Bu Kez Dünya One Munite Dedi

Ömer Naci Yılmaz

VAN 25.12.2017 10:01:42 0
Bu Kez Dünya One Munite Dedi
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Her şey 6 Aralık 2017’de uzun kırmızı kravatlı kıt akıllı ABD Başkanı Donalt Trump’ın Kudüs’ümüzü İsrail’in başkenti olarak ilan etmesi ve Büyükelçilik binasını Kudüs’ümüze taşıyacağını ifade etmesiyle başladı. Böyle yapacağı önceden bilindiğinden konuyla alakalı tüm uyarıları kulak arkası yaptı.

İslam’ın ve ümmet coğrafyasının karargâhı Türkiye’miz olduğu için bütün gönül coğrafyamız gözlerini Türkiye’ ye çevirmiş, gelecek sese kulak kesilmişti. Reis İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanı olarak harekete geçer. İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler, 13 Aralık 2017’de İstanbul’da toplanarak Kudüs’ü Filistin’in başkenti olarak ilan etmesi Türkiye’nin gönül coğrafyamız üzerindeki etkinliğini ve itibarını daha da artırmıştır. Bununla yetinmeyen Türkiye, Birleşmiş Milletleri harekete geçirir. 21 Aralık 2017 akşamı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda ABD'nin Kudüs kararını geri almasını öngören bir tasarı oylandı. 128 ülkenin oylarıyla tasarı kabul edildi. 9 ülke ABD'nin kararını desteklerken, 35 ülke çekimser kaldı. ABD’nin yanında yer alan ülkeler haritalarda bile bulanamayacak kadar küçük uydulardır. Tilki’ye sordum,  ABD niye böyle madara oldu diye? Cevabı çok kısa ve net oldu? “Kızılderili mazlumların ahı Siyonist katillerden çıkıyor.” dedi.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında kendi aralarındaki Soğuk Savaş’ı bitirip hedeflerine İslam’ı ve onun karargâhı olan Türkiye’yi alanlar işin peşini hiçbir zaman bırakmadılar, vazgeçmediler. İslam coğrafyasını ve bu coğrafyanın delikanlısı Türkiye’yi dizayn  etmeye başladılar. Yakın geçmişte yaşadığımız sağ-sol çatışmaları, PKK Terör Örgütü, Alevi-Sünni çatışmaları, Laik-Anti Laik çatışmaları, Gezi Olayları, 17-25 Aralık Yargı Darbesi ve son olarak 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi Bölgeyi ve özelde Türkiye’yi hizaya getirme çalışmalarıydı. Bu çalışmaları bütün ülkelerde başardılar, sadece Türkiye’de başaramadılar. Son on beş yıldır Türkiye’de Hilal’in yeniden doğuşu Batı’yı korkutuyor ve endişelendiriyordu. Batı şu gerçeği bizden çok daha iyi biliyordu: “Hilal yükselirse, İslam bu topraklarda yeniden ayağa kalkarsa kendi barbarlıkları ve hayvanlıkları gün yüzüne çıkacaktır. Dünya’yı hayvan çiftliği gibi görenler artık bu rüyanın bitme vaktinin geldiğini de görmeye başladılar. Çünkü Türkiye sadece kendi mücadelesini vermiyor. Türkiye sadece ümmetin değil; aynı zamanda mazlum ve mağdur coğrafyaların da haysiyet mücadelesini veriyor. Geçmişte kiliseye yan bakanı aforoz edip ölüme terk edenler, binlerce insanı cadı diye idam edenler, cüzzamlıları yakarak öldürenler, yaşlıları ve sakatları katledenler, ruhlarına şeytan girdi diye akıl hastalarını ateşe atanlar, kızıl derilileri katledenler utanmadan sıkılmadan İslami terör diyebilmektedirler. Bugün dünyanın neresinde İslam’la nitelendirilmiş bir terör örgütü varsa hepsi kendilerinin bir oyunudur, kurgusudur. Kurdukları bütün terör örgütlerinin bir tek amacı vardır o da Siyonist İsrail Devleti’nin ömrünü uzatmaktır. Bizim insanımızı bile inandırdıkları bu İslami Terör Örgütlerinin (!) kâfirlere, İslam düşmanlarına ve Siyonist İsrail’e tek laf ettikleri, tek kurşun attıkları görülmüş müdür? Dünya uyanırken bizimkiler hâlâ uyumaya devam ediyor.

Reis 30 Ocak 2009’daki Davos görüşmeleri sırasında Siyonist İsrail’e ”ONE MUNİTE” demişti. O günlerde bu ülkenin monşerleri televizyonlarda ağlaşık vaziyette nasıl mahvolacağımızı anlatıp duruyorlardı. Yaşananlar sindirilmiş ve susturulmuş bir bilincin yansımasıydı. İşte o gün Reis hem dünyaya hem de bizdeki zihniyete isyan ediyordu. Bu isyan, İslam coğrafyasında müthiş bir sevince ve heyecana yol açarken, mazlum ve mağdur coğrafyalarda, sindirilmiş ülkelerde içten içe bir sevince yol açmıştır. Artık zalimin zulmü yüzene karşı açık açık söylenebiliyordu. İnsanlığın Abdülhamit’ten beri beklediği bu isyan ve haykırış yine bu coğrafyadan ve yine Abdülhamit’in torunlarından geliyordu. 

Reis, 2014’ten itibaren dünyanın beşten büyük olduğunu söyleyerek öncelikle ümmet coğrafyamızı ve ardından dünyayı bu söyleme alıştırarak, onlarda bir izzet, onur ve haysiyet inşa ediyordu. Tüm tehdit ve şantajlara rağmen Birleşmiş Genel Milletler’ de yaşananlar ve oylama sonuçları bunun bir tezahürüdür. Reis’in Cumhurbaşkanı olduğu günden beri verdiği mücadelenin dünyayı getirdiği nokta; görmek isteyenlerin görebileceği,  anlamak isteyenlerin anlayabileceği, duymak isteyenlerin duyabileceği ve hissetmek isteyenlerin de hissedebileceği kadar açık ve nettir. ”Bu kez dünya ‘one munite’ dedi.”