Devleti yeniden kurgulamak

Kemal Öztürk

VAN 7.06.2018 13:48:00 0
 Devleti yeniden kurgulamak
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Devleti yeniden kurgulamak
Herkes seçim meydanlarında liderlerin konuşmasına odaklandı ama Ankara’da bir komisyon, çok önemli bir iş yapıyor. Devleti yeniden kurguluyor.

Bakanlıklar kaldırılıyor, birleştiriliyor, bürokrasi baştan aşağıya silkeleniyor adeta.

1946 YILINDAN BU YANA EN BÜYÜK DEĞİŞİM

Fakında mısınız bilmiyorum, 1946 yılında, çok partili sisteme geçtikten sonraki en büyük sistem değişikliği yapıyoruz şu anda.

Teknoloji diliyle söyleyecek olursak, devlet aygıtının donanım, yazlım ve sistemi tümden değişiyor. Büyük bir iş.

Yeni Cumhurbaşkanlığı sisteminin neden olacağı etkinin boyutlarını tam olarak kestiremiyoruz ancak bunun yeni bir sosyoloji, yeni bir bürokrasi ve yeni bir siyaset doğuracağı kesin.

Sanırım 1946 yılında, ilk kez yeni sistemde oy kullanan bir vatandaş, bunun gelecekte nasıl bir etki yaratacağını nasıl kestiremediyse, biz de şimdi bu yeni sistemde oy kullanırken geleceğimizi nasıl şekillendireceğini bilemiyoruz.

Lakin çok köklü, çok ciddi, çok kuvvetli bir değişim yaşayacağız, bunu hissedebiliyoruz en azından.

DEVLET, BÜROKRASİ DEMEKTİR VE ŞİMDİ DEĞİŞİYOR

Devlet aslına bakarsanız bürokrasi demektir. Bürokratlar bu yüzden kendilerini devletin ‘sahibi’, milleti de devletin ‘vatandaşı’ olarak görürler. İşte bu bürokrasi, köklü şekilde değişecek şimdi.

O nedenle devlet aygıtının yazılım, donanım ve sistemi değişiyor dediğimde şöyle bir durup, hafiften bir titrememiz lazım.

Niye derseniz? Yani iPhone6 alanlar bile aygıtı yeni sisteme uyarladığında, bir tedirgin oluyor. Ya eski bilgileri kaybolursa, rehberi silinirse, fotoğraflar uçarsa… Bir telefonda yapılan değişiklikte bile korkmak için çok neden var.

Biz bir de, 80 milyon vatandaşa ‘hizmet eden’ (yöneten) devletin sistemini komple değiştiriyoruz.

Ankara’daki bürokratların ruh halini kestirebiliyorum. Kültür ve Turizm Bakanlığı kaldırılacak dendiğinde, oradaki yüzbinlerce çalışan, bir anda buhar olup, atmosfere karışacaklarını sanır. Öyle tedirgin edici yani onlar için.

Düşünün şimdi bir değil, beş değil, bir sürü bakanlığın kaldırılmasından, onlarca kurumum kapatılması, açılması, yer değiştirmesinden bahsediyoruz.

Evde koltuğun yerini değiştirdiğimizde gidip, gelirken çarparız sürekli. Şimdi 60-70 yıllık kurumların yerini değiştireceğiz, birleştireceğiz ya da kaldıracağız. Kim gelip çarpmaz ki?

ATATÜRK’TEN SONRA EN BÜYÜK GÜCÜ YAKALAYAN İKTİDAR

Ankara’da bu büyük değişimi yapan komisyondan biriyle konuştum. Şunu söyledim:

Cumhuriyet tarihinde, Atatürk’ten sonra, devletin tüm mekanizmalarını değiştirme gücünü, yetkisini ve iradesini alan tek iktidar AK Parti hükümeti. Ve siz de hükümet adına devlette sistem değişikliğini, önünüzde duran kâğıda yazıyorsunuz. Ne denli büyük bir işin ne denli büyük bir vebalin içinde olduğunuzun farkındasınız değil mi?”

Sesi değişti, ‘evet’ falan dedi ama bence yeni fark etti olayın büyüklüğünü.

BÜYÜK DEĞİŞİM ACELEYE GELMESE KEŞKE

Bu komisyonun rahatlığı şundan, ‘nasıl olsa Reis son halini verecek, sorumluluk onda. Yani bizim tedirgin olmamızı gerektirecek bir şey yok…’ böyle düşünüyorlar sanırım.

Şu anda tüm bürokrasi ve iktidar siyasası böyle değil mi? Herkes topu Reis’e atıyor.

Aslında bakarsanız bizim, çocuklarımızın ve onların çocuklarının geleceğini etkileyecek, yönetecek bir devlet mekanizmasına karar verecek o komisyon.

Bence uyuyamamaları, yemek yiyememeleri ve gündüz gözüyle dışarı çıkamamaları lazım. Atatürk’ten bu yana hiç kimse bu denli büyük bir yetkiyi, gücü elinde tutmamıştı. Kor ateş gibi yakması lazım insanı.

Böyle bir komisyon üyesinin, etli dolma yediğini hayal edebiliyor musunuz? Yani görev o kadar önemli ve o kadar etkileyici ki, bu üyelerin yemek gibi tali işlerle uğraşmayacağını düşünüyor insan.

TURGUT CANSEVER’İN UYARISI

Büyük mimar ve bilge insan, rahmetli Turgut Cansever demişti bana: “Düşünebiliyor musunuz, TOKİ on binlerce ailenin nasıl bir evde yaşayacağına, hangi yolda yürüyeceğine, nasıl bir mahallede yaşayacağına karar verecek. Ne büyük sorumluluk. Kırk defa düşünmek lazım.”

Bu cümlenin aynısını TOKİ Başkanı’na aktarmıştım yıllar önce. Sonucu siz de görüyorsunuz.

Şimdi düşünün TOKİ gibi onlarca kurumu yeniden yapılandıracağız.

Ben ürküyorum ama niye başkaları ürkmüyor onu anlamıyorum?

Diyeceğim şu: Keşke aceleye getirmese bu çok hayati konuyu. Anayasal zorunlulukların haricindeki değişimleri iyice araştırsak, konuşsak, tartışsak, fikirler üretsek. Yoksa yine hatalı bir sistem kuracağız, yıllarca sıkıntısını çekeceğiz.

Ancak biliyorum, öylesine bir koşturmacanın içindeyiz ki, neyin çok hayati, neyin az önemli olduğunu kestiremiyoruz artık.

Bunları yazmamızın faydası var mı, o bile tartışılır. ‘Ne gerek var’ dedi Ankara’dan biri. Haklı. Ne gerek var yanlışları söylüyorum, özeleştiri yapıyorum, itiraz ediyorum, daha iyi olalım diye uğraşıyorum ki? Olan sonuçta bana oluyor.

Lakin ne yaparsınız, herkesin bir vicdanı var. Bizimkisi uyutmayandan.