Bu nefret bir gün size kafayı yedirecek!

Ahmet KEKEÇ

VAN 3.06.2014 11:06:26 0
Bu nefret bir gün size kafayı yedirecek!
Tarih: 01.01.0001 00:00
Nefret ettikleri adama yönelik tepkiler, bir zümreye, bir inanç grubuna, bir sosyolojik kesime, kamusallaşmakta olan bir sınıfa karşı ölçüsüz, aşırı, vicdansız bir saldırıya dönüştü...

“Gezi nedir?” diye soruyordunuz ya; kitaplar yayınladınız, özel sayılar çıkardınız, şimdiden hacimli sayılabilecek bir külliyat oluşturdunuz... Gezi budur işte... Eski Türkiye’yi özleyenlerin giriştiği çapul hareketidir.

“Tarihin kırılma anı” demişti uzman konuşmacı... Televizyonlarda arzı endam ediyor bunlar; bir ayakları devrim rüyaları gören Halk TV’de, bir ayakları neredeyse Gezi’yi bile “ikaz-ı ilahi” sayacak “mülaaneci” kanallarda; boş buldukları bütün mecralara sızıp, tarihin kırılma anı olarak CHP-DHKP-C nümayişini gösteriyorlar.

Bayrağa sarılı tabut içinde gelen gencecik ölü bedenler hiç bu kadar heyecanlandırmamıştı uzman konuşmacıları ve Gezi’ye anlam yükleyen görgülü sosyologları... Artık tabut gelmiyor... “Faili meçhul haritası” olarak gösterilen illerde şenlikli Newroz ateşleri yanıyor... Asit kuyuları artık muhakeme konusu... İnsanlar, yakın zamana kadar uzak bir ihtimal olarak görülen “barış”ı konuşuyor... “Tarihin kırılma anı” asıl budur ama hiçbiriniz yer almayacaksınız açılacak yeni sayfalarda.

Mutsuzsunuz... “Polis Doğu’da halka toleranslı davranıyor, Batı’da şiddet uyguluyor” şeklinde yazılar yazıyorsunuz... Öcalan’ın Erdoğan’a teslim olduğunu ileri sürüyorsunuz ve “Kürt ayartmacılığı” yapıyorsunuz Tayyip eliyle gerçekleştirilecek barış ihtimaline karşı...

“Kürt meselesini” Türkiye’nin gündemine siz sokmuştunuz oysa; “haklar”dan bahsediyordunuz, “kimlik” diyordunuz, asit kuyuları ve faili meçhul cinayetler konusunda yüksek uyarılarda bulunuyordunuz.

Kan durdu.

Huzursuzluğunuz arttı...

Çözüm sürecinin bir kandırmaca olduğuna ilişkin binlerce yazı yazdınız, binlerce konuşma yaptınız, kendinizi dağlara vurup “TC hükümeti sizi satacak, Tayyip sizi kullanıyor” dediniz ve sistemden ayrıştığınızı sandığınız konularda bile sistemle aynı dili konuştunuz.

Zaten “sistem”in açtığı alan içinde oynuyordunuz muhalefet rolünüzü...

Gezi biraz da bunu ortaya çıkardı.

Bütün kötülükleri “birinci cumhuriyete” fatura eden parlak akademisyenleriniz vardı... Çocuk ölümlerindeki artış, düşük milli gelir ve her alanlardaki “gelişmemişliğimiz” birinci cumhuriyet alışkanlıklarından kurtulamamış dar elit bir kadronun “yönetme anlayışından” kaynaklanıyordu ve daha dün eyaletimiz olan Yunanistan’ın çeyreği bile değildik. Yunanistan bu düzeye darbecileriyle hesaplaştığı için gelmişti. Biz darbecimizden hesap soramıyorduk, Kemalist vesayet sistemine son veremiyorduk, yasaklardan kurtulamıyorduk, “hukuk”u egemen kılamıyorduk, dolayısıyla sürünmeye mahkûmduk.

Böyle söyleyen akademisyenleri, Kemalist vesayet sisteminin yan kolu olan CHP’yle ve kimi mütekait darbecilerle yan yana görüyoruz “mülaaneci televizyon kanalları”nda. Güya parlamento diktasına karşı Gezi ruhunu savunuyorlar... Gezi ruhunun bizatihi “vesayet özlemcileri” tarafından kılıflanıp yükseltildiği gerçeğini hatırlamak bile istemiyorlar.

Eskinin alışkanlıklarından kurtulmuş olmamız CHP’lilerden çok, ikinci cumhuriyetçi demokratlarımızı huzursuz ediyor.

Kemalist vesayet sistemi geriletilmiştir... Birinci cumhuriyet yordamları tarihe gömülmüştür... Artık darbecilerden hesap sorulmaktadır... “Kürtçe yasağı” ayıbına son verilmiştir... Başörtüsü “yasak kisve” olmaktan çıkarılmıştır... Sansürlü kitap uygulaması tarihe karışmıştır... (Henry Miller’ın kitapları sansürsüz haliyle ilk kez bu yıl yayımlandı.) Toplatılmış milyonlarca cilt kitap hamur olmaktan kurtarılmıştır... Faşist ülkelerden tercüme edilen “Andımız” kaldırılmıştır... İç Hizmet Yasası’ndaki darbeci madde ayıklanmıştır... Devlete itiraz sembolü haline getirilmiş Nazım’ın vatandaşlığı iade edilmiştir... Döneminin yasaklı filmleri artık devlet televizyonlarında gösterilmektedir...

Hiç önemi yok.

Hiçbir gelişme, demokrat aydınlarımızdaki “Erdoğan nefretini” gidermeye yetmiyor.