DEVRİK BİR SÖZDÜR İNSAN

MEHMET MORTAŞ

VAN 7.07.2015 13:49:03 0
DEVRİK BİR SÖZDÜR İNSAN
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Tutunmak, kar tanesinin yeryüzüne düşene kadarki zamana kadar sağlam bir ipe kendimizi bağlamak.
O kadar hüzünlü ki sesimin tonu, sırtımda tonlarca dağların yüküdür ağıtlara saklanan. Ağıtlar ki ateş gibi yanar annelerin yüreğinden. Yüreğinden kışta soğutulmuş rüzgâr eser, suskunluğun kaç boyutunda, kaç hüzün yaşayarak. Yaşayarak hayatın handikabında günahlar toplarsın, zaafa uğramış, gönülleri tarumar etmiş, sözün korkak korkak gezindiği sokaklarda hadım kalmış sözcükler. Sözcükler aklımızın en onulmaz yerlerinde kıvılcım şeklinde görünüp görünüp kaybolan düşüncelerimiz. Düşüncelerimiz, nasıl inanıyorsak hayata öyle kurarız duygudan düşünceden oluşmuş basamakları. Basamakları yavaş yavaş aşmak ne kadarda zor ölüm karşısında çaresizliğin duygularını tüm açıklığı ile sessizliğin mevsiminde görmek.
Görmek, maddenin arkasında bilinmezleri şiir tadında analiz etmek, kelimelere bilinmezlik ülkesinin sırrını yüklemek ruhun atlasına bir bir damıtmak. Damıtmak, hayatı yaşadıklarının darasını alarak, sessizce beyaza boyanmış bulutların üstünde, sessizce yağmurlara tutunmak. Tutunmak, kar tanesinin yeryüzüne düşene kadarki zamana kadar sağlam bir ipe kendimizi bağlamak.
Bağlamak, etrafımızda dönen karmakarışık hayatları birbirine, dağılmış dumura uğramış kelimeleri yanyana, suskunlukları birbirine ulayarak dipsiz kuyularda saklamak. Saklamak, saklı kaldığını, anlamaya çalıştığımız, anladıkça acılarımızı çoğaltan, yalnızlığımızı artıran gerçek zannettiğimiz gölgeler. Gölgeler, yanımızdan sessizce geçip giden, yakalamak istediğimiz zaman karanlığın küsmüş zamanlarından gelen, kuytu yerlerde esen rüzgârın sesini soluyan.
Soluyan nedensiz hallerini, susamışlık yaşama karşı tatmin olmamışlık, duyguların öykünerek geçen hayatın son demlerinde yeldeğirmeni gibi dönen tuhsuz zamanlarını. Zamanlarını alıp satanlar dünya karşılığı, bütün rakamların hiçlikle çarpılması gibi akar gide önlerinden geri dönülmez zaman. Zaman başımızın üstünde bir söğüt ağacı gibi eğilir durur, su misali akar gecenin renginden aykırıkları bulaşır hüznümüze acının yüzüme çarpan günleri. Günleri bir bir tarttım mevsimler selama durduğunda kışa, koştum koştum yetişemedim hayallerimin üstüne çöreklenmiş rüyalarıma. Rüyalarıma zamansız bir yerden gelen, görünüp görünüp kaybolan, mitolojik anlatıların büyüsüne kapılan kuşlar konmuştu. Konmuştu kuşlar hayallerime, kanat çırpınışları artmıştı rüyalarımın, bir rüyadan diğer rüyaya beni taşıyan aşiyan mevsiminden kalan kuşlardı.
Kuşlardı ruhumun atlasında kanat çırpan, derimin renginden yapılmış şehrin silüeti üstünde kanat çırpan düşlerimiz. Düşlerimiz ne kadarda karmakarışık sesinin renginde, üveyikler gökyüzünün renginde çaresiz, beyaz kartallar dağların doruklarında korkak ve kahırlı. Kahırlı bir çağın hengamesinde gittim ama ürkek hareketler ile kendimi ele verdim şehrin betondan yapılmış duvarlarında. Duvarlarında şehrin ölümü anlamayan hayatlar, ağıtlara dahi yabancı kalan odalarda kurutulmuş gözyaşları, ölümün toprak rengini kabul etmeyen şehrin toprakla bütünleştiği mezarlıklar. Mezarlıklar ne kadarda yabancı hayatın gürültülü akışına, hayatın kırılgan akışında boğulan fakat boğulduğunu alkışlayan insanlar.
İnsanlar birbirlerine yalnızlıklarından başka bir şey bırakmayan, nankörlüğün doruğa çıkmış noktalarından, kibrin en ücra köşesine uzanan ve kibrin ruhu istila eden kıyılarında nemalanan, tüketim çılgınlığını hayat tarzı yapan ve hayatını bu minval üzere devam ettiren, hatta ölüme karşı aklı bir antitez olarak kullanan, kullandıkça da ukala aklını yeryüzüne fitne salan ne zaman kendine geleceksin ey insan. İnsan hayatın anlamını kazandıran, yeryüzü yürüyüşünde gürül gürül akan tertemiz bir nehrin kıyısından su misali yürüyüşünü tamamlayan, kalbinin ve aklının esiri olmayan fakat bunları dengede tutan yeryüzünün halifesi insan.
- See more at: http://www.iktibasdergisi.com/devrik-bir-sozdur-insan/#sthash.rqOgYZFM.dpuf