Dumanlı yine kendisiyle çelişti!

Bugünlerde hükümete karşı yargı maşasıyla yürütülen operasyonu savunan yayınlar yapan Zaman’ın yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın üç yıl önce yargıçları diktatörlükle suçlayan bir yazı kaleme aldığı ortaya çıktı.

VAN 29.12.2013 13:26:34 0
Dumanlı yine kendisiyle çelişti!
Tarih: 01.01.0001 00:00

Zaman gazetesi yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı 21 Ocak 2010’da kaleme aldığı “Sivil vesayetten yargıç diktatörlüğüne mi?” başlıklı yazısında yargının elinde giyotinle dolaştığını belirtti.

Dumanlı, yazısında yargıdan bir kısım militan kişilerin hakkı hukuku bir kenara iterek kendilerine verilen emri yerine getirdiğini belirterek yargı diktatörlüğüne dikkat çekti.

Gelinen noktada askeri vesayet gerilese de “militan yargıçların” sadece saf değiştirdiği görülüyor.

İşte Dumanlı’nın o yazısı:

Şu hale bakın; bir taraftan "sivil vesayet"i tartışıyoruz, öbür taraftan da "parti kapatma davası"nın yeniden açılıp açılmayacağını.

Bu nasıl bir sivil vesayetmiş ki her lahza kapatılmakla tehdit edilebiliyor? Bu nasıl bir "sivil dikta" tehlikesiymiş ki başının üzerinde mevhum bir giyotinle dolaşıyor? Bu nasıl bir "tek adam rejimine doğru" gidişmiş ki bir partinin genel başkanı haftanın neredeyse yedi günü medyadan "yüce divan" tehdidi alıyor ve bu tehdit altında iktidar sefasını(!) sürebiliyormuş?

Aslında "sivil vesayet" tartışması ile AK Parti'nin kapatılacağına dair dedikoduların çıkarılması arasında çok sıkı bir bağ bulunuyor. Sivil vesayet tartışmasını başlatanların amacı buydu demiyorum, zira bu işin başlangıç çizgisinde yargı diktatoryasına kaldırım taşı döşeyeceğine ihtimal vermediğim insanlar var. Ancak mesele, maalesef, bambaşka bir mecraya kaymıştır ve artık göstere göstere suistimal edilecek hale gelmiştir.

Bugün bazıları "sivil diktatörlük"ten bahsederken resmen savcılara suç duyurusunda bulunmanın histerik coşkusuyla hareket ediyor. Yani, "bu partiyi kapat; yoksa sivil vesayet bir kâbus gibi üzerimize çökecek" derken aslında tartışmanın sebeb-i hikmeti (!) maksad-ı nihayeye dönüşüyor. Bir yönüyle ihbarmış gibi sarf edilen sözler ve yazılar, diğer bir yönüyle de "kapatma davası klasörlerine" delil haline getiriliyor.

YARGIÇ DİKTATÖRLÜĞÜ

Hâl böyle olursa bu tartışmaya talihsiz bir şekilde bulaşmış bazı aydınlar tarih karşısında pişman olmaz mı? Hem de nasıl! Geride yedi cedlerini utandıracak anti-demokratik bir miras bırakmış olurlar çünkü. Sebebi de gayet açık: "Sivil diktatörlük" gibi bir evhamdan kaçarken, ülkeyi anti-demokratik zorbalığın bulunduğu Jüristokrasi (yargı diktatörlüğü) uçurumunun kenarına getirmiş olurlar.

Aynen öyle! Bundan önceki kapatma davalarının arkasında bazı asker zevât vardı ve yargıdan bir kısım militan kişiler hakkı hukuku bir kenara iterek kendilerine verilen emri yerine getirdi. Unutmamak gerekir ki, her kapatma davasının intikamını bizzat millet aldı. Son hesabı millet kesti. Bu arada en kutsal emanetlerden biri olan üniformanın altında siyaset yapanlar çalıştıkları kurumun itibarını sarstı. Kamu vicdanının son sığınağı sayılabilecek adalet mekanizmasını yerle bir eden bazı yargı mensupları ise sadece kendi mesleklerini bitirip tüketmiş olmadı; sandığın yeni partiler yoluyla da olsa tokadını ensesinde hissetti.

KAPALI KAPILAR ARASINDA EMİRLERE UYARAK

Parti kapatmayı artık tarihe gömmek gerekiyor! Bunu tartışıyor olmak bile çağdışı, ilkel ve utanılacak bir durum. Hangi parti olursa olsun durum budur. Ergenekon davasından dolayı bir partinin lideri uzun zamandır hapishanede; yargıdan tık yok. Olsun. Parti lideri ve kurmayları çetenin hesabını adalet karşısında versin; ama onların partisi bile kapatılmasın; çünkü partileri açan da kapatan da halkın bizzat kendisidir. Üç beş yargıç kafa kafaya vererek; üstelik kapalı kapılar arkasında emirlere uyarak parti kapatırsa bu milletin söyleyeceği son söze herkes hazır olmalı.

YARGIÇ HEGOMANYASI KABUL EDİLEMEZ

Bu ülke hiçbir diktatörlüğe artık boyun eğmez; eğemez de. Ne askerî darbe yapılabilir ne yargıç hegemonyası kabul edilebilir. Sivillerin demokratik çizgiyi aşmasından korkanlar varsa şuna itimat etmeliler ki bu millet iradesini hiçbir partiye ipotek etmez. Halkın demokratik şuuruna ve seçme zekâsına güvenmeyerek yeni ve kirli yollar arayanlar başka bir diktatörlüğün peşinde. Millet bu gerçeği saniye saniye takip ediyor; bu aynen böyle biline!