlı çıkacağınız bir alışveriş yaparak, “örgüt, maşa, ajan, uzantı, işbirlikçi, taşeron” olabilirsiniz. Ki, olunabildiğini görmeye devam ediyoruz, edeceğiz.

Fakat, bir kez daha söyleyecek olursak, bu puslu havada, bir şeyi, önemli bir şeyi, trajik derecede önemli bir şeyi Türkiye gözden kaçırıyor gibi.

Fethullah Gülen medyası tam 2 yıldır, Remzi Araz’la mücadele ediyor.

Adem Yavuz Aslanlar, Emre Uslular, Faruk Mercanlar, Mehmet Baransular, Remzi Araz’ın “hayatıyla oynuyorlar”.

Remzi Araz kimdir?

Remzi, 19 yaşında bir Diyarbakırlı’dır.

Mesut Barzani ve Şiwan Perwer’i karşılamak için 16 Kasım’da Diyarbakır’a giden Başbakan Erdoğan’ın karşısına çıkıp, gözyaşlarını tutamayan vicdanın adıdır Remzi Araz.

Remzi, “Başbakanım ne olur barış bitmesin, askerde ya da dağda ölmek istemiyorum, huzur içinde yaşamak istiyorum” diye seslenmişti gözyaşları içinde, Başbakan’a Erdoğan’a.

Daha dolaysız söyleyecek olursak, Gülen Cemaati medyası, gazetelerinde, televizyonlarında, sosyal medya ortamında, Şefkattepe’lerinde, Cemaat savcılarının KCK kararlarında, sürekli olarak, bir süreci provoke etmenin ya da provoke edecek olanların ellerinden öpmenin beklentisi ve çabası içinde.

Bu ahlak anlayışının, bu vicdan anlayışının izahının, te’vilinin yapılabileceği bir düzlem var mıdır?

Öyle bir yapı, öyle bir örgüt düşünün ki, sürecin patronajını alamadığı için, terörü kendisine çıkış yolu olarak görüyor.

Öyle bir yapı düşünün ki, kendi hırsı için bir ülkeyi savaş ortamına sürüklemek isteyebiliyor.

Neyse ki, Erdoğan’ın dediği gibi, “Şair Sezai Karakoç’un ifadesiyle, en nihayetinde, kaderin üstünde bir kader olduğuna, göklerden gelen bir karar olduğuna yürekten inanan bir milletiz. Selçuklu Devleti’nin hamurunda dualar vardır, Osmanlı Devleti’nin hamurunda dualar vardır, Türkiye Cumhuriyeti, Hacı Bayram Camii’nde okunan hatm-i şerifle, dualarla yürüyüşüne başlamıştır. Biz, dualarla yürüyen bir milletiz. Nice zorluğu aşan, nice engellemeyi geride bırakan Türkiye, tarihinden ve ecdadından aldığı ilhamla bu yürüyüşe devam edecektir

O sebeple, Diyarbakırlı Remzi, Suriye’li Ömer, Saraybosna’lı Yusuf, Pakistan’lı Muhammed ve Filistin’li Hüseyin için Türkiye’nin bayrağı Recep Tayyip Erdoğandır.

Dünyanın tüm Türkiyeleri’nin ortak bayrağı Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Haşiye: Bu yazı, bu köşedeki 44. ve son yazım. Bu köşenin okurları bilirler ki, Salı, yazı günümdür. Fakat bir süredir, sürekli gecikiyorum. İçinde bulunduğum yoğunluk sebebiyle, yeni yılda, son bir yazıyla müsaadenizi istiyorum.

Belirtmem gerekir ki, buradaki yazılar, varlıklarını Yayın Yönetmenim Hikmet Gök’e borçlu. Çevremdeki her yayın yönetmeni, editör arkadaşım, “mutlaka bir yerde yazmalısın” derken, Hikmet Gök, “mutlaka burada yazmalısın” diyerek davette bulunmasaydı, bu “Uzun Hikaye” yazılamayacaktı. Kendisine müteşekkirim.

Bir şey daha; yukarda bulunan “puslu” fotoğrafım ve müstear ismim sebebiyle, başta Hikmet Gök, bu sitenin bazı yazarları ve başka çevrelerden isimler için, zaman zaman bazı ithamlarda bulunulmuş. Bu ithamların muhatabı olan kişilerden özür diliyorum.

Selam ederim.