DERİNSEL ALGILAR

MEHMET MORTAŞ

VAN 21.03.2015 09:35:53 0
DERİNSEL ALGILAR
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Kolonyalistler, İslam dünyası toplumlarını sömürgeleştirmeden önce, onların zihinlerini sömürgeleştirdiler.
-Atasoy Müftüoğlu-
 
Derinsel algılarla hayatımı pamuk ipliğinin üzerinde devam ediyorum. Acılarım, sevinçlerim, korkularım her an kopacak şekilde dizayn edilmiş pamuk ipliklerine bağlı. Algılarımızı kontrol eden, almamız gerekenleri hayatımıza uygulamanın dozunu bu görünmez algısal ipler yürütmektedir. Zihnimiz sömürgenin merkezi haline getirilmiş, zihinsel emarelerimiz algısal iplerin veri alış verişi halindedir.

Birey olarak zihin dünyamız küçültülmüş, küçültüldükçe de hareket alanı meşru olmayan salvolarla kısıtlanmış, gökyüzünün altında yeryüzüne esir hale getirilmiştir. Yeryüzünün esirleri olarak ilk önce zihnimizin algı dünyası pamuktan algısal ipliklerle bağlanmış, toprağın insana olan kardeşliği unutulmuştur. Pamuk ipliğine bağlı algısal iplikler sömürü çarkının, insanoğlunu sistemin parçası haline getirilmesi bir kaç yüzyıl sürmüş ve devasa boyutlara ulaşmıştır. Bizler yeryüzünün zihinsel olarak sömürgeleştirilmiş, kendi dünyamızda sessizliğin sesinde çaresiz, kendi özünden kopup gelen kelimeleri olmayan mustazaflarıyız.

Kendi zihinlerimiz sömürgeleştirilmiş, yönlendirilmiş olması nedeniyle, kendimiz olmayı hep, yanlışlara eleştirel olmayı ve kendi dinamiklerimize dönmeyi deli gömlekleri giydirilmiş kelimelerden ummaktayız. Ummaktayız zihnimizi sömürgeleştirenlerden, hayatın akışını hesaplayan saatleri dakikaları. Derinsel algılar bilinçaltımızın en dinamik yerine yerleşmiş, devamlı korkularımızla, sevinçlerimizle, ihtiyaçlarımızla yönlendiriliyoruz.

Yeryüzünde esaret altında zihinsel özgürlüğü olmayan ve zihinsel özgürlüğünü bir nebzede olsun elde etmeye çalışan insanoğlu büyük bir saldırıya mazur olabilmektedir. Kendi dünyasında yalnızlaştırılan insan, insanlar arasında yalnızlığın korkunç sessizliğini yaşamakta, kendi ruhunu kendi kendine talan etmektedir. Yeryüzü esareti yaşatılan insan bunun acısını duyması gereken yerde, yeryüzüne ait hissi ile algısal pamuktan ipliklere bağlı bir şekilde yaşamaktadır. Yaşamakta fakat kendi kaynaklarını kendisinin kuruttuğunu, çıkış yolu aramanın yerine, tam tersi çıkış yolu arayanların hayatını zindan etmektedir. Çünkü kendisi zindandadır insanoğlu, yıldızların parlamasından dahi rahatsız olmaktadır, saçlarını nazlı nazlı okşayan meltem rüzgârının derdinin anlamaktan dahi acizdir. Sömürgeleştirilen zihinlerimiz, karanlıktan beslenmekte, Yusuf’un karanlık kuyusuna dahi savaş açmıştır. Duygusal melekelerimizin yönlendirilmesine bağlanmış zihnimiz aynı zamanda akledebilme, eleştirebilme, sorgulama yetilerini kaybetmiştir. Duygusal olarak hakikatin kaynağına savaş açmış zihinsel dünyası insanın, algısal sömürünün çarkında daha kolay yönlendirilmektedir. Tabiat istatistiği kimlikler olarak yok edilmektedir, insan istatistik raporlarının başkahramanı, ölüm ise sayının çoğalmasını not olarak düşmektedir mezarlıklara. Zihinlerimiz medyatik saldırılarla kobay olarak kullanılmakta, tepki vereceğimiz eleştirel hayata karşı denenmektedir. Korkularımız geleceğin baş aktörü haline getirilmiş, yeryüzünde ne kadar kalmanın hesapları ile bir ömür geçirilmiştir. Sevinçlerimiz taksit taksit ödeme planlarına endekslenmiş, ömür hayatın filmleri arasında rolünü almış kuklanın kuklası olmuştur. Algısal pamuk ipliğine bağlı zihinlerimizin ruhu elinden alınmış, kendisine emanet olarak verilen tenini öldürmektedir modern insan.

Karanlığın korkunç ateşiyle kavrulduk fakat yinede üşüdü ruhumuz. Zihinlerimiz işgal altında göğün kelimelerine kapalı. Ruhumuz gökdelenlerin camekânları arasında pazarlanmaktadır hayata karşı. İnsan kuklanın kuklasıdır şehirlerin kaldırımlarında suskun, çaresiz, akledebilme melekelerini yitirmiş, umutsuzluk şarkıları dahi söyleyemez gökyüzüne bakar durur. Rahatlığının kan rengine boyanmış resimlerinde, günlerini mitolojik rüyalara indirgemiş, oynanan dünya hayatı oyununda kendine verilen rolü çok iyi oynamaktadır insanoğlu. Zihinsel şalterlerini tamamen camekânların göz alıcı ışığına bağlamış, vitrinlerin ışıksız dehlizlerinde kendini karanlıkta olduğu algısı ile hayatını sürdürür hale getirmiştir insanoğlu. Uçurumun sessiz gölgesi ile daha tanışmamış, parçalanan ruhunu şehrin sokaklarında, bir üveyiğin can çekişmesi kadar duygusal, zihinsel akledebilme yetileri elinden alınmış, cehennem uçurumundan önce kendi uçurumunu yaşar hale gelmiştir, bir nefeste şu dünyadan giden insanoğlu. ■