DAĞA ÇARPAN HAKİKAT GÖNÜLLÜSÜ

Akif EMRE

VAN 17.05.2016 10:10:24 0
DAĞA ÇARPAN HAKİKAT GÖNÜLLÜSÜ
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Ölenlerin ardından güzelleme yapmakla bir örnekliği hayata, geleceğe taşımak farklı şeyler. Bize masallar değil yaşayan örnekler lazım; geleceğe taşıyalım ki yaşayan dava adamları çoğalsın. Bunun için Malcolm X anılmalı, Aliya’nın bilgelilk ve mücadelesine İmam Harun’un ırkçı rejiminin işkencelerine karşı direnişi ilave edilerek hatırlanmalı…


“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz…” Bu kutlu sözün somut, yaşayan, herkesin ittifakla kabul ettiği bir tecellisiyidi.. Yaşadığı gibi göçtü . Hep yolda oldu ve o yol üzre menzile ulaştı. Aksini iddia edecek bir beşer yoktur. “Bir dağ bir dağa çarptı” ve Hak’ka kanatlandı bundan altı yıl önce bugün.

Aslında o sadece bir dağ değil, gönül dağının zirvelerindeydi ve oradan bir kartal gibi kanatlandı. Ne garip tecelli onunla son görüşmem de yine bir dağ yamaçlarında olmuştu.

Vefatından kısa bir süre önce Viyana Alplerinde bir dağ kampında… Birlikte olduğumuz bir kaç gün içinde fırsat buldukca dağda, ormanlık kesimde zirvelere doğru yürümüş uzun uzun konuşmuştuk. Sanki olacaklardan haberli gibi dağa karş durup o mahzun gülümseyişi ile bir fotografını çekmişti.

Hayatının tümünü kuşatan, kişiliğini özetleyen o mahzun mütebessim çehre kaldı bende en son.

Alplerden Hindukuşlara kanatlanmış, ordan daha yükseklere, maveraya yol almak kaderinde varmış. Ölenlerin ardından güzelleme yapmakla bir örnekliği hayata, geleceğe taşımak farklı şeyler. Bize masallar değil yaşayan örnekler lazım; geleceğe taşıyalım ki yaşayan dava adamları çoğalsın.

Bunun için Malcolm X anılmalı, Aliya’nın bilgelilk ve mücadelesine İmam Harun’un ırkçı rejiminin işkencelerine karşı direnişi ilave edilerek hatırlanmalı… Yükselen her değeri popüler kültür ikonu yapmaya yatkın içi boş övgüler yerine hayatını anlamlandıran mücadelesi yüceltilmeli, çoğaltılmalı. Kim daha çok övücü cümleler kuruyorsa onun bir adım öne çıktığı haz zamanında anlamın yakıcı hakikatiyle buluşmalı.

Anlık çoşkuların parıltısıyla yapılan iyilik yahut beşer olmanın yanılgısıyla düşülen hata bir insanı değerlendirmeye yetmemeli. Hayatın nasıl bir istikamet üzre olduğu önemli…Bu anlamda “bizim çocuklar”ın agabeyini yeterince tanıdım.

Kadim bir dostluktu. Onun hayat çizgisini anlamlı kılan değerlerin, bugün gerçekten bir erdem sayılıp sayılmayacağı sorgulanır hale geldi.

Bu kadar kısa sürede oluşan değişim daha doğrusu değerler erozyonuna karşı sürekli hatırlayışla direnebiliriz. Bugün için ne ifade ediyor Bahaddin’in hayat çizgisi, ahlaki tutumu, müccadele anlayışı, bir Müslüman olarak yeryüzünde işgal ettiği yerin bilincinde oluşunun tezahürleri… Bu dünyada bir öncü kişilik olarak her dem taze ve diri akmanın, müslümanca duruşun tezahürleri üzerinde yeinden düşünmekte yarar var: basit, sade bir hyat, tavazu ile sürekli kendini yenileyerek aşkın bir adanmışlıkla hizmet etmek.

Yaşadığımız döneme dair altı çizilmesi gereken örnekliği; kendi doğrularından taviz vermeden farklılıkları kuşatabilmesi…Çoğulculuk çağrıştıran bu ifade aslında tam anlamıyla tevhid ilkesinin hayata yansıması olarak farklı Müslümanlarla kurduğu ilişkiyi betimler. Açalım.

Herkesin doğrularını olumlayan, onaylayan bir tür tavırsızlığa dönüşen herkesle iyi geçinen tutumla; kendi tercihlerini tutarlılıkla savunup hayata geçirirken temel çziginin dahilindeki farklılıklarla iletişime geçebilme geniş gönülllük hali sözkonusuydu. Yetiştiği dini-kültürel çevre, okudukları, donanımı ile yaşamaya çalıştığı bir İslam ve Müslümanlık adına bir dava sahibi idi.

Bunu her şeyin üstünde tuttu. Bu tavrını her zaman önemsemişimdir. Kendi tercihlerini, çizgisini ısrarla sürdürürken düşünsel anlamda, fıkhi anlamda, siyasi tutum bakımından farklı tercihleri olanlarla kardeşlik hukukunu her zaman muhafaza etti. Bugün en küçük eleştirel tavra tahammül edemeyenlerin, insanların onayları oranında değerli tutuldukları bir ortamda onun ilkeli biçimde sürdürdüğü bu belirgin tavrından alınacak çok dersler olmalı.

İster Türkiye içindeki gruplaşmalar ve düşünce farklılıkları, isterse içinde doğrudan yer aldığı çeşitli İslami hareketlerin yol, yöntem farklılıkalrına aldırmadan teması sürdürdü.

Hep ilkesel ortak noktada buluşmayı denedi. Bu anlamda hayatına anlam veren eylemliliği çiçekten çiçege konan bal arısı gibiydi.

Diğer tarafta gördüğü her güzel renkli çiçeği sulayan, yeşerten bir bahçıvan. Samimiyete su taşıyan mücadeleci bir saka… Bu iki farklı tavrı birleştiren kişiliği bir yanda, hizmet dağıtırken diğer tarafta herkesten beslenen ve sürekli yenilenen bir hakikat gönüllüsüı... Onun geniş gönlünü özetleyebilecek tavır bu olsa gerek, yılmadan, bıkmadan koşan bir hakikat gönüllüsü… Kader onu Hindukuş dağlarının zirvesinde hakikatin hizmetindeyken avladı. “Hakikat gönüllüsü”nü avlayan mutlak hakikate son kez teslm oldu.

Keşke hakikat gönüllüsü olabilmeyi bir hayat tarzı haline getirebilsek. -
Yenişafak/ Akif EMRE