Bu Bir Çağrıdır

Asiye RÂNÂ -

VAN 9.10.2012 13:11:35 0
Bu Bir Çağrıdır
Tarih: 01.01.0001 00:00

     Çağın ötesini konuşabilmek varken bu günü değerlendiremez hale geldi İslamcılık…

     Başta Kürt sorunu olmak üzere, Arap baharı, kapitalizm, emperyalizm gibi birçok konularda çuvalladı…

     Otuz kırk yıldır bin bir emek ve umutla yetiştirdiğimiz aydınlarımızın büyük çoğunluğu ya kapitalistleşerek ya faşistleşerek ya da muhafazakârlaşarak sisteme eklemlendi... Asla suya sabuna dokunmuyor, kitaplarında ve konferanslarında sadece dini ritüellerden bahsediyorlar… 

     Bu konuda bile, muhafazakâr zemine geriledikleri için akıllara zarar yorumlar yapabiliyorlar.

     Hak adalet ve özgürlük kavramlarından bahsettiklerinde ise söyledikleri boşlukta kalıyor dönemin sorunlarında karşılık bulamıyor…

     Bir çürümeden bahsediliyor ama çürümenin derinine inilmiyor… Çürüme özde olduğu halde ya tamamen başka yerde ya da çürümenin yüzeyinde vakitler, emekler ve umutlar harcanıyor…

     Mesela;

     Namaz platformu kurulup namaz çağrısı yapıldı, yazarlar bunun üzerine kitap yazdı, TV de konuştu, hemen her ilde seminerler düzenlendi… Peki, bütün ülke gece gündüz namaz kılsa bu çürüme duracak mı?

     Tesettürün bozulmasından şikâyetçiler... Gençlerle yapılan derslerde bu konuya vurgu yapılıyor. Herkes kendince önlem almaya çalışıyor. Peki, ülkede bütün kadınlar çarşaf giyse bu çürüme engellenecek mi?

     Yardım dernekleri gece gündüz çalışıyor, yardım çağrıları yapılıyor, yenileri kuruluyor… 

     Peki, daha fazla infak etsek bu çürüme sona erecek mi?

     Daha da çoğaltabilirim fakat uzatmaya gerek yok!

     Bunları küçümsediğim düşünülmesin…

     Sadece işaret etmek istiyorum ki; çürümenin asıl kaynağı İslamcıların zihinleri…  

      Kapitalizm, emperyalizm, faşizme ve muhafazakârlaşmaya karşı İslamcıların ciddi bir söylemi ve karşı duruşu yok maalesef.

      Aksine yeşil kapitalizmi icat ederek dünya kapitalizmine destek sağladılar, her geçen gün daha bir hırsla destek sağlamaya devam ediyorlar.

      Soğuk savaş döneminin bitmesiyle beraber kendisine düşman olarak İslam coğrafyasını seçen NATO’ya karşı tepkileri minimum seviyeye indi, NATO’yu ve topraklarımızdaki üslerini yani emperyalizmi bir tehlike, bir tehdit olarak algılamıyorlar.

      Bazı İslamcı yazarlar “Yeni Osmanlıcılık” projesini ortaya atarak hatırı sayılır bir kitleyi peşinden sürüklemeyi başardı. Bu Türklerin İslam coğrafyasına “Abilik” yapması anlamını taşıyor ki bu diğer Müslüman uluslara hakarettir. Bunun en iyimser anlamı “Siz yönetimden anlamazsınız, kendi kendinizi idare etmekten acizsiniz, bizim himayemize girin” demektir. “Osmanlı'dan koptuktan sonra Arapların yüzü hiç gülmedi, uzun yıllar sömürüden sonrasında da kukla diktatörlerden kurtulamadılar” türünden söylemlerin altında “Bizden ayrılanın sonu budur” tehdidi yatmaktadır. Bu tür düşünceler ve söylemler faşizm değil de nedir?

     Yıllar önce bu toplumun geleneksel din algısına ciddi eleştiriler getirerek, “nakil” ile yaşamaya alışmış, akılı devre dışı bırakmış kitlelere aklın dindeki önemini hatırlatan ve bu konuda ciddi adımlar atan İslamcılar birden bire aklı devre dışı bırakmaya başladılar. İslam’ın kesilmiş, kurutulmuş yenilikçi dalını yeşertmeye gayret ediyorken her ne olduysa yeni yorumlara karşı şiddetli bir taassuba büründüler. Muhafazakârlığın bayraktarlığını yapmaya başladılar. Tefsir ve fıkıh konusunda yeni yorumlara zihinlerini kapattılar…

     Görüldüğü gibi İslamcıların yukarda bahsettiğimiz çürümeye çare olacak önerilerinin olmasını bir tarafa bırakın, bizzat kendileri hastalıklı zihinleri nedeniyle çürümenin sebebidirler… 

     Geçmişte çölü geçebilmek için çaba harcıyorlardı. Oysa şimdi önlerine serap konuldu… Bu serabın adı içerde siyasette söz sahibi olmak dışarda ise Arap baharı… Hala çöldeler ama kendilerini vahada sanıyorlar. Oyalanıp duruyorlar…

     Kötü gidişatın farkında olanlar nerede yanlış yaptık sorusunun cevabını tartışmalı ve bu yanlıştan dönülmeli artık… Fakat herkes toplanmış can çekişen İslamcılığın başında cenaze namazı kılma derdinde, kurtarmayı düşünen yok…

     Sayısının çok az olduğunu bildiğim akil insanlara çağrı yapmak istiyorum!

     Sesinizi birleştirin!

     Yanlışın farkında olanlar çözüm için farklı guruplarla ses birleştirmekten medet ummamalıdırlar. Tam olarak neyi kastettiğim anlaşılsın diye bir örnek vermek istiyorum: Biz Suriye ile savaşa hayır diyoruz. Çünkü çirkin planı ve sonuçlarını görebiliyoruz. Bizim ümmetle ve hatta insanlıkla ilgili kaygılarımız var…  Fakat bizim dışımızda savaşa hayır diyenlerin kaygıları ve hesapları tamamen farklı olabiliyor… “Araplardan bize ne, canları cehenneme” diye düşünen Kemalist solcular, doğrudan yana tavır almak yerine tavırlarını sadece AKP karşıtlığı üzerine oturtan muhalifler, “Savaşa girersek ekonomimiz bozulur” diye düşünen kapitalistler… Ve belki benim tespit edemediğim başka düşüncelerle “hayır” diyenler…

     Bizim bir kimliğimiz ve bir duruşumuz var, ya da olmalı… Duruşumuz başka söylemlerin arasında erimemeli, kimliğimiz farklı hesapları olanların arasında yok olmamalı...

     Şu anda ivedilikle muhafazakârlığa, kapitalizme, faşizme yamanan ve emperyalizme gözlerini kapatanları sırtımızdan atıp kalanları toparlamamız gerekiyor… Yeniden akil insanlarla başlamak lazım…

     Selam ve dua ile…