Fakat tık yok!..

Piyasalar durgun esnaf sessiz sedasız haline isyan ediyor ve adeta kan ağlıyor!.

VAN 29.08.2015 16:54:58 0
Fakat tık yok!..
Tarih: 01.01.0001 00:00
 BU MİLLET NERDE?

İnsanların en mutsuz oldukları zamanlar piyasadaki belirginsizlik ortamlarıdır.

Bu ortamlarda kimse kimseden emin değil, kimsenin kimseden emin olunmadığı gibi kimse yarınlarından da emin değil. Yarınlarından emin olunmayanların yarınlar için bir şeyler yapması düşünmesi tasarlaması mümkün değil!..

Piyasalar durgun esnaf sessiz sedasız haline isyan ediyor ve adeta kan ağlıyor!.

Deprem felaketi gibi bir felaketi yaşadığımız dönemde bile piyasalar bu kadar durgunluk yaşamamıştı. Yaşamamıştı çünkü insanlar birbirlerine yardıma koşuyorlardı bir dayanışma vardır Van'ın nüfusu bu dayanışma sayesinde 75 milyona çıkmıştı.

Ya şimdi, tam tersi istikrarsızlık güvensizlik vatandaşın ne yapacağını ne yapması gerektiğini bilmemesi adeta Van'ın üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi bir hal alan noktaya getirmiş. Öyle ki, hemen sınırımızda İran'dan gelen turistlerin gelişleri bile siyasi istikrarsızlıktan dolayı kesildi.

Market, bakkal, berber, manav, kasap, terzi, nalbur kısacası esnafın tamamına yakını hiçbir iş yapmadan yapamadan günlerini geçirdikleri biliniyordu. Fakat!...

Şimdi sıkı durun durumun vahametini gösteren bir olayı sizlerle paylaşayım. Cuma günü ulu camiinin tuvaletlerine bakan vatandaşın feryadını size anlatayım.

Tuvaletlerdeki görevli vatandaş bağırıyor "BU MİLLET NERDE?" 20 baş nüfusa bakıyoruz geçinemiyoruz kimse tuvalete gelmiyor" feryadını duyunca birçok insanın gülüp geçtiği bu olayın aslında ilimizin ne noktaya geldiğinin resmiydi!.

Her insanın doğal olarak günde en az iki kez doğal ihtiyacı olan tuvalet ihtiyacının giderildiği yerin ve şehrin en işlek yerinde olmasına rağmen "BU MİLLET NERDE?" diye feryat ediliyorsa bu şehrin sakinlerinin iyi düşünmesi lazım, bunun sebeplerinin iyi analiz edilip değerlendirilmesi lazım.

Sosyolojik olarak siyasi istikrarın olmadığı bir yerde doğal olarak ekonomik istikrar ve işleyişin olmayışı kentin durma noktasına gelmesine sebep olduğu bilinmektedir. Ancak şunu da bilmemiz lazım bu şehri karanlığa itenlerin ilk sıçrama tahtası olarak görenlerin sorumsuzca yaklaşımlarının da olduğu bilinmektedir.

İnşaat sektörünün bir kentin ekonomisinin gelişmişliğinin, medeniyetinin, kültürünün dışavurumunda en önemli yeri olan bir alan olduğunu herkes biliyor. Bir toplumun inşaat alanındaki büyümesi aratan nüfusa göre gelişmesi lazım. Bunu sağlayacak olan kurumun elbette ki yerel yönetimler olduğunu söylemeye gerek yok. Mesela imar konusunda 18. Madde diye bir belanın bir an evvel ortadan kaldırılması lazım.

Yani insanlar başlarını sokabilecekleri bir ev inşa etmeleri lazım. Fakat tık yok!..

Sırtını devlete dayamış olan "memur-işçi"ler ise geleceğinden emin olmadıkları bir şehirde harcama yapmayı pek akıllıcı bulmadıkları için zorunlu alanlar dışında fazla masraf yapmıyorlar…

Lokanta ve kahvelerin inşaat alanındaki hareketliliğe paralel olarak müşterileri olur. Günlük kazanımını sağlayabilenleri akşam evlerine dönerlerken uğramadan geçemeyecekleri "fırın, bakkal, manav, kasap" vs.lerin işlemesine katkı sunacaklardır.

Ekonomik hareketliliğin birbirine paralel olarak işlemesi toplumsal işleyişin sağlanabilmesi için siyasal istikrar adeta bu işleyişin sigortası konumundadır. İnsanlar en fazla muhtaç oldukları şeylere ilgi duyarlar. Ekmeğe ihtiyacı olan birinin pasta aradığına hiç kimse şahit olmaz. Veya vücudunda ağrıyan yerinin dışındaki bir yeri o insanın aklına gelmez ve önceliği olmaz.

Siyasal belirginsizliğin bir an evvel ortadan kaldırılması için yerel siyasi dinamiklerin devreye girmesi lazım. Vatandaşların dertleri ve beklentileri ortadadır, bunların tez elden bir an evvel çözülmesi siyasi istikrarın yeniden sağlanması ve şehrin hareketlenmesidir. Vatandaşın derdi yerel yönetimlerde olsun genel siyasette olsun kimin olduğundan ziyade sorunlarının çözülmesi başını sokabileceği bir ev, evine aş, çoluk çocuğuna iyi bir gelecektir.

Buda her insanın en doğal hakkı ve beklentisidir, hiç kimse bunlar üzerinden ideolojik hesaplar yapma hakkına sahip değildir. Siyaset sosyal hayatın içindedir. Hayatın ilkelerine karşı çıkılarak hiçbir alanda kalıcı başarı sağlamak mümkün değil!.

Sessiz şehrin sessizliğini hayra alamet sanıp bir takım ideolojik ve siyasal hesaplar peşinde olanlar bu kente en büyük kötülüğü yapmaktadırlar. Ekonomik işleyişe öncülük eden STK'lar kendilerine bağlı olan esnaf sanatkâr iş adamlarının seslerine kulak vermeliler. Meseleye salt ideolojik ve pragmatist siyasi düşünceyle değerlendirmemeliler.

Bir yerde yapılan siyasetin kalitesi, temizliği siyaset yapan STK'ları yöneten insanların kalitesinden bağımsız değildir. O nedenle yapılan yerel siyasetin kalitesi ve STK'ların işleyiş tarzı ister istemez toplumun ticaretinden-sanatına, biliminden-dindarlığına kadar olan alanları her alanı kapsadığı için vatandaşın "BU MİLLET NERDE?" feryadını duymalı duruma müdahil olmalıdırlar.

Nasihatlerin musibetlerden evla olması dileğiyle.