İşte Tuna'nın yazısı:
'Gündem hırsızları'nın bu kadar basit bir şekilde oyununa gelmek doğrusu ağırıma gidiyor.
Eskiden 'suni gündem' diye bir şey vardı, kimi politikacılar sıklıkla şekvacı olurlardı.
'Suni gündem' veya 'yapay gündem' neyin nesidir bilmeyen yeni yetmeler muhakkak vardır.
Hayrımıza kestirmeden anlatalım: Amiyane tabiriyle, ortada fol yok yumurta yokken, fake gündem 'yaratmaktır.'
Maksat, herhangi bir faaliyeti gizlemek veya 'kuşa baktırıp yumurtaları çalmak' gibi bir sürü şeye matuf olabilir.
'Suni gündem' eskiden çoklukla gündem namına yaprak kıpırdamazken arzı endam ederdi.
Hülasa, sahici ve alabildiğine dominant bir gündem varken 'suni gündem' pek çalışmazdı.
Hele ki gerçek gündemi yok sayabilecek kadar baskılamak veya perdelemek 'suni gündem'in harcı değildi.
Şayet çok ısrar ederse, 'Gündemimiz yoğum koçum, başka zaman bekleriz' muamelesi çekilir, 'gündem'i elinden alınır , 'suni' halde dımdızlak bırakılırdı.
Şimdi öyle mi ya, gündüz gözüyle öyle 'gündem dayatılıyor' ki, olursa o kadar olur.
'Gündem hırsızlığı' dediğim de bu zaten!
Kurtuluşu yok; gündeminize sahip çıkmazsanız entipüften, kıytırık gündemlerin figüranı, hatta farkında olmadan hizmetçisi olursunuz.
Gündem diye önünüze sürülenin peşine düştüğünüz vakit de zokayı yutmuş, yani operasyona gelmişsiniz demektir.
Öyle bir vurgundur ki bu...
Diyarbakır'daki Mesut Barzani'li Şiwan Perwer'li o tarihi buluşmadan uzaya fırlatılan uyduya, 'barış sürecinden' denizin 60 metre altındaki Marmaray'a kadar bütün 'gündemleriniz' çalınır da ruhunuz duymaz.
Hadi hepsinden geçtik diyelim...
Bu ülkenin Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Adana'da korkunç bir saldırıya uğruyor biz neyi konuşuyoruz Allah aşkına?!
Sabah gazetesi büyük bir gazetecilik başarısı göstererek MİT'in inhisarındaki TIR'lara yapılan mahut saldırının videosunu geçen gün yayımladı.
Kelimenin tam anlamıyla dehşet vericiydi.
Normal bir ülkede bu skandal görüntüler yıl boyunca konuşulur, biz lagalugayla ('Alo Fatih'lerle, 'Kabataş'larla) uyutuluyoruz hâlâ.
Gündem hırsızlığı dediğim bu işte!
Gerçekten kan dondurucu görüntülerdi.
Bir MİT mensubu subayın üzerine bir yığın jandarma çullanmış, tekmeliyor. O kadar ki MİT mensubunun kafası yarılmış, kanlar içinde. Bir başkası itilip kakılıyor, sürüklenerek götürülüyor!
Neyin intikamı bu?!
Daha doğrusu bu nefret, bu kin kimin?
'İsrail terör devletinin' 2010'daki Savunma Bakanı Ehud Barak açık seçik bir şekilde Hakan Fidan'ın yönetimindeki MİT'ten rahatsız olduğunu dile getirmişti.
MİT'e duydukları kin ve nefreti geçenlerde, 'Hakan Fidan bir sabah arabasında özel bir sürprizi hak ediyor' şeklindeki (Jewish Press marifeti) bir tehditle dışa vurmuşlardı.
Peki, Adana'da, MİT'e yapılan saldırı hangi kinin tezahürüydü?
Savcı gelmeden, Suriye'deki Bayır Bucak Türkmenlerine insani yardım taşıyan TIR'lar açılıp, bakılıyor. Bu açık bir suçtur.
MİT yasası (26.madde) gereği, Başbakan'dan izinsiz savcının kovuşturma yapması da başka bir suçtur.
Aslında 'suç' nitelemesi de hafif kalıyor.
CIA, MOSSAD, MI5, KGB, BND, DGSE ve hatta SAVAMA kendi ülkelerinde böyle bir saldırıya uğrasa yer yerinden oynardı.
MİT'e yapılan saldırı...
MGK'nda alınan kararlara, dolayısıyla bu kararları alan Cumhurbaşkanına, Başbakana, Genelkurmay Başkanına, Kuvvet komutanlarına, Bakanlara, velhasıl, Türkiye Cumhuriyetine yapılmış bir saldırıdır.
Bu korkunç saldırı kimin, neyin adına yapıldı?
Bu nasıl bir cürettir?
