Cemaat'in yeni planı 'Gül' üzerinden nifak çıkarmak

Yenişafak yazarı Salih Tuna bugünkü yazısında cemaatin cumhurbaşkanlığı seçimleriyle Abdullah Gül üzerinden nifak çıkarmaya çalışacaklarını söyledi... İşte Salih Tuna'nın 'Gül'ün en çok nesini seviyorlar?' başlıklı o yaz?

VAN 9.04.2014 12:45:01 0
Cemaat
Tarih: 01.01.0001 00:00

Gül'ün en çok nesini seviyorlar?

Daha evvel malum yapının işine ne kadar yaradığınızın, bir başka ifadeyle, sizden ne kadar istifade ettiklerinin hiçbir önemi yoktur.

Şayet son kullanma tarihiniz bitmişse hiç tereddütsüz fişiniz çekilir.

Kullanılma tarihiniz bitmediği halde kendinizi kullandırmaktan vazgeçtiyseniz haliniz hepten haraptır.

Ya hainsiniz ya da düşman.

O vakit de kişilik katli en acımasız bir şekilde başlar.

Vaktiyle 40 yıl gece gündüz 'hizmet' etmiş olsanız bile hafifletici neden sayılmaz.

Şantaj, tehdit, kaset, montaj, velhasıl, ellerinde ne varsa piyasaya sürerler.

Örnekler zibil gibi hangi birini vereyim.

Mesela, 90'lı yılların sonunda dönemin İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun (Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral'ın yaptığı soruşturmaya karşı) söz konusu yapının liderine kol kanat germişti.

Ayakları yere düz basar basmaz, ilk fırsatta ayağını kaydırdılar.

Aynı tarife…

Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan'a da uygulandı. Malumunuz, Hanefi Avcı'ya da!

Uyguladıkları tarifeler de gözdağı mesabesindeydi. Çömlekçi misali, kulpu istedikleri yerden takıyorlardı.

Narkotik suçlarla mücadele eden Emin Arslan'ı eroin davasından yakmışlardı.

Hayatını yasa dışı sol örgütlerle mücadeleyle geçiren Hanefi Aycı'yı yasa dışı komünist bir örgüte yardım ve yataklık etmekten içeri tıktılar.

Tarzları böyleydi…

Önümüze çıkarsanız aklınızı alırız, dercesine akıl dışı suçlamalarda bulunuyorlardı.

Genelkurmay eski başkanı Org.İlker Başbuğ'u da terör örgütü kurmak suçundan içeri atmamışlar mıydı?!

Bugünlerde dört elle sarıldıkları, bir ara fakirin de üzerine saldıkları o fikir alüftesiyle yarın ters düşsünler, ellerinde de imkan olsun, El Kaide örgütü mensubu suçlamasıyla içeri tıkarlar, o derece yani.

Başbakan Erdoğan'a da aynı tarifeyi, üstelik en vahşi şekilde uyguladılar. Vahşi dediğim, ailesinin bütün fertlerine kişilik katli uyguladılar.

Yapmadıklarını bırakmadılar.

Ülkemizi 'teröre destek veren ülke' şeklinde uluslararası topluma jurnallediler, ötesi var mı?!

Yeni Türkiye'nin mimarı hakkında içeriye 'İrancı,' dışarıya 'El Kaideci' kara propagandası yaptılar.

Dedim ya, söz konusu yapı nezdinde bütün dostluklar, yaşanmışlıklar, hoşgörüler araçsaldır sadece.

İşlerini gördüklerinde işinizi bitirirler.

12 Eylül 2010 referandumu sayesinde yüksek yargıdaki örgütlenme işlemini tamamladılar.

Zaten emniyet teşkilatında çoktan tamama ulaşmıştılar. Bürokrasideki ağırlıkları herkesin malumuydu. Kontrolleri dışında çok az alan kalmıştı. Asker içindeki örgütlenmeleri hakkında buzdağının görünmeyen kısmı iddialarında bulunanlar vardı, ötesini varın siz hesap edin.

Neden güçlü bir lidere tahammül etsinlerdi ki?!

Eğilmeyen bükülmeyen, kendilerine biat etmeyen Başbakan Erdoğan'dan kurtulma vakti gelmişti.

Ayrıca, AK Parti'nin de suçu büyüktü.

Emniyet İmamları Kozanlı Ömer'in müstearı Yusuf Gezgin'in ifadesiyle, 'paralel cemaat' kurmaya kalkışmıştı. Yani, 'cemaatlerine' şirk koşmuştu. (Oysa çoğulculuk sivil toplumda da uygulansın, diğer cemaatlerin de önü açılsın istenmişti, hepsi bu.)

'One minute' çektiği günden beri Erdoğan'ı istemediği bilinen dış güçler de arkalarındaydı; hatta kimi zaman içlerinde.

Topyekûn saldırıya geçtiler.

İlkin 'Gezi gericiliğine' örtük destek verdiler.

Zira…

Toplumun kutuplaşması için bulunmaz bir fırsattı bu. Her kutuplaşma da doğası gereği dış müdahaleye ihtiyaç duyardı.

17 Aralık'tan itibaren de bütün paydaşlarıyla saldırdılar.

Bu uğurda yıllar yılı biriktirdikleri malzemeden bol bol harcadılar; kaset, montaj artık ne varsa!

Lakin olmadı, yine başaramadılar.

Uzun Adam çok uzun geldi, aşamadılar!

Hedeflerinde şimdi cumhurbaşkanlığı seçimi var. Bir yandan paydaşlarıyla birlikte sokakları hareketlendirmek isterken bir yandan da Cumhurbaşkanımız Gül üzerinden nifak çıkartmayı deneyecekler.

Çünkü hep denediler, ve hiç vazgeçmeyecekler.

Daha evvel söylemiştim ya, sadece ve sadece Gül'ün Erdoğan'a karşı çıkma ihtimalini seviyorlar.

Yoksa Gül'ü de hiç sevmiyorlar.

İçlerinden çok önemli bir isim bundan 3 yıl önce, Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı hakkında, 'İngilizlerin adamı' demişti.

O kadar yakışıksız ihsaslarda bulunmuştu ki, 'İngiliz casusu' demesine ramak kalmıştı.

Kim mi?

Cumartesiyi bekleyin, belgesiyle açıklayacağım.