EĞİTİMDE ELEŞTİREL DÜŞÜNME

Haydar ÖZTÜRK

VAN 3.09.2016 10:29:29 0
EĞİTİMDE ELEŞTİREL DÜŞÜNME
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Eleştirel düşünme her şeyin olumsuz yönünü görmek demek değildir. Olayların farklı boyutlarının da olabileceğinin farkında olmaktır. Bu insanlarda empati yeteneği gelişmiştir. Karşısındakinin gözlem çerçevesiyle de olaylara bakarlar, ne düşündüklerini, ne hissettiklerini doğru anlamaya çalışırlar.
Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. (İsra/36)
Ayette insanın bilmediği bir konuda söz söylemesi, hüküm vermesi, bilgisizce davranması, bilmediği tanımadığı kişiler hakkında ileri-geri konuşması, daha özel olarak yalancı şahitlik yapması, iftira atması, kısaca bilgi sahibi olmadan tahmine göre herhangi biri için maddî veya mânevî zarara yol açacak şekilde konuşması ve hareket etmesi yasaklanmaktadır. İnsan ya duyduğu ya gördüğü ile veya akıl ve vicdanıyla hareket eder; yani bilgilerimiz ya habere ya gözleme ya da akla dayanır. Ayette bu bilgi kaynaklarının doğru kullanılması gerektiği, bunlardan sorumlu olunduğu ifade edilmektedir.
Kulak; “bu zamana kadar bu meselede ne söylenmişe”, göz; “bütün bunlar arasında inceleme yapıp bağ kurmaya”, kalp ise;  “kulak ve gözün verileri doğrultusunda sonuca varmaya” işaret etmektedir..
Öncelikle eleştirel düşünme becerisi düz anlatım yöntemi ile kazandırılamaz. Konunun özelliğine göre; araştırma, soruşturma, tam öğrenme stratejileri, örnek olay yöntemi, grup tartışmaları, münazara, yaratıcı drama, beyin fırtınası, problem çözme vb. teknikler kullanılmalıdır. Çünkü bu beceriler üst düzeyde zihinsel etkinlik gerektir. En önemlisi de, okuma alışkanlığı geliştirerek, çeşitli eserler inceletilmeli, bu eserlerdeki çelişkiler, ön yargılar, yazarın referans noktaları, eğilimleri buldurulmalıdır.
Geleneksel okulda öğretim, çoğunlukla bir dizi bilgi parçasının öğrenciye aktarılması ve bunların ezberlenmesi ile sınırlı kalmaktadır. Öğretim proğramları düşünme ve problem çözme yeteneklerini geliştirici nitelik taşımamaktadır. Düşünme yeteneği gelişmeyen bir öğrencinin en büyük zihinsel etkinliği de depoladığı bilgiyi sunmak olduğundan, dağarcığındaki bilgiyi nasıl kullanacağını bilememektedir. Üstüne üstlük ders konuları ve işleniş güncel olmayan düşünme kalıplarına göre yürütüldüğünden yeni düşünme biçimleri okullara girememektedir.
Anne-babalar ve öğretmenler çocukların yerine düşünmemeliyiz. Onlara düşünmeyi öğretmeliyiz. Ne düşüneceğinden çok, nasıl düşünecekleri üzerinde durmalıyız. Doğru soru sorma alıştırmaları yapmalıyız. Harward Üniversitesi profesörlerinden Nobel fizik ödülü alan profesör, üniversitesinde öğrencileriyle yaptığı toplantıda, öğrencilerden birisi soruyor. “Hocam, sizin üzerinde çalıştığınız konuda, dünyada on bin, Amerika’da ise üç bin profesör var. Bu ödül neden size verildi, kime borçlusunuz?” Sorusuna profesör; “Anneme borçluyum. Benim arkadaşlarımın anneleri, arkadaşlarıma öğretmeninin sorduğu sorulara bugün cevap verebildin mi? diye sorarken; benim annem eve geldiğimde, oğlum bugün öğretmenlerine ne tür anlamlı sorular sordun? derdi bana. Annemin sayesinde sorgulamayı öğrendim. Eleştirel düşünmeyi öğrendim. Anneme borçluyum.” cevabını vermiştir.
Eğitim programlarının yüzeyselliği, öğretimde bilgi aktarımına ağırlık verilmesi, öğrencilerden düşük akademik başarı beklentisi, sınav sistemi, fiziksel ortam, öğrenci sayılarının fazlalığı en önemlisi de öğretmenlerin gerek eğitim fakültelerinde ve gerekse hizmet içinde yetiştirilmesindeki yetersizlikler. Maalesef, bir zamanlar bu ülkede 45 günde öğretmen yetiştirildi. Mektupla öğretmen yetiştirildi. Farklı branşlardan mezun olanlar; mühendislik, veterinerlik, iktisat, su ürünleri, suni tohumlama fakültelerinden mezun olanlar, öğretmenlik mesleğinin en önemli aşaması olan sınıf öğretmeni olarak atandılar. Öğretmenlerin nitelikleri konusunda iki yüz bakanlık müfettişlerinin görüşlerine dayalı olarak yapılan araştırmada;[1] öğretmenlerimizin “Araştırmacı, yapıcı, yaratıcı ve üretici bir kişiliğe sahip olma” davranışının birinci sırada en yetersiz davranış olarak yer aldığı görülmektedir. Eğitim fakültesi öğrencileri üzerinde yapılan araştırmalarda da, maalesef eğitim fakültelerindeki öğrencilerde eleştirel düşünme becerilerinin yeterli derecede gelişmediğini görülmüştür.[2]
Eleştirel düşünme becerisi, zaman içerisinde kazandırılır. Bu bir süreçtir. Ailede anne-babalar, okulda öğretmenler, yaşamın tüm dönemlerinde kültürün bir parçası olarak kazandırılıp geliştirilmeye çalışılmalıdır. Bunun için öncelikle anne-babalar, kendi çocuklarına; öğretmenler öğrencilerine ve toplumun aydın bireyleri olarak, herkese karşı örnek davranışlar sergilemeliyiz. Model olmalıyız. İnsanlar söylediklerimizden değil, yaptıklarımızdan daha çok etkilenirler.[3]
İnanca, ideolojiye, otoriteye sorgulamadan körü körüne bağlılık. Çevrenin etkisiyle zamanla gelişen peşin hükümler, önyargılar eleştirel düşünmeyi engelleyen faktörlerdir.[4] Einstein’ın belirttiği gibi “Bir ön yargıyı ortadan kaldırmak, atomu parçalamaktan daha zordur.”
Eleştirel düşünme özeleştiri ile başlar. Bu insanlar kendi düşünce sürecinin bilincindedir. Kendi düşünceleri üzerine düşünürler. Duygu ve düşünceler arasındaki ilişkilerin farkındadırlar. Eğitim yoluyla insanların inançlarının oluştuğunu, inançların duyguları etkilediğini, duyguların davranışları belirlediğini, davranışların eylemlere yönelttiğini ve eylemlerin de sonuçları doğurduğunun farkındadırlar. Bu nedenle eleştirel düşünen insanlar, her şeyden önce kendi inanç ve değer sistemini sorgularlar. Sorgulamayan insan iradesini kullanmayan insandır. İradesini kullanmayan insanda her tehlikeye açık durumdadır.
Eleştirel düşünme her şeyin olumsuz yönünü görmek demek değildir. Olayların farklı boyutlarının da olabileceğinin farkında olmaktır. Bu insanlarda empati yeteneği gelişmiştir. Karşısındakinin gözlem çerçevesiyle de olaylara bakarlar, ne düşündüklerini, ne hissettiklerini doğru anlamaya çalışırlar. Değişime açıktırlar. Gerçeğin değerini her şeyin üzerinde tutarlar. Gerçeği, söylentiyi ve önyargıyı birbirinden ayırt edebilirler. Kendisi gibi düşünmeyenlerin düşüncelerinin de kendisininki kadar değerli olabileceğinin bilincindedirler. Yeterli delili olmadan karar vermezler. Olasılık sınırları içerisinde olayları değerlendirebilirler. Toptan ret ve toptan kabulden uzaktırlar. Bardağın boş ve dolu tarafını birlikte görürler. Evet-fakat demesini bilirler. Edilgen bir biçimde başkalarının güdümüne kesinlikle girmezler. Beynini ve düşüncelerini hiçbir zaman başkalarına emanet etmezler. Söyledikleri ve yaptıkları uyum içerisindedir.
Eleştirel düşünme bilgi üretim sürecini tetikleyen bir güçtür, bilginin enerjisidir. Bilim bilinenlerin doğrulanması veya tekrarı yolu ile gelişemez. Sorgulanması, yeni bilgiler, yeni görüşler ortaya çıkarılması ile ancak gelişebilir.
Ahlak gelişimi açısından konuyu ele aldığımızda; Kohlberg’in ahlak gelişim evrelerinde gelenek öncesi ahlak anlayışı, geleneksel ve gelenek sonrası ahlak anlayışı çerçevesinde baktığımızda; doğru, yanlış, hak, adalet, özgürlük, sorumluluk vb. konularda insanın kendi doğrularını kendisinin oluşturması, ancak eleştirel düşünmeden geçer.[5]
Eleştirel düşünme gücü; bireyin ailesinden ve çevresinden getirdiği bilgiler katı tutumlu olarak yetiştirilmesi, yeterli zekâ ya da zihin gücüne sahip olmamasından dolayı anlayamaması, önyargılar, acelecilik, başkalarının bireyin yerine düşünmesi gibi sebeplerden dolayı gelişmez.
Düşünemeyen beyin sorgulayamaz. Gelişmiş ülkelerin en değerli sermayesi bilgidir. Bilgiyi üretme, işleme ve pazarlama ancak eleştirel düşünce ile kazanılabilir. Bununda yolu eğitime eleştirel düşünceyi getirmektir.
Toplum kalkınması açısından baktığımızda; dünya coğrafyasında eleştirel düşünmenin egemen olmadığı toplumların kalkındığı görülmemiştir. Uygarlık bir bakıma yaratıcı ve sorun çözme yolu ile ancak gelişebilir.
Eleştirel düşünme bilgiyi etkili bir şekilde kazanma, değerlendirme ve kullanma yeteneklerine ve eğilimlerine dayanır. Eleştirel düşünmenin beş temel esası vardır. Bunlar: Tutarlılık, birleştirme, uygulanabilme, yeterlilik ve iletişim kurabilmedir. Tutarlılık, eleştirel düşünen bireyin düşüncedeki çelişkilerin farkına varması ve bu çelişkileri ortadan kaldırabilmesiyle ilgilidir. Birleştirme eleştirel düşünen bireyin düşüncenin boyutları arasında ilişkiler kurabilmesi kastedilmektedir. Uygulanabilme eleştirel düşünen birey düşüncelerini bir model üzerinde uygulayabilmelidir. Yeterlilik eleştirel düşünen bireyin, deneyimlerini ve ulaştığı sonuçları gerçekçi temellere dayandırabilmesini ifade etmektedir. İletişim kurabilme eleştirel düşünen bireyin düşüncelerini etkili bir iletişimle, anlaşılır bir biçimde paylaşabilmesi söz konusudur.
Eleştirel düşünmeyi öğretmenin yedi adımı vardır: 1-Bilgiye göz atmak. 2-Benzerlikleri ve farklılıklar belirlemek. 3-Genel temayı ve ilişkileri bulma. 4-Şimdi ne yapıyoruz? 5-Delillendirme. 6-Benzer durumlara uygulama. 7-Ne Öğrendik?
Eleştirel düşünmede; tahminin yerine karar verme, tercih yerine değerlendirme, olguların yerine ilkeler geçerlidir.
 
[1] Battal, N. (1990). “Orta Dereceli Okul Öğretmenlerinin XI. Milli Eğitim Şurasında Belirtilen Ölçütler Çerçevesinde Davranışlarının Değerlendirilmesi” Balıkesir: Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi. 5 (2) 145-151.
[2] Kirişoğlu, S. (2007). 16. Ulusal Eğitim Bilimleri Kongresi, 5-7 Eylül 2007, Tokat: Gaziosmanpaşa Üniversitesi Eğitim Fakültesi.
[3] Seferoğlu, S. S. ve Albıyık, C. (2006). “Eleştirel Düşünme ve Öğretimi”, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi.
[4] İbişoğlu, Z. (2002). “Eleştirel Düşünme Öğretilebilir mi?” İnternet: http://www.felsefeekibi.com
[5] Senemoğlu, N. (2004). Gelişim Öğrenme ve Öğretim Kuramdan Uygulamaya. Ankara: Gazi Kitabevi.

Haydar ÖZTÜRK/İktibas Dergisi Ağustos 2016/452