Çözüm Hızlandırılmış Siyaset Modelinde mi?

Kenan Alpay

VAN 3.07.2018 09:19:47 0
Çözüm Hızlandırılmış Siyaset Modelinde mi?
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimleri üzerinden henüz bir hafta geçti. Her ne kadar tüm partiler kendileri ve rakipleri adına bir takım analizler hesaplar paylaştıysa da esasen detaylı ve tatmin edici bir dökümle karşılaştığımızı söyleyemeyiz. Beklenti karşılık bulur mu; geçmişe doğru bakınca çok da ümitlenmemek gerektiği kolayca anlaşılır.

Futbol maçları üzerine yapılan analizler bile siyaset üzerine yapılan analizlerden daha detaylı, daha gerçekçi ve geleceğe dair daha güçlü projeksiyon tutabiliyor. Futbolun niteliğini ve kazanımlarını arttırmak, geleceğini teminat altına almak üzere sergilenen kitlesel seferberlik ruhu siyasetle kıyas edildiğinde arada derin bir uçurum olduğu görülüyor. Son derece yaygın olan ve kişilik bozukluğuna kadar varan, siyaseti magazin kültürü ve propaganda düzeyinde tartışma tutkusuna dair bolca örnekler vererek aşırı politik bir toplum olduğumuz öne sürülebilir. Ancak niteliğin, niceliğin egemenliği tarafından ezilmesine, gölgede bırakılmasına müsaade etmeye razı değilsek siyasi tartışmaların derinleşmesinin önünü daha çok açmalıyız. 

Salla Bayrağı Seçmen Üstüne

Normal şartlarda yerel seçimlerin Mart 2019’da yapılması gerekiyor. Ne var ki fazlasıyla lüzumsuz ve de yorucu bir gündemi kamuoyunun sırtına yüklemek gibi bir takım gayretkeşlikler göze çarpmıyor değil. Seçim sonuçlarının belli olmaya başladığı saatlerde bir değerlendirme yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘mesaj alındı’ söylemi çok boyutlu bir muhasebeye ve kadrolardan işleyişe değin köklü bir yenilenmeye işaret olarak algılandı. Hassaten OHAL’in hızla kaldırılacağı ve Cumhurbaşkanlığı sistemine dair eksik-gedik ne varsa giderilip olgunlaştırılacağına dair sözleri toplumda ciddi bir moral kaynağı oldu. Fakat bir haftalık süreç içerisinde gerek siyasilerden yapılan açıklamalar gerekse bazı gazeteciler ve haber portalları üzerinde kamuoyuna sızdırılan kulis bilgileri sıkıcı usandırıcı bir hava oluşturuyor. 

Mesela yerel seçimlerin erkene alınması meselesine bir bakalım. AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş dün verdiği bir beyanatta Anayasa Mahkemesi’nin müdahalesine kadar varan sürece özetledikten sonra şöyle bir öneride bulunuyordu: “Kasım ayının ilk pazar ya da ikinci pazar günü, bu da 1 ile 8’i arasını içeren bir zaman dilimini içeriyor, bu tarihte olmasının benim kanaatimce uygun olduğunu düşünüyorum. Anayasa’nın ilgili maddesi değiştiğinde bu yapılır. Bunun referanduma gitmeyecek şekilde değişmesi lazım.” Elitaş’ın önerisi böyleydi fakat konuşmasının devamında şunları da ilave ediyordu: “AK Parti, CHP ve MHP’nin bu konuda uzlaşması gerekiyor. Bizim gündemimizde yerel seçimlerin öne alınmasıyla ilgili bir durum söz konusu değil. Milliyetçi Hareket Partisi de böyle bir şeyin olmadığını ifade etti ama diğer siyasi partiler böyle bir beyanda bulunursa yetkili kurullar değerlendirme yapar.” 

AK Parti’nin gündeminde yerel seçimlerin öne alınmasıyla alakalı bir durum söz konusu değilse neden Anayasa Mahkemesi ve referandum sürecine girmekten, 29 Ekim kutlamalarıyla çakışmaktan ve diğer üç partiyle uzlaşma zemininden filan en ince detayına kadar bir takım kurgular paylaşılıyor? Geniş toplum kesimlerinden “erken yerel seçim isteriz, yoksa yapacağımızı biliriz” falan diye feryadlar, tehditler, talepler yükseliyor da biz mi duymuyoruz? 27 Nisan muhtırasına cevap mahiyetinde alınan erken seçim kararı dışında 16 yıllık AK Parti iktidarının en önemli özelliklerinden biri de seçim istikrarını korumaktı. 24 Haziran erken seçimleri sonuçları itibariyle yapılan hesaplar doğrultusunda sonuçlanmış olsa da oy dağılımı dışında da ciddi riskler barındırmıştır.

Zorlamadan, İkna Etmeli

Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın konuyu değerlendirme biçim hukuka ve toplumsal şartlara daha uygun ve yapıcı bir mahiyet taşımaktadır. Kahraman’ın şu vurgularını bir okuyalım haklılığına haksızlığına ona göre karar verelim; “Yerel seçimler erken yapılmaz çünkü Anayasa’ya uygun değil. Seçimlerin yapılacağı tarih hakkında Anayasa’da hüküm var. Genel seçimlerde yoktu ama mahalli seçimlerde var. Zaten geldi. Mart’a ne kaldı? Zorlamanın bir gereği yok. Ben her seçimin zamanında yapılması gerektiğine inanırım.”

Seçimleri erkene alarak bazı meselelerin çözümünü hızlandırmak mümkün olabilir elbette. Lakin başka değil sadece AK Partili belediyelerle ilgili düşünüldüğünde bile hangi tasarruf mümkün olmuyor, hangi yanlış iş ve icraatın önü alınamıyor ki çözüm olarak seçimleri erkene alma seçeneği masaya sürülüyor? Seçmenden mesaj gerçekten de alındı ise önce mevcut kadro ve icraatları hakkaniyetli bir biçimde sıkıntılardan arındırmak icap eder. Halkın şikâyet ve taleplerini yerine getirmek için erken seçime değil sağlıklı bir denetime, sıkı bir program takibine ihtiyaç olduğu ortadadır. 

Güçlü Meclis’ vurgusu 24 Haziran’a doğru AK Parti tarafından en çok öne çıkarılan iddia ve slogandı. Oysa tuhaf bir biçimde şimdilerde Meclis’teki AK Parti grubundan istifa ettirilecek üç milletvekilinden bahisler açılır oldu. Yine Elitaş’a kulak verelim: 

Üç civarında milletvekili arkadaşımız istifa ederse bizim Meclis’teki sayımızda herhangi bir değişiklik olmuyor. Hem başkanlık divanında hem de komisyonlarda bir değişiklik söz konusu olmuyor. AK Parti komisyonlarda tek başına yarısını temsil etme imkânı mevcut. Yani üç civarında arkadaşımızda böyle bir sıkıntı olmayabilir. Tabii takdir Cumhurbaşkanımızın.” 

Ucu açık ve her türlü tevile müsait cümleler kurarak, bir hafta öncesine kadar seçim programı olarak ısrarla vurgulanmış ilkeleri doğru düzgün hiçbir gerekçe olmaksızın kendi kendine çiğnemek topluma nasıl bir mesaj vermektir? Şu ya da bu sayıda isim Meclis’ten istifa ettirilecekse ve bakan yapılacaksa neden milletvekili olarak listelere koyuldular? Yerlerini dolduracak üstün nitelikli, güzel vasıflı adam kıtlığı mı var? Mücbir şartlarda akla gelen gelmeyen pek çok çözüm yolu denenebilir fakat keyfi, makuliyetten uzak ve de kendini inkâr edercesine hareket etmek siyasetin intiharı anlamına gelir. 

Seçim programında vaat edilenler, meydanlarda ilan edilenler, üzerine basa basa vurgulanan mesajlar bütün bir toplumun zihninde yer etmiş hatta kulaklarında yankılanırken kimse böyle zikzaklara tevessül etmemeli. Toplumsal irade nezdinde şartları fazla zorlamak beklenmeyen, üzücü sonuçlar doğurabilir. Siyasette hızın da manevranın da bir limiti vardır çünkü.