Çekilen 3 bin PKK'li 'Rojava'da...

Oral Çalışlar’ın ““Çekilen 3 Bin PKK’lı Rojava’da” vurgusu açıkça birilerinin dillendire geldiği PKK’nin Suriye Kürdistanındaki gelişmelerle alakası yok, YPG saflarında PKK militanları bulunmamaktadır vb. iddiaların da ne

VAN 7.09.2013 12:20:25 0
Çekilen 3 bin PKK
Tarih: 01.01.0001 00:00

Radikal’deki köşesinde bugün Cemil Bayık’ın “gerillayı durduruyoruz.” sözünden “Çekilmeyi durdurduk.” anlamının çıkıp çıkmayacağı tartışmasına katılan Oral Çalışlar, bir iddiayı daha gündeme getirerek çekilen 3 bin civarındaki PKK’linin “Rojava”daki YPG güçlerinin saflarına kattırıldığını söyledi.

Oral Çalışlar ve köşe kaptığı Radikal gazetesi özellikle de Suriye Kürdistanında YPG-PYD/İslamcı Direnişçi çatışmasında PKK’ye eklemlenmiş bir yayın çizgisi ile öne çıkıyor. Bu kesimin PKK medyasının yaya geldiği “Rojava’da Katliam Var!” korosuna yüksek katılımı ve bölgedeki İslami gruplara ve direnişe dair PKK/PYD terminolojisini aynısıyla Türkçeye tercüme etmekten geri durmadığı dikkate alındığında Çalışlar’ın “Çekilen 3 Bin PKK’lı Rojava’da” vurgusu önem kazanmaktadır.

Böylece üç gündür bölgede olduğunu ve bu iddiayı en üst düzeyde teyit ettirdiğini belirten Çalışlar’ın ““Çekilen 3 Bin PKK’lı Rojava’da” vurgusu açıkça birilerinin dillendire geldiği PKK’nin Suriye Kürdistanındaki gelişmelerle alakası yok, YPG saflarında PKK militanları bulunmamaktadır vb. iddiaların da ne kadar temelsiz olduğunun “içeriden” kanıtı niteliğindedir.

Oral Çalışlar’ın söz konusu yazısı:

Çekilen 3 bin PKK'lı Rojava'da

Oral Çalışlar / Radikal

Cemil Bayık, “Çekilmeyi durdurduk” dedi mi, demedi mi? Kritik cümleler şöyle: “(Hükümet) Sorunu çözmek istemiyor, ezmeyi esas alıyor. Savaşmak istiyor. Buna karşı kendimizi savunacağız. Gerillayı durduruyoruz. Eğer operasyon yaptıklarını görürsek, bu operasyonlara karşı meşru savunma yapacağız. Savaşı daha da şiddetlendirmek isterlerse, Güney’e gelen grupları yeniden göndereceğiz.”

Hakkâri, Yüksekova, Van yöresinden yeni geldim. Bölgedeki eğilimi, tedirginliği, beklentileri gördüm, bu köşede aktarmaya çalıştım. Yöreden genel izlenimim; toplumun barış sürecinden mutlu olduğu yönünde. İyimserlikten de söz etmek mümkün.

BDP içinde farklı duyarlılıkların oluştuğunu söyleyebiliriz. KCK davasından yargılanıp tahliye olmuş çok sayıda Yüksekovalıyla konuşma olanağı buldum. Onlar, umutlu ve temkinli hareket etmekten, süreci daha sakin bir şekilde değerlendirmekten yana.

Gençler daha heyecanlı. Yüksekova, Hakkâri, değişik nedenlerle hâlâ ekonomik olarak en geri yörelerimizin başında. Eğitimde de ne yazık ki gereken başarı gösterilemiyor. Yörenin insanı, Türkiye’nin son dönemdeki ekonomik büyümesinden yeteri kadar pay almadığını düşünüyor.

Sağlık alanında ciddi yatırımlar yapıldığını kabul ediyorlar. Ancak “iki yıldır Van-Hakkâri yolu tamamlanamadı, başka bir yer olsa kaç kere biterdi” diyorlar. Esendere sınır kapısındaki yeni gümrük binalarının kaç yıldır yapılmamış olmasından da şikâyetçiler.

Gençler, sürece dair endişelerini daha açık ve daha sert şekilde dile getiriyorlar. Demokratikleşme konusunda ciddi adımlar atılmadığını söylüyorlar. Deneyimli olanlarsa, daha önce de aktardığım gibi, “Gemi limandan ayrıldı” diyor, silahlı mücadelenin geriye dönüşü olmayan şekilde sona erdiğini ifade ediyorlar.

Cemil Bayık, “Operasyon yaptıklarını görürsek karşılık veririz. Irak’a geçenler geri dönerler” anlamında ifadeler kullanıyor.

Bu açıklamaları nasıl okumamız gerektiği, son günlerde gündemin üst sıralarından düşmeyen bir konu. Birinci olarak; PKK güçlerinin önemli ölçüde güneye, yani Kuzey Irak’a çekildiğini söyleyebiliriz. Ben de benzer duyumları Yüksekova’dayken aldım. Dün yaptığım telefon görüşmelerinde de doğrulattığım durum şu: PKK, mayıstan bu yana silahlı güçlerinin yüzde 70’ten fazlasını Türkiye’den çekti. Bunların çoğunluğunu, Rojava’ya (Suriye Kürdistanı) gönderdi. PKK’nın 3 binden fazla silahlı gerillası şu anda Rojava’da, PYD saflarında savaşıyor.

Öcalan gerçeği

Cemil Bayık’ın sözlerinden; bir ‘yeniden silahlı çatışmaya dönüş çağrısı’ndan çok, ‘hükümetten adım talebi’ sonucunu çıkartmak daha anlamlı görünüyor. Selahattin Demirtaş da tabloyu böyle anlayıp okuduğunu ifade etti.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Kandil, Öcalan’dan net bir çağrı gelmedikçe, yeniden ‘çatışma ortamı’na dön(e)mez. Öcalan’ın “Artık silahlı mücadele dönemi bitmiştir, siyasi mücadele dönemi başlamıştır” değerlendirmesi; konjonktürel bir yorum değil, bir ‘durum tespiti’, bir ‘karar’ niteliği taşımayı sürdürüyor. PKK lideri, ‘geri dönüşü olmayan bir yol’dan söz ediyor.

Nitekim, deneyimli Kürt siyasetçileri de ‘eski limana geri dönüş olmayacağı’na vurgu yapıyor.

Geçmekte olduğumuz dönemi, ‘denetimli gerginlik’ olarak tanımlamaktan yanayım. Kürtler, hükümetin ve siyasetin atması gereken demokratikleşme adımlarını haklı olarak bekliyorlar. Bu konuda belli çevrelerde sabırsızlık ve güvensizlik de var.

Bununla birlikte, Kürtlerin ‘karar verici’ konumda olanları, seçim koridoruna girilen bir süreçte, kendi beklentileri ölçüsünde ‘köklü demokratikleşme adımları’nın atılamayacağının farkında. Tabii, mümkün olan en ileri adımların atılması için siyasi baskı devam edecek.

Kürtçe eğitimden seçim barajına, KCK tutuklularının serbest bırakılmasına kadar bir dizi konudaki beklentiler ve talepler sürecek.

Her iki tarafın da kendi mahallesine seslendiği bir dönemecin içindeyiz...