‘Büyük Oyun’un oyununa gelmemek için...

Selahaddin E. ÇAKIRGİL

VAN 21.01.2018 11:28:03 0
‘Büyük Oyun’un oyununa gelmemek için...
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Amerikan emperyalizmi, uluslararası hukuk açısında herhangi bir dayanağı olmayan şekilde, Ortadoğu coğrafyasında da dilediği gibi at oynatıyor. NATO dünyasının -bugünkü Türkiye hariç- diğer bütün üyelerinin de, diplomatik bir takım isteksiz açıklamalarına rağmen, nihaî tercihleriyle USA emperyalizmi safında yer alacakları açık.. Onun en yüksek derecede dikkat gösterdiği husus ise, Doğu Akdeniz’deki yapışık kardeşi sionist İsrail rejimini garanti altına almak.. 

Rus emperyalizmi ise, (Sovyet Komünist İmparatorluğu zamanında) 1970’lere kadar Cezayir, Libya, Mısır, Suriye, Irak ve (o zamanlar ayrı bir devlet olan Güney) Yemen’de ve Balkan ülkelerinde en etkili super-güç havasındayken, her taraftan çekilmek zorunda kalmıştı. 

Ama bugün, Rusya özellikle de ‘Suriye Buhranı’na müdahil olduğu andan itibaren, eski super-güçlük günlerine yeniden döndüğünün işaretlerini veriyor.. Vladimir Putin,‘20. yüzyılın en büyük faciası, Sovyetler Birliği’nin çökertilmiş olmasıdır’ diye anlattığı ve ‘o zamanlar yutkunarak kabul etmek zorunda kaldıkları’nı belirttiği o ‘büyük faciaları’nın etkilerini gidermek için, Amerikan emperyalizmiyle de dengeli bir güç paylaşımıdikkatiyle, Rusya’nın dünkü gücünü yeniden görmenin rüyasında.. 

*** 

Maddî ve askerî alandaki bu iki ‘super-güç’ dışında.. (Suûdî ve Mısır rejimlerinin, sırtlarını Amerika'ya dayayarak Türkiye’ye yönelttikleri eleştiri ve düşmanca siyasetlere rağmen, şu anda fazla bir önem taşımadıklarından onları geçelim..) Bölgede ikinci derecede güç odakları olarak kabul edilen İran ve Türkiye’ye gelince.. 

İran rejimi, 40 yıl önce, on milyonlarca müslümanın hançerelerinden yükselen, ‘Allah’u Ekber, Lâ Şiîyye- Lâ Sunniyye.. Vahdet-i İslâmiyye..Şiî(ci)lik- Sünnî(ci)lik yok, İslamî Vahdet!.’  şiarlarıyla dünyayı titreterek gerçekleştirdiği büyük inkılap hareketinin ilk mesajlarından farklı bir çizgide ve İslam konusundaki kendi itiqadî yorumunu ‘tek doğru’olarak kabul etmenin eğilimi içinde, ‘Bugün Tahran, Bağdat, Beyrut, Şam ve San’a olmak üzere, Ortadoğu’nun 5 başkentinde biz güç sahibiyiz..’ ve ‘Tarihte hiçbir zaman olmamışken, bugün Doğu Akdeniz’e kavuştuk’ sözleriyle bir ‘güç gösterisi’ ya da ‘zehirlenmesi’yle, bölgedeki ‘büyük oyun’da yerini kendi çapında aldı. Ve bunu yaparken, en yetkili askerî isimlerinin ağzından, Tayyip Erdoğan’ın bir ‘Yeni Osmanlıcılık’ ve ‘Hilafet’i ihya etmek’ siyaseti peşinde olduğu şeklinde ve emperyalist odaklardan da yapılan eleştirileri ve Türkiye’nin o emellerinin önüne bir coğrafî set çektiklerini söyleyecek kadar iddialı görüşleri de dile getirdiler. Suriye Buhranı’nda, ‘kırmızı çizgileri’nin Beşşar Esed’i sonuna kadar savunmak olduğunu belirleyip, buna tek başlarına güçlerinin yetmediğini görünce ise ünlü generalleri Süleymanî’yi Putin’e göndererek, Rusya’nın Suriye’ye müdahale etmesi konusunda onu ikna ettiklerini açıkça itiraf ettiler. 

*** 

Müslüman dünyanın son yüzyıldaki en büyük facialarından birisi olan Osmanlı’nın tarih sahnesinden silinmesinden sonra yeni yeni uyanmaya ve toparlanmaya başlayan Yeni Türkiye’ ise bugün, Suriye sınırındaki küçücük bir Afrin’de meşgul edilmek ve iradesi denenmek isteniyor. Yeni Türkiye, ortaya çok daha büyük riskler getireceğini görüyor elbette ve müttefik gözüken ülkelerin kandırmalarına aldırmamak dikkatinde.. Bugün, Amerika da, Rusya da, ‘Yaparsan da münasebetlerimiz bozulmaz, ama yapma’ gibi bir ‘oyun içinde oyun’ tavrı sergiliyorlar. 

İran ise haberleri, ‘Türkiye’nin Afrin’deki harekâtına seyirci mi kalacağız’ başlıklarından yansıyan yaklaşımlarla ve başka yorum yapmadan veriyor. Türkiye ise bu gibi gizli-açık niyet veya tehditlere aldırması halinde, güçsüzlüğünü sergileyebileceğinin ve kendi üzerinde daha riskli oyunlara girilebileceğinin idraki içinde.. 

Bugün gelinen nokta budur. Bu konuyu, Afrin’deki küçük bir terör örgütüyle ve hele de oradaki ‘kürd halkıyla mücadele’ şeklinde değerlendirenler, dünyadaki ve bölgedeki güçlerin hangi ‘büyük oyun’un içinde olduklarını görmüyor veya görmek istemiyorlar demektir. 

STAR