Çalıştırılan mahkum 'modern köle' olmasın

Zafer Burakmak

VAN 18.08.2017 10:23:39 0
Çalıştırılan mahkum
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Çalıştırılan mahkum 'modern köle' olmasın

Adalet Bakanlığı’nın yönetmeliğinde “Hükümlüyü topluma kazandırmak ve meslek sahibi olmalarına yardımcı olmak” gerekçesiyle açıklanan cezaevindeki mahkum çalıştırma projesi, mahkumların iş sahibi olarak topluma dönecek olmasının sevincini yaratabilir. Ancak sistem sağlam temeller üzerinden işletilmezse modern bir köleliğe dönmesi de kaçınılmaz hale gelecektir. Türkiye’de 50 binin üzerinde mahkumun çalıştığı sisteme geçmeden önce sistemin kopya edildiği ABD’yi incelemek gerekiyor. Türkiye’nin de benzer bir modelini aldığı ülkedeki sistem, modern bir köleliğe dönüşmüş durumda. 

Cezaevlerindeki mahkumlardan en fazla para kazanan sisteme sahip olduğundan mıdır bilinmez ancak yeryüzündeki en yüksek mahkum sayısı da bu ülkede. Öyle ki; dünya nüfusunun yüzde 5’ini oluşturan ülkede cezaevlerinde kalanların sayısı dünya mahkûmlarının %25’ini kapsıyor. 2 milyon kişinin cezaevlerinde tutulduğu kapitalist ülke, mahkûmdan para kazanmayı da başarmış! Özelleştirilmiş cezaevleri, özel işletmeler tarafından adeta birer fabrika gibi çalıştırılıyor. Aslında sistemin kökeni kölelik sisteminin kaldırılma süreçlerine kadar dayanıyor. ABD iç savaşında kölelikleri kağıt üzerinde kaldırılan siyahiler, basit suçlamalarla cezaevlerine atılıyor ardından da eski tarlalarına mahkum olarak dönüyorlardı. 1870-1910 yılları arasında cezaevlerinden “kiralanmış mahkûm”ların yaklaşık %87’sini siyahiler oluşturuyordu. Pamuk, şeker ve tütün tarlalarında köle olarak çalıştırılan siyahiler, köleliğin kaldırıldığı müjdesini aldıktan sonra aynı tarlalarda mahkum olarak çalışıyorlardı. Köleliğin mi, mahkumluğun mu daha zor olduğunu belirlemekte onların, hangi sömürünün daha karlı olduğunu belirlemekte ise patronların çok zorlandıkları aşikar.

Bugün de devletin yönettiği cezaevlerindeki mahkûmlar, özel işletmeciler tarafından ucuz iş gücü olarak kullanıyorlar. ABD’de aynı zamanda özel cezaevleri de bulunuyor. Tahmin edildiği gibi bu ‘işletmelerin’ şartları çok daha ağır. İstifa etme, başka bir işyeriyle anlaşma gibi imkanları olmayan mahkumların, greve gitme, iş ağırlaştırma gibi talep ya da izin, zam isteme gibi hakları da yok. Dışarıda işçilerin saatini 7-8 dolara çalıştığı işlerde çok daha ağır şartlarda ancak 17-50 cent arası ücret alabiliyorlar. Bu ucuz işgücünü gören şirketler, lobi faaliyetleriyle hızla özel hapishaneler açtırdılar. Şuan 2 milyon mahkûmun yaklaşık 900 bini işçi olarak çalıştırılıyor. Kimi eyalet yönetimleri, sermaye çekmek için mahkûmların ucuz işgücünü teşvik olarak kullanır hale geldi. Kimi zamanlar kitlesel olarak iş bırakma ya da açlık grevi eylemleri yaşansa da büyük sermayelerin ellerinde bulunan medya, direnişleri pek gündemleştirmedi.

Türkiye ise ABD modelini daha düşük yoğunlukta uyguluyor. ABD’deki gibi özel hapishaneler olmasa da Türkiye’de de Adalet Bakanlığı’na bağlı cezaevlerinde “İşyurtları Kurumu Daire Başkanlığı” tarafından mahkûmlar işçi olarak çalıştırılabiliyor. “Hükümlüyü topluma kazandırmak ve meslek sahibi olmalarına yardımcı olmak” gerekçesiyle yürütülen proje, mahkûmların meslek sahibi olmalarının yanında, psikolojik bir rahatlamayı getiren bir uğraş kazanmaları hasebiyle olumlu karşılanabilir. Ancak emeklerinin sömürülmemesi şartıyla.

Türkiye’de portakal, zeytin, ceviz üretiminden hayvan çiftliklerine ve mobilya üretim fabrikalarına kadar farklı alanlarda mahkumlar çalıştırılıyor.  İşyurtları Kurumu Daire Başkanlığı’nın 2016 faaliyet raporuna göre 258 farklı işkolunda, 50 binin üzerinde mahkûm çalışıyor. Ücretler, ABD’ye oranla daha iyi. Ancak yine de günlük çalışma ücreti olarak 6 lira ile 13 lira arasında değişen ücretlerin, emeklerini karşıladığı söylenemez. Hele ki 2016 yılı mali gelirin 3 milyar TL’ye yakın, buna karşılık 50 binin üzerindeki işçi mahkûma ödenen toplam yevmiyenin ise sadece 30 milyon 40 bin lira olduğu düşünüldüğünde.

Medyaya düşen haberlere göre, mahkumların en büyük şikayetleri ise bizatihi haksızlıkları barındıran mevzuatlara dahi uyulmadan çalıştırılmaları. Mahkûmlar, izin günlerinde dahi çalıştırıldıklarını belirtirken zor şartlara itirazlarında ise kapalı cezaevlerine gönderilmeyle tehdit edildiklerini belirtiyorlar.

Bu uygulama, cezaevinde gelir elde etmeleri, meslek edinmeleri ve cezaevi psikolojisini çalışarak atlatmaları açısından cazip gelebilir. Ancak hürriyetinden mahrum olan bir bireyin tüm haklarını koruma ve kollama görevi, onu yaptığına karşılık hürriyetinden alıkoyarak cezaevinde tutan merciin görevidir. Bu merci, emekleri üzerinden gelen kazancın albenisine kapılırsa Allah korusun, ABD’deki mahkum satma ya da kiralama yönteminin bizde de yaşanmaması içten bile değil.