Faktörler

Ali BULAÇ -

VAN 18.05.2013 12:57:45 0
Faktörler
Tarih: 01.01.0001 00:00
Ortadoğu’da süren patlamalara (inficar) yol açan sebepler nelerdir? Görünür unsurları önceki yazıda baskıcı rejimlere isyan, ekonomik sefalet-adaletsizliğe tepki ve incinmiş gurur olarak sıralamış, arkasından “inficarın fecr-i kazibe veya fecr-i sadıka dönüşmesi bizim elimizde” demiştim.

     Arap Baharı inficarı fecr-i kazip yapar, İslami/İslamcı bir mecrada sürmesi halinde bütün fecr-i sadıka çıkarır. Adetullaha göre fecr-i kazipten sonra fecr-i sadık gelir. Ama sosyo-politik olaylar insan unsuruna dayalı olduğundan, zihinler üzerinde blokajlar kurulması durumunda fecr-i kazib uzadıkça uzar, bir türlü karanlıktan aydınlığa çıkmaz...

     İnsanın tercihlerinden bağımsız sosyal olaylar cereyan etmez. Toplumlar ister kendi özgür tercihlerini kullansınlar ister bir etki altında hareket etsinler, sonuç itibarıyla kendileri hareket eder, eylerler.

     Batı söylemine bakılırsa liberal dünyanın geldiği aşama, hareketliliğin ilham kaynağıdır. Buna göre patlamaları tetikleyen veya yönlendiren milliyetçi, sosyalist ideolojiler veya İslami talepler değil demokratik, bireysel özgürlüklerin teminat altına alındığı, refahın herkese modern hayatı tüketecek imkânlar sağladığı taleplerdir. Tabii ki bu taleplerle meydanlara dökülenler yok değil. Hatta internet ve sosyal medya gibi unsurları da hesaba kattığımızda karşı karşıya geldiğimiz yeni politik dil ve eylem biçiminin postmodern bir renk taşıdığını da söyleyebiliriz. Kısaca bu tezi öne sürenler büsbütün haksız değil, ama görünür fenomenleri esas aldıklarından ilk tetikleyici veya ilham verici unsuru tespitte yanılıyorlar, bu yüzden kaçınılmaz olarak bundan sonraki gelişme seyri ve ulaşacağı muhtemel sosyo-politik sonuçlar ile bölgesel ve küresel etkileri hesaba katarken de yanılacaklardır. Türkiye’yi son üç senede yanıltan da bu okuma hatası oldu. Liberal dünyanın politik ve kültürel özlemlerinin kitleleri motive ettiğini düşünenler aslında “olan”ı tasvir etmiyorlar, “olması gereken”e atıfta bulunuyorlar, dilek ve temennilerini, küresel düzeyde bölge üzerinde tahakküm ve hegemonya kurmaya çalışan büyük güçlerin öngörülerini ve politik stratejilerini seslendiriyorlar. Az taraftarı olsa da, 1990’lardan sonra Doğu Avrupa’da baskıcı komünist rejimlere karşı baş gösteren toplumsal ayaklanmaların ve ardından gelen rejim değişikliklerinin Arap sokaklarını hareketlendirdiğini düşünenler var. Bu “zayıf etkileyici faktör” olarak rol oynadı, ama Polonya ve hemen arkasından Romanya’daki ayaklanmaları neyin tetiklediğine bakmak gerekir.

     21. yüzyılın ilk yıllarından başlamak üzere Türkiye’deki esaslı iktidar değişikliğinin Arap sokaklarını etkilediğinde kuşku yok. Dönemin tepe yöneticilerinin arzusu hilafına 1 Mart tezkeresinin Meclis’ten geçmemesi halkın Meclis’e iradesinin yansıması halinde İsrail’in incittiği Arap gururunun tamir olacağı fikrini ilham etti. Fakat Türkiye’nin Arap dünyasını en derinden etkilediği olay 2007’den başlamak üzere askerî vesayete karşı başlattığı hukukî mücadele süreci oldu. Nasırcı, Baasçı, otokrat, darbeci ve ihtilalcilerin baskısı altında yaşayan Arap halkları Türkiye’deki vesayet rejimine karşı başlatılan cesur mücadeleden, emniyet ve yargının darbe teşebbüsleri üzerinde kararlılıkla gitmesinden ciddi olarak etkilendiler. Demokrasisi sıkça darbelerle kesintiye uğrayan Türkiye, bu cesur adımları atabiliyorsa, Araplar neden atmasın?

     Fakat yukarıda saydığımız faktörlerin tümü etkileyici niteliktedirler. Eşzamanlı olarak besleyici faktörleri de unutmamak lazım ki, bunlar arasında bölgesel entegrasyon fikri, küreselleşmenin ulus devleti zaafa uğratması, Kürt hareketi, mezhep talepleri ve gelir adaletsizliğin ulusal kimlik ve kalkınma programlarıyla yönetilebilir olmaktan çıkması önemli yer tutar.

     Daha geriden patlamaları asıl tetikleyen olay 1979 İran İslam Devrimi’dir. Hiç kuşkusuz devrimle uluslararası ve bölgesel sistemin en büyük taşı yerinden oynadı, diğer taşlar da yerinde duramazdı.

     ZAMAN