Ekonomide küresel riskler ve gelişmekte olan ülkeler

Levent Yılmaz

VAN 1.11.2018 09:24:20 0
 Ekonomide küresel riskler ve gelişmekte olan ülkeler
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Ekonomide küresel riskler ve gelişmekte olan ülkeler
Ekonomilerin üzerinde bir karabulut gibi dolaşan küresel riskler ve etkileri her geçen artıyor. Amerikan ekonomisindeki gelişmeler ve Trump’ın politikaları tedirginlik yaratmaya devam ediyor. Brexit ile sarsılan ve “Borç Krizi” etkilerini halen üzerinden atamayan Avrupa’nın, Yunanistan’dan sonra şimdi de İtalya ile başı belada. Suriye’deki belirsizlikler her ne kadar Türkiye’nin çabaları ile daha sakin bir seyir izlese de Doğu Akdeniz konusu hala masada. İran yaptırımları ile gerilen Ortadoğu’daki gelişmeler olumsuz sürecin devam edeceğine işaret ediyor. Çin büyümesinin beklentilerin çok altında gelmesi ve üzerine ABD ile devam eden “ticaret savaşları” riskleri artırıyor. Dahası tüm bu riskler masadayken uygulanan politikalar riskleri azaltmak yerine tam tersine işleri daha da kötüleştiriyor.

ABD ile ÇİN ANLAŞACAK MI?

Dünyanın en yakından takip ettiği konuların başında Trump’ın başlattığı ve Çin’in de aynı tonda olmasa bile karşılık verdiği “ticaret savaşları” yer alıyor. Hal böyle olunca da en çok merak edilen konu bu işin tatlıya bağlanıp bağlanamayacağı olduğu için herkes iki ülkenin bir araya geleceği platformları mercek altına alıyor. Bunlardan bir tanesi de Kasım ayında yapılacak olan G20 zirvesi. Zirve süresince yapılacak olan ikili görüşmelerde ABD Başkanı Trump ile Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in bir araya gelmesi bekleniyor. Görüşme öncesi ise Trump’ın açıklamaları umut verici değil. Trump bir televizyon kanalına verdiği mülakatta, Çin ile olası bir anlaşmanın “büyük” olması gerektiğini çünkü Çin’in ABD’yi güçsüzleştirdiği belirtti. ABD’nin Çin’in inşasına yardımcı olduğu söyleyen Trump, Çin ile anlaşmaktan memnuniyet duyacağını ancak buna Çin’in hazır olmadığını düşündüğünü söyledi. Beyaz Saray’a yakın kaynaklardan da Trump ile Xi Jinping’in görüşmesinden sonuç çıkmaması halinde ABD’nin Çin’den ithal tüm ürünlere gümrük vergisi uygulayacağına yönelik haberler yayılmaya başladı. Anlaşılan bu süreç bir süre daha dünyanın gündemini işgal etmeye devam edecek ve bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin yakından takip etmesi gereken gelişmelere neden olacak.

DRAGHI, İTALYA’YA İLTİMAS MI GEÇİYOR?

Avrupa Birliği tarafında da işlerin çok iyi gittiğini söylemek güç. Dahası Yunanistan’ın oluşturduğu yükün etkileri halen devam ederken bir de İtalya sorunu gündemi işgal etmeye başladı. Geçtiğimiz hafta İtalyan 2019 bütçe tasarısı, Avrupa Komisyonu tarafından daha önce benzerine rastlanmadık bir karar sonucu reddedilmişti. İtalya Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Matteo Salvin bu kararı “önyargılı bir saldırı” olarak nitelendirirken “Bu, İtalyan ekonomisine bir saldırı çünkü birileri şirketlerimizi değerinin altında satın almak istiyor. Bütçe planını değiştirmeyeceğiz.” Diyerek krizi bir üst seviyeye taşımış oldu. Bu arada daha ilginç bir durum var. 2015’ten bu yana İtalyan Devlet bonolarının tek müşterisi Avrupa Merkez Bankası. Şimdi herkesin aklındaki soru şu; daha önce bu yıl sonunda varlık alımını sonlandıracağını ilan eden Avrupa Merkez Bankası varlık alımlarına son verince İtalyan bonolarını kim alır? İtalyan olan Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi’nin başındaki bankanın politikası için “iltimas geçme” ithamı oldukça ağır olsa da İtalya’daki gelişmelerin Draghi’nin başını ağrıtacağı aşikar. Zira Avrupa Birliği’nden ayrılmadan önceki son bütçe düzenlemelerini yapan İngiltere’nin Maliye Bakanı Hammond, “Kemer sıkma devri nihayet sona eriyor.” Diyerek diğer bazı ülkelerin de AB’den ayrılması için “iyi bir neden” vermiş olabilir.

GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİ NE BEKLİYOR?

Yukarıda bazı örneklerle izah etmeye çalıştığım üzere dünya ekonomisi açısından 2019 ve 2020’nin çok yakından takip edilmesi gerekiyor. Dahası bu olanların gelişmekte olan ülke ekonomileri üzerinde farklı baskı alanları oluşturacağını ve özellikle para birimlerindeki olası aşağı yönlü etkilerini izlememiz gerekiyor. Küresel resesyon sinyallerinin arttığı böyle bir dönemde siyasi pek çok belirsizliğin geleceğe ilişkin beklentileri de etkilemesi muhtemel. Örneğin Şansölye Merkel’in 2021 için yeniden aday olmayacağını açıklaması dikkatle izlenmesi gereken bir başlangıç. Nerden bakarsanız bakın, gelişmekte olan ülkelerin çok dikkati olması gereken bir dönem kapıya dayandı.