ÇIPLAKLIK

Harun GÖRMÜŞ

VAN 12.05.2016 10:27:59 0
ÇIPLAKLIK
Tarih: 01.01.0001 00:00


ÇIPLAKLIK
Tesettürlü kadın zımnen şöyle demiş olur: “Benim kişiliğim ile ilgilen, dişiliğim ile değil”. Çıplak kadın ise tam tersini söylemiş olur ve bu nedenle de çıplaklık aslında dişiliği aşırı bir şekilde ön-plâna çıkardığından, kişiliğin üstünü örter ve zamanla kişilik kalmaz. Artık çıplak kadın, karşı cinsin şehvetini kışkırtan bir nesne-obje durumuna gelir.



Örtünme, ilk-insan ile başlayan bir uygulamadır. Şeytanın bir ayartması sonucunda çıplak kalan Hz. Âdem ve Havvâ, bu durumdan dolayı utanıp mahcûb olmuş ve hemen çıplak yerlerini örtmek için en yakındaki ağacın yapraklarını kullanmışlardı.

Çıplaklığa mâruz kalmaları ya da çıplaklıklarını fark etmeleri, Allah’ın bir emrine aykırı hareket etmelerindendi. Yâni çıplak kalmaları bir cezâ idi. Olay Kur’ân’da şu şekilde anlatılır: “Ve ey Âdem, sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zâlimlerden olursunuz. Şeytan, kendilerinden ‘örtülüp gizlenen çirkin yerlerini’ açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: ‘Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedî yaşayanlardan kılınmamanız içindir’. Ve: ‘Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim’ diye yemin de etti. Böylece onları aldatarak düşürdü.

Ağacı tattıkları anda, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. (O zaman) Rableri kendilerine seslendi: ‘Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim?. Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?’. Dediler ki: Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve esirgemezsen, gerçekten hüsrâna uğrayanlardan olacağız” (A’raf 19-23). İlk refleksi örtünmek olan insanoğlu, târih boyunca çeşitli şekillerde ve farklı elbiselerle örtüne-gelmiştir. Fakat ne zaman ki takvâdan (sakınıp korkmak) uzaklaştılar, o zaman çıplaklaştılar. O hâlde, çıplaklığın bir numaralı panzehiri takvâdır. “Ey Âdemoğulları, biz sizin çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve size süs kazandıracak bir giyim indirdik (vâr-ettik).

Takvâ ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha hayırlıdır. Bu, Allah’ın âyetlerindendir. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler” (A’raf 26). Günümüzde de insanoğlu yine Allah’ın emrine-sözüne aykırı hareket etmiş ve yine çıplaklıkla cezâlandırılmıştır ve cezâlandırılmaktadır. Zîrâ insanlar, günahlarının cezâsını, “yaptıkları üzerinden” görürler. Meselâ içki içmenin cezâsı, içki içmenin kendisidir. Artık kişi içki içecektir ve bunun çeşitli bedellerini (para, baş-ağrısı vs.) ödeyecektir. Yalan söyleyen kişi sürekli yalan söylemek zorunda kalacak; kumar oynayanlar kumardan vazgeçemeyecektir. İşte çıplaklığın cezâsı da, yine çıplaklıktır.

Çıplaklaşan kişiler ve toplumlar, zamanla daha da fazla çıplaklaşacaklar ve çıplak olmak zorunda kalacaklardır. Özellikle kadınlar için çıplaklık onların değerini düşürecektir. Çünkü çıplaklığın bir sonu yoktur ve “biraz daha kısa”, “biraz daha ince”, “biraz daha dar” vs.’in bir sonu gelmez ve eteğini biraz kısaltan kadın, bir zaman sonra biraz daha kısaltabilecektir. Çünkü bir sınır olmadığında hiç-bir sınır olmaz. “Kısa olan” ile, “bir parmak daha kısa” arasında fazla fark görmeyecek olan kadın, zamanla “azâmi kısalığa” kadar kısa giyecektir ve çıplaklık ayyuka çıkacaktır.

Fakat bu durumda artık kadının bir “gizlisi” kalmayacak ve her-şeyi meydanda olan şeyin, bir-süreliğine sûni bir değeri varmış gibi görünse de doğal olarak değeri düşeceğinden, kadının îtibârını azaltacaktır. Çıplaklığı görece güzel-iyi-çekici gösteren şey, cinslerin bir-birlerine olan şehvetleridir.

Bu şehvet “doğal” hâlinde normâl olandır. Fakat modernizm, bir “kışkırtma uygarlığı”dır ve çıplaklık, şehveti kışkırtıp zıvanadan çıkaran bir numaralı etkendir. Özellikle erkekler, kadınlara karşı en ufak bir detayda bile şehvet duyabilirler. Çünkü kadın bedeninin çekicilik oranı daha yüksektir ve erkek bu çekicilikten çok etkilenir.

Peki âyetteki; “çirkin yerlerinizi örtecek elbise cümlesindeki “çirkin yerler”e “çirkin” denmesinin nedeni nedir?. Şehveti bir-anlığına yok saydığımızda, mahrem yerler hakîkatten de çirkin olarak gözükecektir. Çünkü bedenin diğer tüm yerlerine göre mahrem bölgeler gerçekten de çirkindirler. Mahrem bölgeleri bize güzel gösteren şey şehvet ve alışkanlıktır, ön-kabûldür. Yoksa şehveti olmayanlar için mahrem bölgelerin bir güzelliğinden bahsedilemez.

Çekici gelmez mahrem yerler şehvetsiz olanlara. Meselâ şehveti henüz gelişmemiş olan çocuklar için bir çekiciliği ve anlamı yoktur mahrem bölgelerin. Şehvet aslında Allah’ın bir nîmetidir. Çünkü neslin sürmesini sağlar ve sosyo-psikolojik kültüre olumlu katkıları olur. Sağlığa da yararları vardır. Allah’ın, çıplaklığı önlemek isteyerek örtünülmesini emretmesinin nedeni, şehvetin kışkırtılarak ve insanın hayvâni yönünün açığa çıkarılarak haz-merkezli bir toplumun oluşmasını istememesidir. “Hayvâni” dememizin sebebi, hayvanların çıplak=elbisesiz gezmesinden dolayıdır. Fakat hayvanlar yaratılıştan kendilerine verilmiş güdülerine göre hareket ettiklerinden dolayı şehvetleri “doğal” durumdan çıkmaz ve normâl hâlde kalır.

İnsan ise çift-boyutlu bir varlıktır ve Allah, insanın mânevi boyutunun kaybolması toplumun da yozlaşıp fesada uğramasına neden olacağından dolayı, insanların ve toplumun yozlaşmasını istememektedir. Bu nedenle de buna bir sınır getirir ve insan ilişkilerinde örtüyü hem bir süs, hem bir güvenlik, hem de toplumsal bir kural hâline getirmiştir. Bir de Allah, bizden medenî bir toplum olmamızı ister.

Medeniyet, örtünme demektir. Çıplaklık ise ilkelliktir ki ilk-insanın ilk ânı çıplaktı ve bu durum sâdece bir-anlığına süren bir çıplaklık durumu idi. “Potansiyel medenî” olan insan bir refleksle hemen bu çıplaklıktan kurtuldu. Medeniyet olmayınca ilkellik, tesettür olmayınca çıplaklık olur.

Medeniyet “örtü” ile olacağından, tesettür bir medeniyet, çıplaklık ise bir ilkelliktir. Âdem ile Havva çıplaklıklarını yâni ilkelliklerini fark ettiklerinde bir telaşla ve âni bir refleksle hemen çıplaklıklarını örterek o ilkellikten kurtulmak istediler. Modernizm ise bu-gün bu ilkelliği modernleştirerek geri getirmiştir. Modernizme göre çıplak kadın; “modern uygar kadın”; tesettürlü kadın ise; “geri kalmış ilkel kadın”dır. Neden tam tersi bir sonuca varılıyor?. Çünkü Allah’ın emri dinlenmediğinde otomatikman şeytanın-tağutların emri dinlenmeye başlar ki onların hükmü, Allah’ın hükmünün tam aksidir. Kadını soydukça soyan modernizm, kadını böylelikle ilkelleştirmiş ve medeniyetten uzaklaştırmıştır. Kadını soyup soğana çeviren modernizm, kadını “kullanılmaya hazır” hâle getirmiştir.


Zâten soymadan kullanamazdı. Evet; çıplaklık ilkellik, örtünme ise medeniyettir. Modernizm, ilk örtüsü ev olan kadını evden çıkarınca, üstündeki diğer örtüleri çıkarması zor olmamıştır. Kadını neredeyse tüm örtülerinden soymuştur. Artık nerede duracağı belli de değildir.

Modernizmin, “soyunan kadını” madden de “soyması” zor olmuyor artık. Kadını bedâvaya soymuş, fakat fâhiş fiyatlarla giydirmiştir-giydiriyor. Ahlâki değer tanımayan modernizm, kadını teşhir etmede görece bir sınır koyuyor fakat bunu, ürettiği sözde kıyâfetleri pazarlamak için sınırlandırıyor. Aksi-hâlde büsbütün çıplak bırakacak insanları. Çıplaklık daha çok kadın üzerinden kendini belli ettiği için ve cezbedicilik kadında çok daha fazla olduğundan, örneklememizi genelde kadın üzerinden yapıyoruz. Bilindiği ve belgesellerde de izlendiği gibi; bir-çok “ilkel” tâbir edilen kabîlelerde kadınlar “üstsüz” olarak geziyorlar, açık bir şekilde çocukları emziriyorlar ve hiç kimse de bundan etkilenmiyor ve bunu doğal karşılıyor. Neden?.

Çünkü ilkel bir durumdadırlar yâni medeniyetten yoksundurlar. İlkellik onlara çıplaklıklarını fark ettirmiyor. Biraz medenî olduklarında hemen çıplaklıklarını fark edecekler ve üstlerini bir şeylerle örtmeye çalışacaklardır. Akıl zâfiyeti olanların bir-çoğunda çıplak dolaşma durumu vardır ve bâzıları tâmamen soyunup çıplak dolaşırlar. Çünkü aklı olmayan kişiler çıplaklığı-açıklığı a-normâl olarak göremezler. Bu nedenle de sakınmazlar ve utanmazlar.

Çünkü çıplaklığın “ayıp” olduğunu değerlendirebilecek akıldan yoksundurlar. Bunun gibi; akılsızlık çıplaklığa meylediyorsa, çıplaklık da akılsızlığa meyleder ve çıplaklık zamanla akılsızlaştırdığından, ne kadar ahlak-dışı hâlde olunduğu fark edilemez. İnsanlar ancak akla ve medeniyete ulaştıklarında fark eder çıplak olduklarını ve hemen bir şeylerle ötmeye başlarlar bedenlerini. Freud, cinsellik bağlamında; “insanların cinsel baskı altında tutulması onların psikolojilerini bozar” diyor ama cinselliğin görece baskı altında tutulduğu zamanlarda, insanların hem cinsellikleri hem de psikolojileri çok daha iyi idi.

Asıl, çıplaklık psikolojiyi bozar-bozuyor. Zîrâ kişi, bir özeli kalmadığında kendini değersiz hisseder. Değeri yâni (Kur’ânî tâbirle) zîneti tamâmen ortalıkta göründüğünden, değer olarak kendisine bir şey kalmamıştır. Artık kendisine yada mahremine özel bir şeyi kalmadığı için toplumsal çekiciliğini ve câzibesini kaybeder ve insanların ona karşı ilgisi azalır. İnsanlar her zaman “gizli” olanın peşine düşer zîrâ. Açıkta olanı merâk edip peşine düşmek anlamsızdır.

Böyle bir durumda kişi kendisini yalnız ve kötü hisseder. Çünkü insan, kendisine kayıtsız kalınmasını sevmez ve bu nedenle de büyük bir boşluğa düşer.

Giyinip örtünen ve sonradan tesettüre giren kişilerde oluşan o mutluluk hâlinin nedeni, örtünün doğasında bulunan o “doğal durum”un kazandırmış olduğu mutluluk hâlidir. İlkellikten kurtulmanın vermiş olduğu mutluluk. Zâten elbise giymenin özünde bir zevk vardır ve özellikle kadınlarda bu duygu çok fazladır.

Çünkü kadınlar kendilerinde bulunan güzellik ve çekicilikten ve bu güzellik ve çekiciliği gösterme arzusundan dolayı açılıp-saçılmaya ve “göstermeye” daha meyyâldirler. Bunu önlemek isteyen Allah onlara Peygamber hanımları üzerinden şunu emreder: “Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir” (Ahzab 59). “Ey Âdemoğulları, biz sizin çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve size süs kazandıracak bir giyim indirdik (vâr-ettik). Takvâ ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha hayırlıdır. Bu, Allah’ın âyetlerindendir.

Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. Ey Âdemoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belâya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, (kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir.

Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık. Onlar, çirkin bir hayâsızlık işlediklerinde: “Atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allah bunu bize emretti” derler. De ki: Şüphesiz Allah, çirkin hayâsızlıkları emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah’a karşı mı söylüyorsunuz?” (A’raf 26-28).

Tesettürlü kadın zımnen şöyle demiş olur: “Benim kişiliğim ile ilgilen, dişiliğim ile değil”. Çıplak kadın ise tam tersini söylemiş olur ve bu nedenle de çıplaklık aslında dişiliği aşırı bir şekilde ön-plâna çıkardığından, kişiliğin üstünü örter ve zamanla kişilik kalmaz. Artık çıplak kadın, karşı cinsin şehvetini kışkırtan bir nesne-obje durumuna gelir. Kişi, çıplak olanı-çıplaklığı görmese de etkilenebilir. Yâni arkası dönük olan kişi, arkasındaki çıplak olandan etkilenir.

Meselâ kör (âmâ) biri, çıplak yada açık-saçık olan bir kadının ortama saldığı o enerjiden etkilenir. Şu hadis bu konuda örnek olabilir: “Peygamberimiz, zevceleri Ümmü Seleme ve Meymûne vâlidelerimizle oturuyorlarken, ashâb-ı kirâm’dan, görme özürlü Abdullah ibn Ümm-i Mektûm çıka-gelince, Peygamberimiz eşlerine: “Bu zâttan korunun, ona karşı örtünün” buyurdu. Ümmü Seleme annemiz de: “Yâ Resûlallah! bu zât âmâ değil midir?. O bizi görmez, tanımaz ki (ondan sakınalım)!” deyiverdi. Bu söz üzerine Peygamberimiz mü’min kadınlara ölçü olan şu cevâbı verdi: “Evet (o âmâdır, görmüyor), ama siz de mi körsünüz?. Siz de mi onu görmüyorsunuz?. (Gözlerinizi koruyun ve tesettüre uyun)” (Ebû Dâvud, Libas 37, hadis no: 4112; İbn Kesir, Tefsîr, 3/283). Çıplaklık bir fitnedir.

Hem de bu fitne, çarçabuk yayılıp kısa-zamanda toplumu ifsâd edecek olan bir fitnedir: “Öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sâdece zulmedenlere erişmekle kalmaz (herkese yayılır ve hepinizi perişân eder). Bilin ki, Allah’ın azâbı şiddetlidir” (Enfâl 25). Modernizm bir “çıplaklık uygarlığı”dır.

Modern çıplak kadın, şeytanın vesveselerine kanan kadındır. Ey çıplak (az giyinik) kadınlar ve erkekler!.. şeytan ve tağutlar sizi; “modern ve çıplak olduğunuzda “melek gibi” olacağınızı ve ebedî bir yaşama kavuşacağınızı” söyleyerek kandırıyor. Tıpkı şeytanın Âdem ve Havvâ’yı kandırdığı gibi. Günümüzde çıplaklık bir îtibar kazanma şekline dönüşmüştür. Bu durum “doğal olana” bir karşı duruştur. Doğallık bozulduğunda mutlakâ bir bedeli olur.

Allah’ın emri olan tesettür bozulduğunda ve tesettüre aykırı davranıldığında da çıplaklık olur ki, Dünyâ’daki bedeli-cezâsı “çıplak kalmak”tır.

Evet; çıplaklık bir cezâdır. Tesettürsüzlüğün cezâsı. Çıplaklık; günah, ayıp ve suçtur. İnsanı cennetten çıkarır mâzallah!. En doğrusunu sâdece Allah bilir.