Fadime ÖZKAN'IN VAN İZLENİMLERİ...

Bu, çözüm sürecindeki ilk seçim ve BDP iyi sınav vermiyor

VAN 24.03.2014 10:37:23 0
Fadime ÖZKAN
Tarih: 01.01.0001 00:00
Hedefimiz terör ve şiddet olmasın, siyaset konuşsun” diyen Başbakan Yardımcısı Atalay, çözüm sürecindeki ilk seçimde ‘mekanizmada bir görevi olmasına’ rağmen Kürt siyasi hareketi temsilcilerinin olumsuz açıklamalarını hatırlattı.

“Ankara’da oturarak yönetmiyoruz biz bu ülkeyi, Türkiye’nin dört bir tarafındayız. Görmezseniz oranın gerçek sorunlarını bilmezseniz” diyor Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Van’a inmek üzereyken. Doğrusu onunla hep bakanlıktaki odasında konuştuğum ya da resmi bir konuşma yaparken izlediğim için, halkla ilişkisini, iletişim dilini merak etmekteydim. O yüzden Van, Şırnak ve Cizre’deki çalışmalarını takip ederken ekstra dikkat kesildim. Gözlemim şu: Etrafında illa protokolden isimler ve korumalar olmasına rağmen halkla ilişki kurma biçimi dolayımsız, sahici. Yanına sokulanı dinledi, sokulamayanın yanına gelmesini sağladı, dinledi anladı not aldırdı ve sonrasında ilgilendi. Ez cümle: Devletin bölgedeki hoyrat eli sahiden değişmiş şefkatle yumuşamış. Doğrusu bölge halkı da bu ilgiyi karşılıksız bırakmamış.

Tek yol siyaset!

Beşir Atalay’ın iki gün boyunca yaptığı tüm konuşmalarda en fazla her sorunun çözüm yolunun siyaset olduğunu vurguladı. Israrla şiddetin sorun çözme yöntemi olamayacağını söyledi: Çözüm sürecini Türkiye’yi terörden, şiddetten temizlemek ve siyasetin önünü açmak için yürütüyoruz. Biz çok çileli yollardan geldik ama hiç şiddete başvurmadık sadece siyaset yaptık. Kürt kardeşlerimizin de ne sıkıntısı varsa siyaset yaparak aşsınlar. Biz Hükümet olarak çözüm sürecini yürütmekte kararlıyız dikkatliyiz. Kimse süreci zehirleyecek ifadeler kullanmasın. Havayı bozmasın. Bakın artık cenaze yok. Ama bundan rahatsız olan çok. Ufak gecikmelere takılmamak lazım. Bunlar olur. Biz açık berrak bir siyaset yapıyoruz. Türkiye zengin bir ülke, imkanları çok. Allah’ın izniyle bütün sorunların üstesinden geliriz. Türkiye’yi terörden ve vesayetten kurtarmak için çalışıyoruz biz. Seçmenin sandıkta verdiği oyun namusunu korumak zorundayız ve koruyoruz. Hedefimiz terör ve şiddet olmasın, siyaset konuşsun. Herkesi de buna davet ediyoruz”.

BDP’nin süreçle imtihanı

Atalay’ın dikkat çektiği şu nokta çok önemli: “İlk kez çözüm sürecinin yürütüldüğü bir dönemde seçimlere gidiliyor. Ama Kürt siyasi hareketi böyle bir dönemde iyi bir sınav vermiyor. Halbuki biz onlara bu süreçte çok önemli bir görev verdik. İmralı’ya, Kandil’e gidiyorlar. Mekanizmada görevleri var. Ama Van’da, Şırnak’ta duyduklarım iyi şeyler değil” dedi.

AK Parti MKYK üyesi Mazhar Bağlı da AK Parti ile BDP’nin bölgedeki siyasi rekabetinin demokrasi üzerinden yürüdüğünü hatırlatıyor. Prof. Bağlı “AK Parti’nin açılımcı siyaseti BDP’yi demokrasi çemberine sıkıştırıyor. Demokrasi argümanını siyaseten mi hakikaten mi kullandıkları yakında anlaşılacak” diyor.

CHP ve MHP’nin gölgesi yok

Diyarbakır, Van, Şırnak ve Cizre’de Türkiye’nin diğer bölgelerinden farklı bir seçim atmosferi var. Bir kere meydanlarda, sokaklarda varlık gösteren, seçmeni heyecana sevk eden sadece iki parti var: AK Parti ve BDP. Diğerleri yok değil ama varlığından söz edebileceğiniz çapta da değil. CHP ve MHP “bırak allasen” tepkisiyle üzerinde durulmaya değmez kategorisine kaldırılmış. MHP’nin ırka dayalı milliyetçiliği ve çözüm sürecine karşıtlığı onu bölgede gönüllerden de gözlerden de uzaklaştırmış. CHP ise müstehzi ifadelerle kritik ediliyor. Sürece tavrı hatırlatılırken Kürt meselesinin ne olduğunu dahi bilmediği ve Kürtlere güven vermediği sıkça söylendi. Tahtaya vuran bile oldu.

Yeni partileşen ve ne kadar oy alacağı merak edilen Hüda-Par’ın sokaklarda etkinliğinden söz edilebilir ama. Seçim büroları kalabalık, seçim otoları sokaklarda aktif. Lakin beklentilerin tahminlerde çıkmadığını belirtmeliyim.

Silahla rekabet mi olur?

Lakin BDP-PKK hattının bölgeki iki partiye AK Parti ve Hüda-Par’a göz açtırmadığı, şiddet ve tehdit yoluyla hem parti teşkilatları hem seçmen üzerinde baskı kurduğu bir vakıa. AK Parti Van il başkanı Abdullah Aras “Seçim otolarımıza, bürolarımıza saldırılar neyse de şu an bir arkadaşımız yoğun bakımda. Sopalarla saldırmışlar, durumu ağır” diyor üzüntüyle. AK Parti Şırnak Milletvekili Emin Dindar’ın sözleri de ürkütücü. Dindar AK Parti’den aday adayı olmayı düşünen isimleri PKK’nın kaçırdığını, yakınlarına, dükkanlarına, araçlarına zarar verdiğini anlatıyor.

Tehditin halka nasıl yansıdığına ben de şahitlik ettim. Şırnak’ta çözüm süreciyle ilgili desteklerini yüksek sesle söyleyen esnaf, ya seçim ortamı nasıl, rahat mısınız diye sorduğumda fısıldayarak şunu söylediler: “Silahla siyasi rekabet mi olur? Huzur istiyoruz huzur.”

Ayrı bir devlet istemiyoruz

Meydana kadın akrabalarıyla gelen ve yanlarına vardığımda çekirdek çitlemekte olan Bedia Hanım “Özerklik ve kimlik haklarımızı istiyoruz ama ayrı bir devlet istemiyoruz. Burada batıdan gelenler var, biz onlara kötü davranmıyoruz ama biz batıya gittiğimizde insanlar bize kötü bakıyor. Türkçeyi bozduğumuzu söyleyen de var, görüntüyü bozduğumuzu söyleyen de.”

Okuyacağım abla, bu çatı benim kurtuluşum

Van’daydık. Hava soğuktu, yağmur yağıyordu ve ben hasta oluyordum. Buna rağmen hem üniversite hocalığından geldiğini bildiğim ama hiç kürsüde görmediğim Beşir Atalay’ın Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerine ne anlatacağını merak ettiğimden, hem de bir lise için fazla büyük bulduğum binayı kolaçan edeyim diye girdim kapıdan içeri. Protokol konuşmaları sürerken ben, lavabo arama bahanesiyle üst katlara süzülüyorum. Depremden sonra yapılan bina kız ve erkek öğrencilere okul ve pansiyon olarak hizmet veriyor ama acaba devletin bu çocuklara sunduğu imkanlar nasıl? Bir kat kızlara bir kat erkeklere ayrılmış. Erkek katına giremiyorum, kapıda nöbetçi var. Kızların katına giriş serbest. Hızlıca dolaşıyorum, öğrenci odaları, çalışma odaları, belletmen odaları, ütü odaları. Öğrenci odalarında dört yatak, dört dolap, dört masa var. Her odada bir banyo. Her şey güzel, temiz, konforlu, âlâ... Lakin diyorum keşke insanın içini üşüten bu odalarda çocuklara ev ortamını hatırlatacak şeyler de olsa. Zeminde halı, duvarda tablo, pencerede renkli perde mesela.. Aşağıda Demhan ile tanışıyorum. 14 yaşında. Aslen Hakkarili. Köyleri yakılınca 90’larda ailesi Van’a göçmüş. Babası hayatta değil. Altı kardeşler. Tek gelirleri annesinin üç ayda bir aldığı 500 TL dul maaşı. “Demhan mutlaka oku ve hem kendini hem aileni kurtar” diyorum. “Okuyacağım abla. Başka çarem yok zaten” diyor “Allah’tan burası var. Bu çatı benim kurtuluşum.” Gülüyor güzelim kara gözleriyle. Atalay çıkıyor kürsüye. Önce siyasetçi kimliğiyle AK Parti hükümetlerinin yürüttükleri halk siyasetini ve yasakları nasıl kaldırdıklarını anlatıyor. Sonra bir hoca ve baba olarak analarından yuvalarından uzakta okuyan bu kuzulara inanç yükleyen sıcacık bir konuşma yapıyor: Çocuklar! Sakın hayatı hafife almayın. Çok kitap okuyun. İyi okuyun. Fikirlere, yeniliklere açık olun. Özgüveniniz yüksek olsun. Siz iyi yetişir, özgüvenli olursanız bizim de özgüvenimiz yüksek olur. Bunu sizden önemle rica ediyorum”. Toplantı çıkışı kızlara soruyorum, ne dedi size Beşir Bey. Aldığım cevaptan mesajın yerini bulduğunu anlıyorum. (HAKKARİLİ 12 YAŞINDAKİ DEMHAN)

Bu ateşi söndürenden Allah razı olsun

Diyarbakır'da toplanan iki milyondan fazla insan tam anlamıyla huzur içinde kutladı Nevruz’u (yahut son demokratikleşme paketinde özgürleşen harflerle söylersek Newroz’u). Meydana Bağcılar Mahallesi tarafından girdiğimi ve platformun olduğu noktaya yarım saatlik bir yürüyüşle ancak ulaştığımı söyleyeyim de siz anlayın. Herkes oturmuş, sofrasını açmış, sohbete ya da halaya durmuş. Hareket halinde olanların çoğu ya satıcılar ya Öcalan’a özgürlük için imza toplayanlar. Özgürlük için silah sıkmak yerine imza toplamak sürecin en somut göstergelerinden biri elbet. Doğanın uyanışını fırsat bilip piknik yapan da var, İmralı’dan gelecek mesaj için sabırsızlanan da. Baharın renklerini giyinmiş kadınlar da var, ütülenmiş “gerilla kıyafeti” şoreşi giyen de. “Çözüm süreci başladığından beri yaşananlar kesinlikle süreci bitirmek için” diyor 32 yaşındaki Orhan Aykut.

Paralel de Gezi de sürece darbe

“Paralel yapının yaptıkları da, Gezi de sürece darbedir. Yıllarca canımız yandı bizim. Çocuklarımız öldü. Bir parça kemiğini bulamadığımız ölülerimiz var. Kemiği olsa, ziyaretine gidebileceğimiz bir mezarı olacak. Çözüm nihayet başlamışken kimse bunun önüne çıkmasın. BDP olmasaydı oyum onaydı ama herkesin Tayyip’e destek versin. Bu ateşi kim söndürürse Allah ondan razı olsun.” Çözüm süreci Erdoğansız yürür mü diye soruyorum Orhan Aykut’a. Kılıçdaroğlu’nu örnek veriyor. “Bunlara mı güveneceğiz? Buraya gelir barış işareti yapar, milliyetçilerin yanına gider bozkurt işareti yapar. Düne kadar Kürt dostu görünüp şimdi ölümler durunca barışmayın savaşın diyenleri izliyorum bazen televizyonda. Cengiz Çandar’ı, Hasan Cemal’i, Mehmet Altan’ı, Nuray Mert’i falan. İnanın gülüp geçiyorum. Paraleller mi ne? Onlar gaz verecek biz öleceğiz öyle mi?” Barış süreci başladığından beri bölgede şehirde huzur var. Piyasa hareketlenmeye, insanlar ev almaya başladı diyor Bağcılar mahallesinde emlakcılık yapan amcaoğulları Murat Barış ve İrfan Barış. “Paraleller kesin barışı bozmak istiyor. Başbakan olmazsa bu süreç yürümez. Hükümet sürece sahip çıksın” diyorlar.

Askere çarşı izni çıksın

Üç komşu ülkeye sınırı olması itibariyle de özel ihtimam gerektiren bir şehir Şırnak. Nüfusunun yarıdan fazlası genç ve şehrin en acil derdi işsizlik. Gençler için sosyal aktivite alanının azlığı. İşsizlik olmasa ya da sosyal alanlar olsa bu şehirde şiddet olmaz, işsizlik bitmeden de çözüm süreci yürümez diyor kiminle konuşsanız.

Şırnak’ta ve Cizre’de esnafın en büyük derdi ise işlerin kesat gitmesi. “Askere çarşı izni çıksın” diyor başka bir şey demiyorlar. Önceki yıllarda PKK’nın askere yönelik saldırılarının artık olmayacağına inanıyor ve buna izin vermeyiz, askerler bizim de evlatlarımız diyorlar.

Bir kaç yıl önce açılan Şırnak Üniversitesi şehre hareketlilik getirmiş. Kafeler restoranlar açılmış. Şehirliler öğrencilerden çok memnun.