Çözüm İronisi

Cundullah Avcı

VAN 27.04.2015 09:22:54 0
Çözüm İronisi
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur zaman içinde ayaklar baş iken başlar ayak iken herkes kendi derdiyle uğraşırken bunlardan bağımsız olarak bekleyen ve bekleten varmış.

Bekleyen ile bekleten aynı ülkede yaşadıkları halde farklı ırklara mensuplarmış. 

Bekleten yaşadığı ülkenin en çetin en zor kısmında yaşarmış, insanlar yaşadığı coğrafyanın etkisinde kalır derlermiş. Bunu, bekletende ve bekletenin yaşadığı coğrafyada yaşayan insanlarda görmek mümkünmüş. Bu kısımda yaşayan insanlar mert, gözü pek, tükürdüğünü yalamayan, sözünden dönmeyen insanlarmış, bekletende bu özellikleri kapmış ama onda baskın gelen özelliklerden biri tükürdüğünü yalamamak ve sözünden dönmeme vasıflarıymış. Bu hayatına mal olsa da hayatını zehir etse de bu iki vasıflar bekletenden ayrılmazmış. Bekleten daima asık suratlı, daima patlamaya hazır bomba gibiymiş.

Bekleten ana dizinde değil gurbette, yalnızlıkta, kaldırımların kucağında, dizinde çocukluğunu ve gençliğini yaşamış. Gurbeti ta iliklerine kadar yaşamış, hissetmiş... Belki de daima düşünceli olmasının, içine kapalı olmasının bir sebebi de buymuş...  

Bekleyen ise ülkenin merkezinde yaşarmış, her türlü imkan ellerinin altındaymış. Ancak ülkenin merkezinde yaşayan insanlar çeşit çeşitmiş kötü huylara sahip insanlar olduğu gibi şuurlu ve iyi huylara sahip insanlarda varmış. Bekleyen şuurlu, iyi huylara sahip biriymiş. Aynı zamanda narin bir yapıya da sahipmiş. Kalbinin güzelliği yüzüne yansımış, gözlerinin içi gülen ve daima gülen yüzlü ve güneş sıcaklığında gözleri varmış. Bakanı içine hapseden göz... Bakanı ta iliklerine kadar ısıtan bir göz...

Bekleten içten içe bekleyeni severmiş. Ancak bekleyenin bundan haberi yokmuş ve bekleten, bekleyenin hislerinden emin değilmiş. Bundan dolayı da bekleten bir türlü bekleyene hislerini anlatamamış. 

Bekleten gel zaman git zaman içinde  kendini bir çıkmaza, imkansızlığa, çözümsüzlüğe sürüklemiş.

Bekleten imkansızlık ve çözümsüzlük içerisinde bekleyeni üzmek istemezmiş. Bekleyene olan özlemini derinden derine kendi kendine yaşamaya çalışırmış. Bekleten her ne kadar bekleyenin hislerinden emin değilse de insanların nehir gibi olduğunu yüzeyinde farklı göründüğünü ancak derinliklerinde ne sakladığını bilir, anlarmış ama yine de emin olamazmış... Bekleten, bekleyenin beklediğinden ve bekletenin varlığından dahi emin değilmiş...

Bekleyen şair ruhlu, ince ruhlu bir insanmış. Bekleten, bekleyenin yanmasına, kırılmasına, üzülmesine dayanamazmış. Bekleteni uzaktan uzaktan takip edermiş ancak bekleyen, bekletenin çözümsüzlük, imkansızlık haykırışlarından etkilenirmiş ancak kendini belli etmezmiş... gizliden gizliye bekletenin haykırışlarını dinlermiş. Kendisi de bu imkansızlığa çözümsüzlüğe bir çare bulamazmış...

Bir gün bir bilgeye rastlamışlar bekleyen ve bekleten farkı zaman ve mekanlarda...

Bilge kişi bekletene: "Evladım, imkansızlık, çözümsüzlük yoktur. İmkansızlık ve çözümsüzlük senin zihnindedir. Çözüm istiyorsan toplumun normlarını aşman, normlara tabi olmadan düşünmen gerekir. Çözüm sürecine/aşamasına gelmek istiyorsanız ikinizde bazı şeylerden vazgeçmeyi göze almanız gerekir. "demiş.

Bilge kişi bekleyene ise: “ Evladım, bazı hatalar bilgisizlikten, öz güvensizlikten oluşur ve bu hatalar insanları imkansızlıklara çözümsüzlüklere sürükleyebilir. Ancak önemli olan karşı tarafta hatayı aradığın kadar kendini de sorgulaman hatalarını bulman ve onları düzeltmeye çalışman gerekir. Gurur yapmamak gerekir gurur hataya sürükler.  İmkansız denilen bir şey yoktur. İnsanoğlu tahayyül edebildiği arzuladığı her şeyi çalışarak çaba göstererek elde edebilir.   ” demiş.

Demişler demesine ancak bilge kişiler bekleyen ve bekletenin aklı başında olduğunu,  bilgi sahibi, şuurlu olduklarını bilirlermiş ama ikisinde de cesaret olmadığını bilmezler, fark etmezlermiş...  

Bekletenin zihninden  kalbine süzülen oradan gönül diliyle Fuzuli'den;  “ Derdime vâkıf değil cânân beni handân bilir.  Hakkı vardır şad olanlar. Herkesi şadan bilir. Söylesem tesiri yok, sussam gönül  razı değil. Çektiğim alamı bir ben birde Allah'ım bilir” beyitleri dökülüvermiş.  Beyitlerle beraber bekleten de dökülüverir sonbaharda dökülüveren solgun yaprak misali... Varsın ben yanayım varsın bekleyen şad olsun dermiş...

Bekleyenin ise zihninden kalbine oradan  dile yansıyan N.F.Kısakürekten;

“Ölürsün.. Kapanır yollar geriye;

Ben mezarla sırdaş olur, beklerim.

Varılmaz hayale işaret diye,

Toprağında bir taş olur, beklerim... ” mısraları dökülüvermiş.

Dert söyletirmiş...Bilmem neyi söyler içimdeki sesler, belki gazellerde, türkülerde saklı nefesler...