DÜNYADA YAŞANAN ZULÜMLER KATLİAMLAR VE OBAMA

Obama’nın, her türlü ayrıma uğramış, sefaletin her çeşidini yaşamış bir soyun mensubu olarak günümüz dünyasının bütün coğrafyalarındaki mazlum ve mağdurların trajedisini çok iyi anlayabileceği ve empati yapabileceği umudu ye?

VAN 19.07.2015 09:41:21 0
DÜNYADA YAŞANAN ZULÜMLER KATLİAMLAR VE OBAMA
Tarih: 01.01.0001 00:00
Stargazete/ Açık Görüş/İsmail Özcan 
Dünya genelinde ve özellikle ABD’de yüzyıllarca horlanmış, dışlanmış; renk ve ırk ayrımına tabi tutulmuş; ancak köle olarak yaşama hakkı tanınmış ‘zenci’ler arasında çıkmış bir lider olan Obama’nın ABD’de başkan seçilmesi, 21. yüzyıl tarihinin kilometre taşlarından biriydi ve devrim çapında bir olaydı. Beyaz ABD’lilerin yüzlerce yıl hayvanlarla aynı muameleye layık gördüğü, çoğu zaman hayvanlara tanıdığı hakların bir bölümünü bile kendilerinden esirgediği, insanlık dışı zulümlere muhatap kıldığı siyahilerin bir mensubu olan Obama’nın ABD başkanı seçilmesi; bütün dünyada özgürlükçü, eşitlikçi, vicdan sahibi insanların derin bir “ooh!” çekmesine de sebep olmuştu. Bu vesileyle dünyanın bütün iyi yürekli insanlarında; Obama’nın, her türlü ayrıma uğramış, sefaletin her çeşidini yaşamış bir halkın, bir soyun mensubu olarak günümüz dünyasının bütün coğrafyalarındaki mazlum ve mağdurların trajedisini çok iyi anlayabileceği, çok iyi empati yapabileceği umudu yeşermişti. Ama ne yazık ki Obama başkanlıktaki 2. dört yılının da çoğunu geride bıraktığı bir dönemde, başta İsrail’in Gazze’de ve Filistin’in bütününde sahneye koydukları olmak üzere dünyanın her yerindeki zulümlere karşı bir varlık gösterememiş; bütün mazlum ve mağdurları kaderlerine terk etmiştir. Yine başta Filistin olmak üzere birçok coğrafyada soykırım boyutlarına ulaşan katliamlara AB ülkeleri liderleriyle birlikte seyirci kalmıştır. Daha da beteri İsrail’in 2014 yazında Gazze’de sergilediği tarihin en büyük zulmünü “kendini savunma hakkı” olarak nitelemiştir.
Liderin ihaneti
Obama; korkak, ürkek, idare-i maslahatçı politikalarıyla kendine bağlanan bütün ümitleri söndürmüş; içinden çıktığı halkın yüzlerce yıl çektiği acılardan ibret almayarak onlara ihanet etmiştir. Tek kutuplu hale gelen dünyada o tek kutbun lideri olan Obama, başkanlığı boyunca konformist bir politikaya bağlı kalmış, dünyanın çeşitli yerlerinde yaşanmış ve yaşanmakta olan zulüm ve adaletsizliklerden bir teki için bile ses getirecek şekilde yumruğunu masaya vuramamıştır. Askeri, ekonomik, politik korkunç bir güce hükmeden bir lider olarak haksızlıklara karşı, hiçbir maddi gücü olmayan Martin Luther King kadar bile evrensel vicdanda iz bırakamamıştır.
1993 yılında Sırplar Avrupa’nın göbeğinde Müslüman Boşnaklara karşı parti parti soykırım yaparken Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere gibi büyük Avrupa devletleri katliama uğrayan Boşnakları korumakta ısrarla ayak sürüyünce Başkan Clinton re’sen harekete geçmiş; ABD Hava Kuvvetlerine emir vererek saldırgan Sırpları bombalatmış, Boşnaklara yönelik büyük bir katliamı önlemiştir. Hiç şüphesiz tarih Clinton’nun bu adil, insancıl kararını örnek bir insani duruş, bir kahramanlık olayı olarak kayıt edecektir. Clinton bütün başkanlığı döneminde İsrail’in Siyonist azgınlık ve taşkınlık politikalarına da taviz vermemiş; haklı oldukları her zaman Filistinlileri korumuştur. Ne yazık ki Obama’nın başkanlık tarihinde insanlığın vicdanını rahatlatan icraatlara hiç rastlanmayacaktır. Obama, ABD’nin en silik, en sıradan, en otoritesiz başkanlarından biri olarak tarihe geçecektir. Hâlbuki yeryüzünde var olan haksızlıklara, zulümlere, insan hakları ihlallerine karşı ödünsüz bir şekilde karşı durmak, gerekiyorsa savaş açmak herkesten önce Obama’ya yakışırdı. Ama o, 21. yüzyılın en kanlı sayfalarından biri olarak tarihe geçecek olan Temmuz 2014’de Gazze’deki İsrail katliamına karşı ABD’li tanınmış insan hakları savunucusu Noam Chomsky kadar bile sesini yükseltememiş, Netenyahu’nun, ABD’deki Yahudi lobisinin mahkûmu ve zebunu olmuştur.
Türkiye; İsrail azgınlığına, saldırganlığına ve bunların sonucu olan katliamlarına karşı en dürüst, en namuslu, en hakşinas duruşu sergilemiş; Arjantin ve Şili gibi bir iki Latin Amerika ülkesiyle birlikte insanlığın onurunu bütünüyle çiğnenmekten kurtarmıştır. Noam Chomsky, “Dünyada İsrail zulmüne karşı yükselen tek samimi ses Türkiye’nin sesiydi” diyerek bu gerçeğe tanıklık etmiştir.
Obama ve İsrail
1947’de İsrail devletinin kurulmasından sonra istikrarı bozulan Ortadoğu, sık sık dünya barışını da tehdit eder hale gelmiştir. Arap dünyasının uzun bir direnmeden sonra İsrail’i tanımaları bile onun emperyalist saldırılarını durduramamış, her saldırıda sınırlarını biraz daha genişletmiştir. İsrail her saldırısında kendini hiçbir dini, ahlaki, insani yasa ve kurala bağlı hissetmemiştir. İsrail kurulduğundan bu yana Filistin halkının yaşadığı mazlumiyeti, mağduriyeti, trajediyi tarih boyunca pek az halk yaşamıştır. Bizim çocuklarımız üzerinde hafif bir yer sarsıntısı bile travmaya sebep olurken Gazzeli çocukların üzerinde, haftalarca yaşadıkları cehennemî bombardımanların, arş-ı alayı dolduran feryatların, gözlerinin önünde annelerinin babalarının, kardeşlerinin parçalanmış cesetlerinin yaratacağı travmayı tasavvur etmek mümkün değildir.
Gazze ve bütün Filistin, 20. yüzyılın 2. yarısından 21. yüzyılın bugünlerine kadar tarihin en büyük insani acılarına sahne olmuştur. Son atmış yıldan bu yana uluslar arası toplum ve fakat bilhassa ABD ve Avrupalı devletler tarafından İsrail kadar şımartılan, sahnelediği eşi görülmemiş zulümlere ve katliamlara göz yumulan bir ülke de görülmemiştir. Son Gazze katliamında ölenler sadece Gazzeliler olmamış, insanlık da, toplumsal vicdan da ölmüştür. Birleşmiş Milletler, leşleşmiş milletlere dönmüştür. Kurulduğundan bu yana Birleşmiş Milletler tarafından İsrail’e karşı alınan hiçbir yaptırım kararı uygulanamamıştır. İsrail yüzünden Birleşmiş Milletlerin; dünyanın barıştan, haktan, adaletten yana ülkeleri ve insanları nezdinde hiçbir ağırlığı, güvenilirliği ve prestiji kalmamıştır. Obama da bu yolda bir araç olmaktan kendini kurtaramamıştır.