CHP VE MHP’NİN SEÇİM HÜKÜMETİNDE BOŞ BIRAKACAĞI BAKANLIKLAR NE OLACAK? -

Ali Aslangül

VAN 20.08.2015 11:08:58 0
CHP VE MHP’NİN SEÇİM HÜKÜMETİNDE BOŞ BIRAKACAĞI BAKANLIKLAR NE OLACAK? -
Tarih: 01.01.0001 00:00
 CHP ve MHP’nin seçim hükümetinde boş bırakacağı bakanlıklar Meclis içinden veya dışından atanacak bağımsızlarla doldurulur” dedi. Meclis içinde halihazırda tek bağımsız milletvekilinin CHP’den istifa eden İhsan Özkes olduğunu hatırlatan Prof. Özbudun, “Muhtemelen bağımsız diye birçok bürokrat getirilecektir. Netice itibariyle kâğıt üzerinde bağımsız olmuş olacak” görüşünü dile getirdi.


Koalisyon görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından MHP ve CHP’nin seçim hükümetine bakan vermeyeceklerini açıklaması üzerine, bu partilerin kontenjanındaki bakanlıklara nasıl atama yapılacağı sorusu gündeme geldi. 2007 yılında AKP adına hazırlanan yeni anayasa teklifi için oluşturulan komisyonun başkanlığını yapan Prof. Ergun Özbudun, “Anayasa’nın hükmüne göre, CHP ve MHP’nin seçim hükümetinde boş bırakacağı bakanlıklar Meclis içinden veya dışından atanacak bağımsızlarla doldurulur” dedi.

Meclis içinde halihazırda tek bağımsız milletvekilinin CHP’den istifa eden İhsan Özkes olduğunu hatırlatan Prof. Özbudun, “Muhtemelen bağımsız diye birçok bürokrat getirilecektir. Netice itibariyle kâğıt üzerinde bağımsız olmuş olacak” görüşünü dile getirdi. “HDP’liler hariç, tamamen AKP’liler hakimiyetinde olan bir seçim hükümeti kurulacak” diyen Özbudun, T24‘ün sorularını yanıtlarken “Anayasanın arzu ettiği, bu şekilde bir seçim hükümetinin kurulması değildi. Ama ben CHP’nin kabul etmemesini yadırgadım. Birden fazla partinin temsil edildiği bir hükümet daha güvenceli bir hükümettir. Vatandaşa güven verici bir hükümettir. Dolayısıyla CHP’li bakanların olması daha güvence sağlardı ve daha dengeli olurdu. CHP’nin kararı isabetsiz oldu” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın, seçimleri yenileme yetkisinin doğacağı 45 günlük süre dolmamasına rağmen hükümet arayışı için yeni bir görevlendirme yapmamasının “anayasa aykırı olduğunu” belirten Prof. Özbudun, “hükümet kurma ihtimalinin değerlendirileceği yerin Cumhurbaşkanlığı değil, parlamentoda temsil edilen partiler olduğunu” vurguladı. “2007’de başkanlık sistemi için bir anayasa teklifi istenseydi görevi asla kabul etmezdim” diyen Özbudun’un T24’ün sorularına verdiği yanıtlar şöyle: - Anayasanın 114. maddesine göre, seçim hükümetine partilerin parlamentoda temsil edildiği oranda bakan vermeleri gerekiyor. Bakan vermeyecek partilerin boş bırakacağı kontenjanlar bu durumda nasıl doldurulacak? 114. maddeye göre bir parti üye vermeyi reddettiği takdirde onun kontenjanındaki bakanlıklar Meclis içindeki veya dışındaki tarafsızlardan Başbakanca seçilir ve atanır. Atanacak olan bakanların partili olması şart değil. Şayet partiler üye vereceklerini açıklamış olsalardı tam tersi durum söz konusu olacaktı.

Anayasa’nın hükmüne göre, bakan vermeyi kabul etmeyen ve sonradan çekilen partilere düşen bakanlıklar Meclis içinden veya dışından atanacak bağımsızlarla doldurulur. ‘CHP’nin tavrı isabetsiz oldu, muhtemelen bağımsız diye birçok bürokrat getirilecektir’ - Bazı milletvekillerinin partilerinden istifa ederek ya da ettirilerek bağımsız duruma getirilmesi söz konusu olabilir mi?  Meclis içinde halihazırda tek bağımsız milletvekilinin CHP’den istifa eden İhsan Özkes olduğu göz önünde bulundurulursa, muhtemelen bağımsız diye birçok bürokrat getirilecektir. Netice itibariyle kağıt üzerinde bağımsız olmuş olacak. HDP’liler hariç tamamen AKP’liler hakimiyetinde olan bir seçim hükümeti kurulacak. Anayasanın arzu ettiği bu şekilde bir seçim hükümetinin kurulması değildi.

Ama ben CHP’nin kabul etmemesini yadırgadım. Birden fazla partinin temsil edildiği bir hükümet daha güvenceli bir hükümettir. Vatandaşa güven verici bir hükümettir. Dolayısıyla CHP’li bakanların olması daha güvence sağlardı ve daha dengeli olurdu. Çünkü Bakanlar Kurulu kararlarının oy birliğiyle alınması lazım.  Gerçi HDP var; oy birliği kuralı açısından o da geçerli ama MHP’nin baştan beri böyle bir çekincesi vardı izah edemediğim. Fakat CHP’nin katılmaması bence isabetsiz oldu. Zaten seçim hükümeti olağan dışı durumlarda müracaat edilen bir üsul. Yani 45 günlük süre içinde bir hükümet kurulamadığı taktirde. Dolayısıyla normal bir zaman değil, özellikle daha özenli olunması gereken bir zaman.

Burada da birden fazla partinin temsili tarafsızlık imajı bakımından tabii faydalı olurdu, ama durum bu maalesef. ‘Ben anayasal suç diye bir kategori bilmiyorum’ - Cumhurbaşkanı’nın seçimlerin yenilenmesi yetkisini doğuran süre Anayasa’nın 116. maddesine göre 45 gün. Ancak bu süre dolmamasına rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün  “Beştepe’nin adresini bilmeyenlerle bizim vakit geçirecek zamanımız yok” açıklaması ile yeni bir görevlendirme yapmayacağı mesajını verdi. Erdoğan’ın yeni görevlendirme yapmaması Cumhurbaşkanı’nı anayasa karşısında nasıl bir duruma sokuyor? Bu bir anayasal suç mudur? Bence anayasanın öngördüğü yönteme uygun değil. 5 gün 5 gündür, kaldı ki siyasette 5 saat bile önemlidir. Beştepe’nin yolunu bilmiyor diye Sayın Kılıçdaroğlu’nu görevlendirmemesi de anayasanın ruhuna aykırıdır. Belki o 5 günde bir netice çıkabilecekti. Gerçekleşir gerçekleşmez o ayrı bir mesele.

Cumhurbaşkanı tahminine dayanan bir karar veremez. - Erdoğan’ın ‘Türkiye’de sistem değişti’ sözlerini de mi aynı düzlemde değerlendiriyorsunuz? Evet. Ben anayasal suç diye bir kategori bilmiyorum. Türk Ceza Kanunu’nda “anayasal düzene karşı suçlar” var, ama bunlar cebir ve şiddete dayanarak anayasal düzene son vermek, Meclis’in işlemesine engel olmak falan.  Burada açık bir anayasaya aykırılık hali var. Fakat her anayasaya aykırılık mutlaka ceza hukuku bakımından bir suç değildir. Burada da durum o. Buna tekabül eden bir ceza hukuku maddesi yok. Ama diyoruz, demeye de devam edeceğiz.

Bu anayasaya uygun bir davranış değil. Erdoğan’ın “Türkiye’de sistem fiilen değişti, anayasayı da buna uydurmak lazım gelir “açıklaması da bu doğrultuda bir açıklamadır. Cumhurbaşkanı’nın cezai sorumluluğu zaten vatan hainliği durumunda devreye giriyor. ‘AKP 2007’de hazırladığı anayasa teklifi bir başkanlık sistemi teklifi olsaydı asla kabul etmezdim’ - AKP’nin 2007’deki anayasa teklifi için oluşturulan komisyonun başkanlığını da yaptınız.

İhtimal Sayın Cumhurbaşkanı ile birebir temasınız da oldu. Acaba o günden bugüne nasıl bir değişim görüyorsunuz? Çok bariz bir değişim var.

O zaman 2007’de AKP’nin seçim beyannamesinde de yeni bir anayasa vaadi vardı ve parlamenter sistem esaslarına uygun bir anayasa diyordu. Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini de o çerçeve içinde yeniden düzenlenmesi ibaresi geçiyordu. Parlamenter sistem olacaksa Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin de azaltılıyor olması lazımdı. Ben şahsen o görevi ancak o vaat nedeniyle kabul ettim. Yani bir başkanlık sistemi anayasası hazırlama önerisi olsaydı asla kabul etmezdim. Bizim hazırladığımız taslakta tamamen parlamenter sisteme uygun ve Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin azaltıldığı bir metindi.

2007 nerede 2015 nerede 8 sene geçti, iktidarın ve özellikle Erdoğan’ın tutumu çok değişti. Ve 2011’den itibaren bu değişim belirginleşti. 2011 seçimlerindeki yüzde 50 gibi çok yüksek bir oranla kazanılan seçimin verdiği iktidar sarhoşluğu oluştu. Bir takım vesayet kurumlarının; özellikle askerin ve yargının tasfiye edilmesi ve oradan gelecek tehditlerin ortadan kaldırılması bu değişimi tetikledi. -

See more at: http://www.iktibasdergisi.com/chp-ve-mhpnin-secim-hukumetinde-bos-birakacagi-bakanliklar-ne-olacak/#sthash.aLu63HAI.dpufT24/ Ali Aslangül