“Çözüm süreci akamete uğratılmak isteniyor“

'Amerika gittiği yere kan ve gözyaşı götürmüştür'

VAN 7.09.2013 11:42:28 0
“Çözüm süreci akamete uğratılmak isteniyor“
Tarih: 01.01.0001 00:00
Hür Dava Partisi Genel İdare Kurulu (GİK) üyesi avukat Mehmet Mehdi Oğuz, Suriye`ye dış ülkelerin olası müdahalesi, çözüm süreci ve 28 Şubat Davası hakkında İLKHA`ya önemli açıklamalarda bulundu.
 
İslam düşmanlarının İslam coğrafyalarında istedikleri oyunu oynadığına işaret eden Oğuz, Mısır`da ve Suriye`de yaşanan katliamları hatırlattı.
 
Suriye`de büyük bir bölünmenin söz konusu olduğunu aktaran Oğuz, bunun batılı devletlerce fırsat olarak görüldüğünü söyleyerek, "Şuan geldiğimiz noktada İslam ümmeti bu aşamaya kadar Suriye`deki bu durumdan kaybetmiştir. Kazanan kim olmuştur. Kazanan İsrail, ABD olmuştur, İngiltere olmuştur ve diğer batı devletleri olmuştur. Dolayısı ile yine geldiğimiz noktada İslam ümmetinin kendi içerisindeki bir soruna çözüm bulamaması, bir araya gelememesi, kendi sorununu kendisinin çözememesi İslam ümmeti için başlı başına büyük bir musibettir. Maalesef geldiğimiz noktada öyle bir hal aldı ki insanlar bir futbol taraftarı gibi taraf tutmaya başladılar. Hatta bundan üç beş yıl öncesine kadar Amerikan emperyalizmine, siyonizmin politikalarına karşı olan birçok İslami yapı ve gruplar ve İslam ümmetinin içerisindeki unsurlar, yani maalesef bu Suriye fitnesinden dolayı öyle bir aşamaya gelindi ki nerdeyse Amerika`nın Suriye`ye müdahale etmesine medet eder bir hale geldi. Büyük şeytan Amerika`nın bölgeye gelip müdahale etmesini bekleyen kesimler oluştu maalesef." dedi.
 
"Amerika gittiği yere kan ve gözyaşı götürmüştür"
Amerika`nın geçmişte Irak`ta ve Afganistan`da yaptığı katliamları anımsatan Oğuz, "Tabi bu gerçekten büyük bir musibettir. Amerika`nın geçmişte Irak, Afganistan müdahalesini biliyoruz. Amerika nereye müdahale etmişse orada büyük bir fitne, kan deryası ve gözyaşı dışında başka bir şey bırakmamıştır. Bugün Amerika`nın Suriye`ye müdahale etmesiyle sorunların çözüleceğini düşünenler büyük bir yanılgı içerisindedirler. Irak`ta müdahaleden sonra bir milyonun üzerinde insan hayatını kaybetmiştir. Irak`ta halen yapılan bombalı saldırılarla ölen insan sayısı Suriye`de ölenlerin sayısından geri değildir. Dolayısıyla bunu çok iyi bilmek lazım. Batının Suriye`ye yapacağı bir müdahale Suriye`deki bu dramı çözme noktasında asla ve asla çözüm olamaz. Bu sorunları daha da derinleştirir. ADB Suriye`yi de ele geçirirse, orada hâkimiyetini kurarsa bu sadece ve sadece Siyonist İsrail terör devletinin bölgedeki gücünü arttıracaktır. Politikalarını hayata geçirme notasında büyük bir fırsat tanıyacaktır. Dolayısıyla biz Hür Dava Partisi olarak Suriye`deki drama batının müdahalesi ile çözüm gelmeyeceğine inanmaktayız. Parti olarak da dışarıdan bir müdahalenin yapılmasına karşıyız." ifadelerini kullandı.
 
Oğuz sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"İslam ülkeleri inisiyatif almalı"
"Başta Türkiye ve İran olmak üzere diğer İslam ülkelerinin bu konuda acilen inisiyatif almaları, bir araya gelmeleri, kendi çıkarlarını bir tarafa bırakmaları ve mazlum Suriye halkının daha fazla kanının akıtılmaması noktasında gereken adımları atmaları gerekiyor. En başında silahların susturulması ve Suriye`de normalleşmenin sağlanacağı bir geçiş döneminin oluşturulması gerektiği kanaatindeyiz. Bu konuda İslam ümmeti olarak asla batının Suriye`ye müdahalesine razı olmamalıyız. Buna karşı çıkmalıyız. Ve Müslüman halklar olarak da kendi yöneticilerimizi batının bu müdahalesine karşı çıkmaya davet etmeliyiz."
 
"Çözüm süreci akamete uğratılmak isteniyor"
Çözüm sürecinin akamete uğratılmak istendiğine dikkat çeken Oğuz, "Hükümet tarafından PKK`ye yapılan eleştiriler zaman zaman da PKK yöneticileri tarafından hükümete yapılan eleştirilerde, çözüm sürecinin akamete uğratılması noktasında bazı iradelerin ortaya konulduğunu görüyoruz. Devlet, çıkarlarını sanki Kürtlerin siyasi ve ekonomik kültürel haklarının verilmesi noktasında önünde tutuyor. PKK`de Kürtlerin bu haklarının verilmesi noktasında kendi örgütsel çıkarlarını önde tutuyor. Bu, son derece yanlıştır. Kürtlerin bu haklarının hiçbir şekilde örgütsel ve devletsel çıkarlara kurban edilmemesi gerektiği kanaatindeyiz. Hiçbir pazarlık olmaması gerektiği kanaatindeyiz. Şiddetin bundan sonra bölgemizde bir yöntem olarak kullanılmasına karşıyız. Kan dökülmeden herkes hakkını savunabilmeli; ama hiç kimse kendi örgütsel çıkarlarını, devlet çıkarlarını Kürtlerin haklarının verilmesi noktasında bir pazarlık konusu asla yapmamalıdır." diye ifade etti.
 
Batılı devletlerin de huzurlu bir Türkiye istemediğini ve bu nedenle çeşitli oyunlar oynamak istediğini aktaran Oğuz, KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık`ın çekilme sürecinin bittiğini ifade eden sözlerine değindi.
 
"Taraflar hassas davranmalı"
Oğuz, "Çatışmaların yeniden gündeme gelmesi, yani biz umut ediyoruz bir daha böyle çatışmalar yaşanmaz; ama yaşadığımız coğrafya açısından her zaman ihtimal dahilindedir. Dolayısı ile bu noktada da büyük ihtimaller olduğu için tarafların son derece hassas davranması, yeniden bir çatışma ortamının olamaması için azami gayret sarf etmeleri gerekmektedir. Aksi halde bu ülkenin Müslüman halkı silahların yeniden devreye girmesinde hatalı davranan tarafı tarih önünde asla affetmeyecektir." şeklinde konuştu.
 
28 Şubat Davasına da değinen Mehdi Oğuz, o süreçte rolü olan herkesin cezalandırılması gerektiğini ifade ederek, mağdurların da mağduriyetinin giderilmesi gerektiğini altını çizdi.
 
Oğuz şöyle konuştu:
 
"28 Şubat Davasını önemsiyoruz, ama…"
"Bugün 28 Şubat sürecinin soruşturuluyor olması ve hakkında dava açılmasını biz parti olarak önemsiyoruz. Ancak şu husus üzerinde durulmalıdır. 28 Şubat bir devlet politikasıdır. İdeolojik bir tavırdır. Bu, askeriye içinde birkaç tane generalin veyahut da üniversitelerde birkaç tane bürokratın, rektörlerin tasarladığı ve uyguladığı bir proje değildir. Bu politikanın içerisinde askeriyeden kişiler olduğu gibi bürokrasinin bir çok kademesinden insanların da var olduğu bilinmektedir. Hatta o dönem bürokrasisinde bulunan birçok insanın halen o koltukları işgal ettikleri de bilinmektedir. Bunun medya ayağı var, bunun ekonomik ayağı var, bunun siyaset ayağı var. Dolayısı ile o süreçte yaşanan büyük mağduriyetlerin böyle birkaç generalin, birkaç tane bürokratın yargılanıp ceza verilmesi ile kapatılması büyük bir yanılgı olur. Bizim endişemiz budur. Eğer bu darbe ile hesaplanılacaksa bunun çok daha geniş kapsamlı olarak yürütülmesi lazım. O dönemin faillerinin yargı önüne çıkarılıp cezalandırılması lazım. 1997 ve sonrasında mütedeyyin insanlara karşı yapılan haksızlıkların hukuksuzlukların telafi edilmesi lazım. İnancından dolayı işinden atılanların işine dönmesi lazım.
 
"Binlerce genç camide ders verdiği için terörist ilan edildi"
Birileri, o dönemde 28 Şubat darbecilerinin mahkemelere verdiği brifinglerle ceza almışsa ki böyle olduğu herkesin malumudur. Verilen o brifinglerle binlerce mütedeyyin insan, örgüt üyeliği kapsamında terörist ilan edildi. Hatta bölgemizde camide ders veren nice gençlerimizin örgüt üyeliğinden ceza aldığını biliyoruz. Dolayısı ile o dönemdeki yargının vermiş olduğu kararların da gayrı meşru olduğunu ve darbe yönetiminin direktifleri doğrultusunda bu kararların verildiği kabul edilmeli ve bu yargılanmalar yeniden yapılarak mağduriyetler giderilmelidir." (Fırat Arslan/ Mehmet Aldemir-İLKHA)