Değerler dünyamıza kurulan entrikaları, yine biz bozacağız

Selahaddin E. ÇAKIRGİL

VAN 23.05.2018 11:54:20 0
 Değerler dünyamıza kurulan entrikaları, yine biz bozacağız
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Türkiye seçim atmosferindeyken, dünyada da, Türkiye’deki seçmeni etkilemeye yönelik yığınla direkt veya dolaylı manipülasyonlar, entrikalar daha yoğunluklu olarak tezgâhlanmaya devam ediyor. 

Döviz kurlarında, ekonomistlerin mâkul bir sebebini bulamadıkları tarzdaki oynama ve yükselmelerde dünya piyasalarının etkisi de görülse bile; seçim öncesinde iç piyasayla oynayıp, halkı tedirgin edecek fiyat artışlarıyla sandıklarda netice almayı denemek de, emperial güç odaklarının taktiklerinden birisi.. 

Anlaşılıyor ki, bu emperial müdahaleler seçimlere kadar devam edecektir. Hedef de kendilerine baş eğmeyen Tayyip Erdoğan’ı saf dışı etmek.. Böyle bir durumda, ‘Erdoğan’ın da şöyle hataları vardı’ gibi laflarla nefes tüketmek, sadece emperial güçlerin emellerine hizmet olur. 

Sözgelimi, o saf dışı edilecek olsa; Türkiye ondan sonra selâmet sahiline mi erişecektir?

***

Esasen, emperial odakların maksadı, Türkiye’nin selâmet sahilinden uzaklaştırılması ve Müslüman dünyasında giderek artan etkinliğinin kırılması ve eskiden olduğu gibi yine IMF, Dünya Bankası, NATO, AB ve ABD gibi güç odaklarınca ya da Lozan diktelerine göre idare olunan bir ülke olması.. Kaldı ki, o eski bağlardan hâlâ da kurtulmuş değilken, Türkiye’yi bir daha tökezletmek.. 15 Temmuz 2016 Darbe Hıyaneti’ndeki yarıda kalan emellerini gerçekleştirmek.. 

Unutulmasın ki, o darbenin kırılması, bütün Batı /NATO dünyasını çok üzmüş ve hattâ, Erdoğan’ın ilk anda öldürülememiş olmasından hayıflanan konuşmalar BBC’de bile yayınlanabilmiş ve uzuun yıllar BM’de Amerikan baştemsilcisi ve şimdi de Trump’ın Ulusal Güvenlik Başdanışmanı olan John Bolton, 15 Temmuz gecesi, hemen ilk saatlerde, ‘Erdoğan devrilirse, onun için gözyaşı dökecek değilim.. O Türkiye’yi İslamî bir hükümete kavuşturmaya çalışıyordu’ diyebilmişti. 

O halde, çıktığımız yolculuk, çetin olduğu kadar da izzetlidir.

*** 

Bu noktada, halk arasında, ‘Bunca İslam ülkeleri ve o kadar zenginlikleri de varken niye kenarda duruyorlar.. Sadece biz miyiz Müslüman dünyanın fedaisi?’ gibi bir eseflenme hali görülebiliyor. 

Zâhiren bakıldığında, doğru bile denilebilir.. 

Lakin, o zenginlikler içinde yüzdüğü sanılan devletçiklerin her birisinde kukla rejimler hükümfermâ.. Gerçi, onların halkları da bizim halkımız gibi İslamî kaygılarla düşünüyor ama o rejimlerin yönetici kadroları, medyası ve okumuş sınıfları, bir leş’e üşüşmüş leş kargaları gibidirler; ama öteden bir sırtlan geldiğinde hemen kaçışırlar ve o leş’i ona bırakırlar. 

Nitekim, Amerikan Başkanı Trump, kendisine, trilyonları bulan bütçe açığını nasıl kapatacaksınız diye sorulduğunda, ‘Körfez ülkelerinden alacağız.. Çünkü, onlar, biz olmasak bir hafta bile ayakta kalamazlar' demiş ve dediği gibi de yapmış; ‘Müslümanların mâbedlerini kapatmalıyız ve onları Amerika’dan kovacağım!’ diyerek siyaset meydanına girip dikkatleri üzerinde toplayan bu kişi, Amerikan Başkanı seçildikten sonra da, önce Suûd rejiminin tahakkümündeki Arabistan’a gidip, bir çırpıda 110 milyar dolarlık; arkasından da Suûd ve diğer kukla arap rejimlerini Qatar üzerine saldırtıp, sonra da Qatar Emiri’yle, bir çırpıda 54 milyar dolarlık silah satış anlaşması imzalayıvermişti. 

***

Evet, yolumuz çetindir, ama bu çetinlikleri aşmak için değersiz kişi, rejim veya güç odaklarından bir şey beklemeksizin, inandığımız değerler dünyasına karşı kurulan entrikaları kendi hayatiyet gücümüzle kırmaya mecburuz. 

***

NOT: Kılıçdaroğlu geçen gün, ‘Biz CHP olarak hep Filistinli kardeşlerimizin yanında olmuşuzdur’ dedi ve D. Gezmiş’in de Filistin’e gidişini de o yardım bâbında dile getirdi. 

Balık hâfızalı isek, inanalım.. 

Sionist Yahudi teröristlerin 15 Mayıs 1948 günü devlet ilân ettikleri İsrail’i, halkı Müslüman ülkeler içinde resmen ve ilk tanıyan Türkiye’nin başında partinizin ikinci şefi İsmet Paşa yok muydu? 

D. Gezmiş’in 1970’li yıllarda Filistin kamplarına gittiği doğrudur ama onun hedefi de Filistin halkına yardım etmek için değil, o günlerde marksist eğilimlerin kontrolündeki Filistin direniş gruplarından Anadolu’da yürütmeyi planladıkları ‘silahlı devrimci mücadele’için eğitim almaktı.