Cehennem Bize Gelirse ?

Ayhan Bilgen

VAN 13.05.2013 10:59:50 0
Cehennem Bize Gelirse ?
Tarih: 01.01.0001 00:00

Hoşumuza gitmese de Başbakan Yardımcısı Arınç, meramını en net ifade eden siyasetçilerin başında gelir. Zaman zaman yanlış anlaşılmaktan yakınan düzeltmeler yapmak zorunda kalsa da,  duygu ve düşünce dünyası ile kelime hazinesi arasındaki bağın oldukça güçlü olduğunu, siyaseti izleyen herkes bilir. Kürt silahlı güçlerinin çekilmesi ile ilgili “cehenneme gitsinler” ifadesi,  yaşadığımız sürece nasıl yaklaşıldığı yada  ne derece dikkatli  yönetildiğine dair basit, sembolik bir göstergedir.

Başbakan Erdoğan’ın, ABD’nin Suriye’ye yönelik operasyon yapması durumunda Türkiye’nin destek vereceği yönündeki sözleri ile birlikte düşündüğümüzde, kimin cehenneme gideceğinden çok nerelerin cehennem dönebileceğini konuşmamız gerekiyor.

Her iki anlamda da insanlar, cenneti,  cehennemi kendi elleri ile hazırlarlar. İslam kelamcılarının yüz yıllar süren cennet-cehennem tartışmaları aslında bir boyutu ile insan iradesinin belirleyiciliği tartışmasıdır. Ölümden sonraki hayatın nasıl algılanması gerektiği, kıyamet gününün gerçekte ne anlama geldiği, cennet ve cehennemin algılarımız çerçevesinde tarif edilmiş semboller olduğu yönündeki iddialar, tartışmalar İbni Sina gibi bir çok isim tarafından yüzyıllar boyu sürdürülmüştür.

Dünyanın cennete yada cehenneme çevrilmesi ise çok daha somut bir toplumsal siyaset tartışmasını gerektirir. Halkların kendi geleceklerini tayin hakkı yada layık olduğunuz şekilde yönetilme esprisi, olmasın gereken ve olanın birbirine karıştırılmadan ele alınmasını zorunlu kılar.

Çıkarı savaştan yana olanlar yada savaştan başka kendi arzularına uygun çözüm bulamayanların geleceğimizi belirleyebiliyor olması da, bizim zayıflığımız yada sorumluluklarımızı yerine getirip getirmememizle doğrudan ilişkilidir.

Türkiye’de Kürt sorunundan kaynaklı çatışmanın on binlerce insanın hayatına mal olmasında, Suriye’de her gün onlarca sivil masum insanın ölmesinde, ne kadar payımız olduğunu sorgulamadan bir istikrar ortamının kurulmasını hayal etmek gerçekçi değildir.

Bu nedenle dağlardaki gerillaların nereye gideceğinden daha önemlisi, bizim Ortadoğu halkları olarak, hep birlikte yaşadığımız coğrafyayı cehenneme çevirme ihtimalimizdir. Bu gidişi durduracak bir aklın inşası, vicdanın uyandırılması, hiç olmazsa bu büyük günaha, insanlık suçuna ortak olmamak için karşı tavır konulmasının imkanlarını sorgulamalıyız.

Üzülerek ifade etmeliyiz ki, Türkiye toplumu Araplar, Farslar ve Kürtlerden daha talihsiz bir konumdadır. Toplumun kendi alternatifini geliştirebilmesi, alternatif siyasal yaklaşımları düşünebilmesi son derece kritik öneme sahiptir.

Mayıs ayı ile birlikte yayın hayatına başlayan Toplumsal Alternatif,  böyle bir niyetle bu günlerde dergi bayilerinde görücüye çıkacak.  Yeni tanışmalara ve anlamlı buluşmalara vesile olması umudu ile mütevazi bir platform olarak yola koyulacak. Gücü, nefesi yettiğince, toplumun farklı kesimlerinde barışı, çözümü, özgürlüğü, eşitliği, adaleti tartışmaya çalışacak.