Devril(e)meyen Devrim

Hakan Kılıç

VAN 16.08.2015 14:11:07 0
Devril(e)meyen Devrim
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Bizim mahallede Devrim denildiğinde zihinlere genellikle sol, seküler cenahın yapmaya çalıştıkları gelir. Bu bakış açısıyla bakıldığında devrim, bizlere hep uzak kalmıştır ya da bilinçli bir şekilde araya mesafe konulmuştur. Çünkü üçüncü dünyada gerçekleşen devrimlerde genellikle ya 1917 Bolşevik Devrimi, ya Mao Zedung önder liginde Çin'de ya da Fidel Castro'nun önderliğinde Küba'da gerçekleşen devrimler model alınmaktaydı. Lakin İran İslam Devriminin gerçekleşmesi,  İslam Dünyası'nda asırlardır görülmeyen bir biçimde, Müslüman bir toplumda İslam'dan kaynaklanan bir devrimin meydana gelmesi, devrimci çizginin asgari biçimini ortaya koymuştur. O zamana değin devrim teriminin dahi kullanılmadığı İslami akımlar, çizilen hedefler için mücadele etmenin sonucunu İran İslam Devrimiyle gördüler. Müslümanlar için artık yeni bir sürecin başlaması gerekirken, çeşitli aktüel, mezhebi olay ve olgular ve emperyalizmin yoğun çabaları sonucu ''devrim'' olgusuna karşı bir duyarsızlık oluştu. Gerçekleşen bu tarihi yazgı karşısında devrimden anladıklarımızı sorgulamak gerek.

Sol cenahın devrim anlayışı; siyasi iktidarın, ele geçirilmesi ve yeni bir iktidarın kurulmasıdır. Bu yüzden, ''kendi devrimi''ni gerçekleştirmeden toplumsal devrimi gerçekleştirmeye çalışan bu mihrakların devrimin ruhunu anlayabilmek için ruhun devrimini gerçekleştirmeyi anlamadıklarını görebilmekteyiz.

56222Devrim, salt siyasi iktidarın ele geçirilmesi ve yeni bir iktidarın ilgası değildir. Devrim tabandan tavana tüm toplumun temel sisteminin değişmesidir.  Bu değişim kişilerin azmi ile bugünden başlar ve uzun bir süreçten geçerek sürer. Bu uzun sürecin sağlıklı olabilmesi için devrimi ilk kişi bablı gerçekleştirmek gerek. Devrimin ruhunun sürekliliği, ruhun devrimini gerçekleştiren kişiler ile olur.  Ruhun devrimini gerçekleştirebilmek için Şeriati'nin deyişiyle: ''insan her şeyden önce kendi cevherini bambaşka bir şekilde yetiştirmelidir. Devrimci insan, geleneksel ve kalıtsal 'ben'inin yerine kendi eseri olan, yani kendisinin yetiştirip yarattığı ben'ini koyan insandır.'' Rabbimiz'in çizdiği hudutlar ile kendimizi yetiştirip var edebilmemiz, hudutları aşmayarak ruhta devrimi gerçekleştirebilmemiz Müslümanların devrimci insan kavramına yakışan unsurlardır.

Devrimci olmak sert ve katı görüşler serdetmek ya da keskin laflar etmek değildir. Devrimci olmak Che Guevara paltosu giyinip eylemlere katılmak, ya da  Ali şeriati'nin sözleriyle sloganik bir dil kullanarak entelektüel görünmekte değildir.

Devrimci olmak her şeyden önce zihinsel bir devrimi gerekli kılar; devrimi önce görüş ve düşüncelerimizde gerçekleştirmek zorundayız.  

Devrimci olmak 'ben' merkezli değil 'biz' merkezli düşünmektir.

Devrimci olmak rehaveti ruha musallat edecek her türlü etkilerden uzak durmaktır.

Devrimci olmak sözde ve eylemde pasif değil aktif olmaktır.  

Devrimci olmak dünyaya ve olaylara devrim perspektifiyle bakmak ve siyasi çizgiyi ona göre ayarlamak demektir. Toplumsal değişimi bugünden başlayarak aktif, dinamik ve etken bir eylem örgüsüyle başlatmak ve toplumun değişimine hizmet edici ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel alternatiflerle her yıkılan tabuların yerine yeni argümanlar inşa etmek ve korumaktır. Buda devrime götürecek bir mücadele ve azim çizgisinde yürümeyi, terlemeyi zorunlu kılmaktadır.

Hangi grup ve çevreden olursa olsun, İslami haraketin devrimci/değişimci bir rotaya oturmasını isteyen, davanın çıkarı dışında kendi heva ve hevesi de dahil hiçbir ölçü tanımayan ve Allah'ın dininin hakimiyet mücadelesini vermek isteyen Müslümanların bulundukları durumu sorgulaması, dar grup dünyasından çıkarak, İslam davasının maslahatına göre dünyaya bakması gerekmektedir.

Özellikle genç kuşağın içinde yaşadığı küçük dünyaların dışına çıkması, yaş olarak değil kafa olarak hareket etmesi, İslami diriliş sürecinin kaçınılmaz görevinin kendi omuzlarında yükseleceğinin farkında olması genç Müslümanların görevidir. ''Bize öncekiler bir şey bırakmadı'' düşüncesinin altında yatan tembelliği silip ''biz bizden sonrakilere olumlu neler bırakabiliriz?'' gibi eylem isteyen, pratik isteyen sorularla hemhal olan düşüncelerimizle bu davaya köstek değil destek olabiliriz.

 Devrilmeyen devrim, Peygamberi metot gereği; ilk kendinden başlayıp sonra topluma yayılan devrimdir.