Eski İslamcılar ve Beşeri Hevesleri

Kimliğinde ve hedeflerinde zaaf taşıyanların düştüğü en büyük tuzak, dünya istikbârının ürettiği muhalefet senaryosunda figüranlaşmalarıdır. Hamza Türkmen / Haksöz Haber

VAN 26.06.2015 12:18:39 0
Eski İslamcılar ve Beşeri Hevesleri
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

“Zulmedenlere eğilim göstermeyin/sempati duymayın, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur, sonra yardım göremezsiniz.” (Hud, 11/113)

Kur’an Tarihselciliği, elimizdeki kitabın evrensel boyutu üzerinde şüphe oluşturmak için Avrupalı İslamiyatçılar tarafından kurgulanmıştır. Bu yöntem Allah’ın korunmuş vahyi olankelamullah’ın metnini beşeri ölçülerle yeniden biçimlendirme cüretidir.

Tarihselci Kur’an okuması, korunmuş olan Kur’an’ın evrensel mesajını doğru kavrama, kavranıldığı kadarıyla Kur’an’la hayatı ıslah ederek dönüştürüp güzelleştirme gayreti değil; modernitenin ihtiyaçlarından kalkarak ilahi kelâmı biçimlendirme çabasıdır.

Kur’an tarihselciliği, Kur’an ayetlerinin birbirini iptali anlamına gelen ‘nesh teorisi’ gibi gelenekçi asabiyenin uydurduğu veya idraksizce ürettiği yanlışlardan arınamayan insanların düştüğü zihinsel bir tuzaktır.

Bu tuzak, kapitalist ilişkiler ağının eğitim, idare, kariyer ve finans şeridinde yürüyen bazı entelektüeller ve ilahiyatçılarca Müslümanların dünyasına taşınmaya çalışıldı. Veya sipariş alındı.

Bu demagojik yaklaşıma en büyük talep, dindar tabana hitabeden ve İslam algısını da laikliğe göre dizayn etmek isteyen siyasi ve ekonomist aktörlerden geldi.

200 ahkam ayetini gizlemeye veya geçersiz kılmaya çalışan Süleyman Demirel’in ve Kenan Evren’in 70’li 80’li yıllardaki meydan nutukları hala kulaklarımızda çınlıyor.

Sonra küresel kapitalizme şirin görünebilmek için Hindistan’da kurulmaya çalışılan ‘İslam modernizmi’nin adımlarını din temelli bir kalkınma projesi üretebilir miyiz diye Çankaya’ya kadar taşıyan Turgut Özal’ın bilinçsizliklerine tanık olduk.

Ve sonra Kemalist ideolojiyle birlikte 1949’da kurulan Ankara İlahiyat Fakültesi’nden bazı devşirilmeye hevesli kariyer tutkunu ilahiyatçıların oryantalist Rudi Paret’le, viskiciMuhammed Arkun’la, Vatikan dostu Nasr Hamid’le, materyalist Hasan Hanefi ile paylaşım ve intihallerini izledik.

Türkiye tevhidi uyanış süreci içinde sünnetullahı kavrayamamış yüzeyselliğin, iktidara endekslenmiş yanlış önceliklerin ve bazı aceleciliklerin faturası ağır oldu. Usûli yanlışlarını tashih edemeyenlerden bazıları, bilinç altlarına kazınan iktidar olma/devrim hedefleri yerine‘bireysel güç olma tutkuları’nı geliştirdiler.

Dün sünnetullahı kavrayamayanlar, bugün hududullahı çiğnemeye başladılar.

Devrim yapma, iktidar olma hedeflerinin izansızlığını anlamaya başlayan sığ ve acilci yaklaşımlar, acemiliklerinden ve yetersizliklerinden kaynaklanan  zaaflarını bu sefer 2., 3. sınıf bir söylemle kurgulanan tarihselcilik demagojisiyle örtmeye çalıştılar.

Hayat boşluk tanımıyordu. Yanlış ve aceleci hedefleri çürüğe çıkan bu bazı ‘eski İslamcılar’ın boşlukta kalan tasavvurlarını kuvvetli esen ideolojik akımlar doldurmaya başladı.

Savrulmayalım diye tahkik ve yenilenme süreçlerini durdurup içine kapananlar dışında; kimisi Türklüğün İslam olduğunu, kimisi Kürt ulusçuluğunun ümmetçilik söylemiyle örtüldüğünü keşfetti. Kimisi liberalist, kimisi solcu/sosyalist, kimisi yerlici, kimisi anarşist veya selefi anarşist çıkmazlara girdi. Kurtuluşu açık ya da takiyyeci tarzda Şiileşmekte bulanlar da vardı. Kimisi de ene’l-hakk felsefesini yeniden keşfedip cahili akaidlere entelektüel kılıf dikmeye başladı.

İslam’ın yaşayan gücü olan ıslah ekolü ise, kendini yenilemek, kimliğini tanıklaştırmak, zaafa uğrayan ümmeti uyandırmak, fikri ve siyasi zulümlere karşı tavır almak ve şüheda modelini inşa etmek konusunda hep karanlıklardan aydınlığa çıkma yolunu gösteren rehber/fener olmaya çalıştı.

İslami sabitesini oluşturamayan, ıslah çizgisini iyi kavrayamayan kişi ve çevreler ise esen rüzgâra göre biçimlendiler.

Kur’an’ın ve Mütevatir Muhammedi Sünnet’in gösterdiği sabitelere tutunamayanlar, cahiliye karanlığında pusulasını kaybetmiş gemiye benzediler.

Kimliğinde ve hedeflerinde zaaf taşıyanların düştüğü en büyük tuzak, dünya istikbârının ürettiği muhalefet senaryosunda figüranlaşmalarıdır. İç zaafları eleştirmek adına meyledilen zalimler, mü’minlere eziyet eden, islamofobi algısını üreten, üst İslami kimliğimizi ikincil kılmaya veya kimliğimizi devşirmeye çalışanlardır.

Düzeltemiyorsak eğer, ateş ehli bizden uzak dursun.