Dini Kaygılarla Evlenmek (2)

Bekir Çöl

VAN 11.01.2018 08:36:07 0
Dini Kaygılarla Evlenmek (2)
Tarih: 01.01.0001 00:00
 DİNİ KAYGILARLA EVLENMEMEK (2)

                                       (AZEB)

1. Bu konuda başvurulması gereken birinci kaynak şüphesiz Kur’an’ı Kerimdir. Nur suresinin 32. ayetidir, açıkça evlenmeyi emreder. “Aranızdaki bekârları, Kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi davranışta olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah (Lütfu) geniş olan ve (Her şeyi) bilendir.” Bu ayetin tefsirinde son devrin büyük müfessiri Elmalılı Hamdi Yazır Hoca, şöyle diyor. “Bekârları ve dulları nikâhlayın veya nikâhlanmasına yardımcı olun ki, ihmal yüzünden fenalığa düşmesinler. Çünkü nikâh insan neslinin devamının tutanağı olduğundan bizzat gaye olduğu gibi, toplumu bozucu ve insan neslini yok edici safahattan koruyan bir hayırdır. Bu emirleri ihmal etmek namuslu kimseleri istemeyerek kötülüğe sürüklemeye sebep olur.”

Aynı mevzuda birde hadis zikredelim: “Ey gençler sizden kimin evlenmeye gücü yetiyorsa hemen evlensin. Çünkü evlilik gözü (Harama) daha çok kapattırıcı, namusu daha çok koruyucudur. Sizden kimin evlenmeye gücü yetmezse, oda oruç tutmaya devam etsin. Zira oruç, o kimsenin hayâlarını kesmek gibidir.”

Bekârlığı savunan sofilerden biriside Sühreverdi’dir. O şöyle der: Kadın lüks ve refaha düşkün olduğundan müridi meşgul eder, gündüzleri oruç tutmaya, geceleri namaz kılmaya mani olur. Fakat bekâr bu tehlikelerden uzaktır.” Sühreverdi, bu düşüncesini, “İki yüzyıl sonra ümmetime bekârlık mubah olacak” anlamındaki uydurma Hadis’e dayandırıyor. Sühreverdi devam ediyor: “Bir Dervişe soruldu-niçin evlenmiyorsun?” Derviş şöyle cevap verdi, “Kadınların ıslahı ricalın işidir. Ben henüz rical (Erkek) olamadım ki evleneyim.” Sadık müritler buluğa ermeyince evlenemezler, onların buluğa ermesi ise rical olmakla olur.” 

Selh b. Tüsteri’ye kadınlardan soruldu, şöyle buyurdu: Onların yokluğuna sabır, varlığına sabırdan daha iyi ve daha kolaydır. Varlıklarına sabırda, ateşe düşmekten daha hayırlıdır.

İbrahim b. Ethem şöyle buyurdu: “Kadınların baldırlarına düşkün şehvet kurbanları iflah olmaz. Kadınlar tabiatı icabı refah ve lükse düşkündür.”

“Dervişin gönlüne devamlı evlenme düşüncesi hâkim olur, zikir ve Kur’an okurken ruhunu daraltırsa, derviş Allah’a sığınmalı, Şeyhine ve ihvana başvurarak durumunu onlara anlatmalı ve dualarını istemelidir. Ölüleri, dirileri, makberleri ve mescitleri ziyaret etmeli; evliliğe sevinçle adım atmamalıdır. Çünkü evlilik büyük bir fitne ve tehlikedir. Nitekim Allah’ü Taala, “Hanımlarınızdan ve evlatlarınızdan size düşman olanlar vardır, onlardan sakının” buyurmuştur.” (Tegabün, 64/14) Sühreverdi “Avarifül Maarif” isimli kitabında bekârlığı böylece överek sürdürürken, konunun devamında da evlenmeyi teşvik ediyor ve şu hadisi Şerifi yazıyor. Hz. Aişe rivayet ediyor, Hz. Peygamber şöyle buyuruyor: “Nikâh benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimi işlemezse, benim ümmetimden değildir. Evleniniz, çünkü ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla övünürüm. Sizden gücü yeten evlensin, evlenmeye imkân bulamayan oruç tutsun. Çünkü oruç şehveti kırmaya vesiledir. (İbn Mace, nikâh, 8; İbn Hanbel 3, 158)

Son devrin ünlü mutasavvıflarından merhum Esat Coşan Hoca, “Güncel meseleler 2” isimli kitabında “Evlenmenin hükmü nedir?” sorusuna şöyle cevap vermektedir: Peygamber efendimiz “Nikâh benim sünnetimdir” buyuruyor. Bu ne demek?… “Evlenmek benim koyduğum adettir, benim yolumdur demek. Kesin yapılması gereken değil de benim seçtiğim, tercih ettiğim yoldur” demek. Ama evlenmenin hükmü kişiye göre değişir. Adam çok kıymetli duygulara sahip, evlenmediği zaman nefsine hâkim olamayacak, günaha dalacaksa; öyle birine evlenmek fazdır. Öyle bir insan da var ki, aciz, evlendiği zaman ailesine bakamayacak, öyle birinin evlenmesi de gerekmez. Evlilik bazen farz olur, bazen haram olur, bazen de mubah veya mekruh olur.

Bu konuda gerçek hükmü yine “İslam Ansiklopedisi” bildiriyor. İslam’da evlenmek sünnettir. Durumu evlenmeye müsait olanların evlenmeleri, olmayanların ise gerekli imkân ve güce ulaşmak için gayret göstermeleri gerekir. Bu yüzden Sofilerin evlenme karşısındaki olumsuz tavırları baştan beri tenkit edilmiş ve reddiyeler yazılmıştır. İbn ül Cevzi, İbn Kayyım ve İbn Teymiye bu meselede mutasavvıfları şiddetle tenkit etmişlerdir. Onlara göre: “Şeytanın azıttığı bir kısım sofiler evlenmekten yüz çevirmişlerdir. Eğer bunların evlenmeye arzuları varsa, kendilerini hem dünyevi, hem uhrevi tehlikeye atmışlardır. Böyle bir arzu taşımıyorlarsa böyle bir faziletten mahrum kalmışlar demektir. Evlenmeyen sofiler, hayattaki mücadeleden kaçmışlar, rahatı ve şahsi huzuru tercih etmişlerdir. Hâlbuki insanın çoluk-çocuğu için sarf ettiği para, cihat’ta dâhil olmak üzere başka şeyler için harcadığı paradan daha çok sevap kazandırır. (Müsned, 2, 472; Müslim Zekât 13) 

Mutasavvıfların dışındaki İslam âlimlerine göre sufilrin çocuk sahibi olmak istememeleri Şeraite, tabiata ve akla aykırıdır. Nitekim Kur’an’ı kerime göre birçok Peygamber “ Rabbi bana evlat lütfet” diye dua etmişlerdir. (Ali İmran, 3/38)

Hz. Peygamber yeni evlilere, “Allah size hayırlı evlat nasip etsin” diye dua ederdi. (Buhari, davet, 47) Bizzat kendisi de çocuk sahibi olmuş ve onları sevmiştir. Evlenmekten ve çocuk sahibi olmaktan kaçınmak, İslam’ın zaruri gördüğü neslin devamı ilkesine de aykırıdır. Bekârlığın, Hıristiyan ruhbanlığının, Sabi’i zühdünün ve Buda çileciliğinin tesiri ile derece-derece İslam toplumuna yerleştiği kesindir. Fakat bu akım daha çok sofiler arasında revaç bulmuş ve günümüze kadar devam etmiştir.

Hulasa: Evlenmek Kur’an’ı Kerim de Allah’ın emri ve Hadisi Şeriflerde Peygamberin sünneti olarak geçmektedir. “Her bidat bir sünnet yok ettiği” gibi “Dini duygularla evlenmemekte Peygamber Efendimizin “Evlenme sünnetini” yok etmiş, büyük bir bidat olarak tasavvuf ve tarikatlar yoluyla İslam’a girmiş ve bu yolla günümüze kadar gelmiştir. Günümüzde de bu bidat bazı cemaat ve tarikatlar da Üstatlarının ve Ağabeylerinin sünneti olarak halen devam ettirmektedirler.