“Dostlarıyla Uğraşanlar Düşmanlarıyla Savaşamazlar”

Abdullah Yıldız

VAN 12.12.2017 09:57:00 0
“Dostlarıyla Uğraşanlar Düşmanlarıyla Savaşamazlar”
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Müslümanların Kudüs için “tek yürek” ve “tek yumruk” olmaları gereken şu günlerde Kudüs fatihi Selahaddin Eyyûbî’nin bu muhteşem sözünü asla hatırımızdan çıkarmamalıyız:

Evet, dostlarıyla uğraşanlar düşmanlarıyla savaşamazlar ve dolayısıyla onları yenemezler

ABD Başkanı Trump’ın, Kudüs’ü, işgalci İsrail terör devletinin başkenti ilan etmesine itiraz eden kim varsa Siyonist rejime karşı onlarla birlikte hareket etmemiz gereken bir süreçte; öncelikle Allah Teâlâ’nın kendi aramızdaki ilişkileri nasıl tanımladığını bir daha hatırlamalıyız: 

Rabbimiz müminleri birbirine kardeş (Hucurat, 10) ve velî (dost, destekçi, hâmî) kıldı (Tevbe, 71).

Kâfirlere karşı “şiddetli-izzetli” ama birbirimize “merhametli” olmamızı emretti (Fetih, 29).

Allah ve Rasulüne itaat edip birbirimizle çekişmememizi; yoksa kokuya/yılgınlığa kapılıp-aptallaşacağımızı ve rüzgârımızın/gücümüzün/devletimizin elden gideceğini bildirdi (Enfal, 46).

Yazık ki, günümüz Müslümanlarının, bu ve benzeri ilahi talimatlarıgöz ardı ettikleri bir dönemdeyiz: Kimi Müslümanlar gerçek dostları olan mümin kardeşleriyle alabildiğine didişipçatışmakta, düşmanlarına karşı sergilemeleri gereken şiddeti kardeşlerine yöneltmekte ama buna karşılık onlardan esirgediği merhameti ise düşmanlarına sunmaktadır. Böyle olunca da Ümmet-i Muhammed rüzgârınıenerjisinitüketmekte ve var olan gücünü de yitirmektedir

İşte Siyonizm, Kudüs’ü başkent yapma planını tam da böyle bir dönemde devreye koydu…

Hakikat şu ki; tarih boyunca İslâm düşmanları, biz Müslümanlara saldırmak için bizim en zayıf ânlarımızı ve özellikle de birbirimizle didiştiğimiz zamanları kollamışlardır. Ancak bir başka hakikat de şudur ki, Müslümanlar ancak ortak düşmanlarının saldırılarının dayanılmaz bir hâl aldığı ve adeta bıçağın kemiğe dayandığızamanlardabirlikolmayı başarabilmişlerdir.

Haçlı seferleri bu iki tarihi hakikati artarda yaşadığımız tipik bir dramatik tarihi tecrübedir: Hıristiyan Avrupa, maalesef İslâm âleminin paramparça olduğu bir zaman diliminde Haçlı seferlerini başlatmış; Müslümanlar ise mübarek Kudüs’ün elden çıkıp korkunç katliamlara sahne olması üzerine birlik olmaya başlamışlar ve ancak güçlü lider Selahaddin Eyyubi’nin öncülüğünde toparlanıp İslâm Birliği’ni kurarak 88 yıl sonra Kudüs’ü kurtarabilmişlerdir.

İşte Selahaddin Eyyubi, o muhteşem sözünü bu zorlu süreçte sıkça söylemiş ve öncelikle Müslümanlar arasındaki çekişme ve çatışmalara son vermek için büyük çaba sarf etmiştir.

Zamanın Bağdat Halifesi başta olmak üzere Müslüman idareciler, komutanlar, âlimler ve kadıların katılımıyla Şam İslâm Konferansı’nı toplayarak (1186); 

‘Müslümanların kendi aralarında savaşmayacaklar’

‘Haçlılara karşı birlikte cihad edecekler’ kararını aldırmayı başarmıştır. Bu karardan bir yıl sonra da (1187) Allah müminlere HıttinZaferini lütfetmiş, Haçlılar yok edilmiştir.

İmdi, Müslümanlar olarak, yine Kudüs-ü Şerif’in ve mübarek Mescid-i Aksâ’nın büyük bir tehlike altında olduğu ve acımasız katliamlara sahne olduğu bir talihsiz zaman dilimindeyiz. Ve bu büyük tehlikeyi, İslâm âleminin bir araya gelmesi için tarihi bir fırsata dönüştürebiliriz. 

13 Aralık 2017 Çarşamba günü İstanbul’da gerçekleşecek olan İslâm İşbirliği Teşkilatı toplantısında, tıpkı 1186 Şam İslâm Konferansı’nda basiretli atalarımızın yaptığı gibi;

Müslüman devletler ve gruplar arasındaki çekişme ve çatışmalara son verebiliriz.

İslâm düşmanlarına ve Siyonist yayılmacılığa karşı güçlü bir “İslâm Ordusu”kurabiliriz. 

Bu iki önemli tarihi kararı aldığımız zaman, emin olalım ki, Allah’ın yardımıgelecektir:

“Siz Allah’a (Din’ine) yardım ederseniz, Allah da size yardım eder...”(Muhammed, 7)

“Eğer Allah size yardım ederse, size galip gelecek hiç kimse yoktur!” (Âl-i İmran, 160)

Hatırlayalım ki, İslâm Konferansı Teşkilatı da Mescid-i Aksâ’nın -Selahaddin Eyyubi tarafından konulan- minberinin 1969’da Siyonistlerce yakılması üzerineilk kez toplanmıştı.

İnanıyoruz ki, Kudüs ve Mescid-i Aksâ, ümmetin birleşip ayağa kalkmasına vesile olacak; bir hadiste müjdelendiği gibi, Kudüs, ümmet için “mahşer ve menşer” (diriliş) yeri olacaktır.