DİYARBAKIR NOTLARI-1

Bayram Zilan

VAN 28.03.2017 10:08:12 0
DİYARBAKIR NOTLARI-1
Tarih: 01.01.0001 00:00
 “Vesayetten Çözüme: Anayasa Referandumu” paneline konuşmacı olarak katılmak üzere hafta sonu Diyarbakır'a gittim. Bölgenin fotoğrafını çekmeye çalıştım. Gerek referandum öncesi durumu ve gerekse Suriçi'ndeki “çukur” siyaseti sonrası oluşan toplumsal tepkinin ne yöne evrildiğini görmek, HDP'li vekillerin tutuklanması ve belediyelere kayyım atanmasına ilişkin bölge halkının düşüncelerini öğrenmek için nabız tuttum.

Farklı toplum kesimleriyle bir araya geldim. Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Cumali Atilla ile bölgedeki son durumu konuştum. Bölge bürokrasisi, siyasetçiler, yerel dinamikler ve kanat önderleriyle görüşmeler yaptım.

Bu görüşmeler neticesinde özelde Diyarbakır, genelde ise Doğu-Güneydoğu ile ilgili bende oluşan kanaat şu:

AK Parti'nin bölgedeki tüm siyasi alanı, “tek başına” Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından doldurulmuş.

Kürt halkı, Tayyip Erdoğan'a güveniyor.

Kürt halkı, Cumhurbaşkanı Erdoğan Cumhurbaşkanlığı sistemine “evet” dediği için “evet” diyor.

Yeni anayasayı Cumhurbaşkanı Erdoğan savunduğu için savunuyor.

Kürt halkının nazarında “temsiliyet” açısından Tayyip Erdoğan ile ilgili hiç bir sorun yok.

Fakat söz konusu temsiliyet,  piramidin altına doğru inildikçe “sorun” haline dönüşüyor.

AK Parti teşkilatlarına karşı ciddi bir tepki var. Bu tepki sadece Diyarbakır ile sınırlı değil. Doğu-Güneydoğu'da hemen her ilde aynı tepki var. AK Parti'nin bölge teşkilatlarında, bölge halkını temsil etme, sorunlarıyla ilgilenme, gönül yapma ve yaraları sarma adına büyük bir eksiklik ve kopukluk var.

Bunun 2 nedeni var.

1-Dava şuurundaki dejenerasyon.

2-HDP'ye karşı (elleri güçlü olmasına rağmen) zayıf ve cılız siyaset.

Bunları biraz açalım…

Dava şuurundaki dejenerasyonu, en çok da laik Cumhuriyetin ötekileştirici uygulamaları neticesinde mağdur olmuş, bedel ödemiş, acı çekmiş, karşılık beklemeden bu davaya emek vermiş,  “derdi olan Müslümanlar” dile getiriyor. Fakat burada altı çizilmesi gereken nokta, Tayyip Erdoğan'ın bu dejenerasyon bahsinin dışında tutuluyorolmasıdır.

Kürt halkı, Tayyip Erdoğan'ı bir tarafa, teşkilatları da diğer tarafa koyarak değerlendirme yapıyor.

Sözgelimi AK Parti'nin bölge teşkilatlarındaki “halktan kopuk davranış biçimine” itiraz edilirken, Tayyip Erdoğan ile ilgili bu yönde tek bir itiraz yapılmıyor. “Biz Erdoğan olduğu için destekliyoruz.” deniliyor.

Anlıyoruz ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kürt halkında büyük bir kredisi var ve bu kredi ilk günkü gibi tertemiz. Fakat yine anlıyoruz ki Erdoğan'a karşı halkın yaklaşımı ile AK Parti'nin bölge teşkilatlarına karşı halkın yaklaşımı arasında büyük bir makas var ve bu makas giderek daha fazla açılıyor.

Bunun temel sebebi, Erdoğan'ın Kürt halkının gönlüne dokunması, bölge teşkilatlarının dokunamamasıdır. Erdoğan'ın samimiyetle adım atmasının Kürt halkı tarafından hissedilmesi, bölge teşkilatlarının hissedilmemesidir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, arı gibi çalışıyorken, bölge teşkilatlarının sırtını Erdoğan'a yaslayarak iş yapmaması, çalışma yapmaktan, ter dökmekten imtina etmesidir.

Sözün özünü Diyarbakırlı MTTB kökenli Ali amca söylemişti aslında.

Şöyle demişti Ali amca:

“Buradaki teşkilatlar, Tayyip Erdoğan'ın ekmeğini yiyor. Boy göstermekten, Genel Merkez'e ‘alışverişte görünmekten' başka yaptıkları bir şey yok. Acımıza, derdimize ortak olmuyorlar. Fakat her türlü “imkâna” ortak oluyorlar. Tayin-terfi işlerine, personel alımlarına, bürokrat atamalarına ortaklar. Ama sorunlarımızın çözümünde yoklar. İşimiz düştüğünde yoklar. Sefada varlar ama cefada yoklar. Keyifte varlar ama çilede yoklar.”

Diğer bir gerçek ise, Kürt sorununda Cumhuriyet tarihi boyunca atılamayan birçok adımı atmış, dil ve kimlik üzerindeki baskıları kaldırmış ve özgürlük alanını genişletmiş Ak Parti teşkilatlarının, hâlâ HDP'nin gerisinde kalıyor olmasıdır.

Bölgedeki bireysel ya da toplumsal mağduriyetlerin sahiplenilmesi ve çözülmesinde AK Parti bölge teşkilatlarının pasifliği ve HDP'nin gerisinde kalması, hemen herkesin dilinde.

Sözgelimi, Newroz kutlamalarında öldürülen Kemal Korkut'a sahip çıkılması ve olayın taraf tutulmadan tüm boyutlarıyla aydınlatılması hususunda AK Parti teşkilatının sessizliği tüm toplum kesimleri tarafından eleştiriyor. “AK Parti teşkilatları niye gençlerimize sahip çıkmıyor, neden konuşmuyor, neden bir açıklama dahi yapmıyor, neden HDP kadar ses çıkartamıyor” diye itiraz ediliyor.

Kürt halkı, Kürtlerle alakalı meselelerde AK Parti teşkilatlarının durgunluğundan, risk alamamasından, yabancıymış gibi davranmasından ve sadece rant peşinde koşmasından son derece rahatsız!

Dağkapı'da görüştüğümüz Mahmut Bey aynen şöyle demişti:

“Bir gencimiz öldürüldü. Bir çok spekülasyon var. Fotoğraflar basına yansıdı. Çocuğun üstü çıplak, vurulması için bir neden yok. Vurulacaksa bile neden ayağına sıkılmıyor? Bunun üzerine gitmek, olayı aydınlatmak gerekiyor. Suçlu varsa, cezasını çekmesi gerekiyor. Yoksa, kamuoyuna durumu net anlatmak gerekiyor. Fakat bu ve buna benzer olaylarda HDP hep ön safta. Suistimal etmek için bile olsa en ön safta hep HDP'liler var. AK Partililer kendi halkına yabancı gibi davranıyor. Bizim hassasiyetlerimizle ilgilenmiyor. Bize sahip çıkmıyor. Bu yüzden de HDP hiç taban kaybetmiyor. AK Parti oy artıramıyor. Bu yüzden Kürt halkı, AK Parti teşkilatlarını tam benimseyemiyor. Arada bir duvar var. Bu duvar, Tayyip Erdoğan'ın değil, teşkilatların ördüğü bir duvardır. Bu duvar ‘teşkilat duvarı'dır. Bu soğukluktan, bu vurdumduymazlıktan herkes rahatsız. Erdoğan'ın hatırına devam ediyor her şey.”

Peki, bölgede ve Diyarbakır'da evet oyu yüzde kaç? Vali Aksoy ve Belediye Başkanı Cumali Atilla neler yapıyor? Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 1 Nisan'daki Diyarbakır mitinginden neler bekleniyor?Erdoğan Diyarbakır'da hangi beklentilere cevap verirse bölgede Evet oyları artar? “Diyarbakır'dan Notlar” yazı dizimiz, Cuma'ya kadar her gün devam edecek.