Biz 'cemaat-MHP-CHP' cephesinde yokuz...

ALİ BAYRAMOĞLU

VAN 27.03.2014 09:32:03 0
Biz
Tarih: 01.01.0001 00:00

Biz 'cemaat-MHP-CHP' cephesinde yokuz...

Önümüzdeki hafta sonu seçimler var, geçen hafta sonu ise Nevroz'du. Diyarbakır'da bu ikisini bir araya getiren bir karşılaşma yaşadık. Mithat Sancar, Erol Katırcıoğlu, Mesut Yeğen ve ben IMC televizyonunda BDP Eş Başkanı Demirtaş'a sorular yönelttik. Kürt Hareketi'nin, Öcalan'ın, BDP'nin AK Parti-cemaat çatışmasında nerede, nasıl durduğu meselesini özellikle deştik.

Mesut Yeğen, Öcalan'ın Nevroz mesajına işaret ederek şöyle bir değerlendirme yaptı:

'Bu zamanda böyle bir konuşmayı hükümet arasa bulamazdı. Bunu hükümetin maruz kaldığı operasyon ortamını dikkate alarak söylüyorum. Bugünkü açıklamayla bence Öcalan hükümetin karşısına dikilmeyeceğini, hükümet karşıtı cephede yer almayacağını beyan etti. Sizin izahınız nedir?'

Demirtaş'ın bu soruya verdiği yanıt, pek çok taşı yerine yerleştirmek açısından son derece önemliydi.

Şöyle diyordu:

'AKP karşıtı cephe, eğer 'cemaat-MHP-CHP' cephesiyse biz o cephede değiliz, bu doğru. Öcalan yaptığı Nevroz açıklamasıyla o cephede olmadığını deklare etmiş oldu.

Ama o cephede olmayınca bu direkt AKP'nin yanında oluyorsunuz anlamına da gelmiyor...

Biz ikisini de eleştiriyoruz. AKP'yi muhatabımız olarak eleştiriyorum, ama öbürünün amacını meşru görmüyorum. Ulusalcı-cemaatçi cepheyi meşru görmüyorum. Ama AKP'nin uygulamalarını da doğru bulmuyorum. AKP'yi uyarıyorum, 'savsaklıyorsun, yasal zemin oluşturmuyorsun, süreci provokasyonlara açık hale getiriyorsun, devleti, sistemi darbe girişimlerine açık tutuyorsun'. Öcalan bunu söylüyor...

Israrla bir kesim Kürt hareketine 'AKP karşıtı bir cephe içinde yer alacaksınız, o cephe burasıdır, başka yerde duramazsınız' diyor. Bu, bizim asla düşmeyeceğimiz bir tuzaktır. 'AKP karşıtıysan senin yerin bizim yanımızdır' diyenlere, 'hayır kardeşim yerimiz sizin yanınız değil, durduğunuz yer yanlış, amacınız meşru değil, muhalefet tarzınız doğru değil' demeye devam edeceğiz...'

Bu tutumunu şöyle gerekçelendiriyordu Demirtaş:

'Niye amaçları meşru değil diyorum, bakın şu ortaya dökülen bilgilerin, tapelerin, kayıtların normalde bir tanesi bir hükümeti götürür. Ama toplum bunların amacını, meşruiyetini sorguladığı için hükümet düşmüyor. Elinizde bu kadar bilgi, belge varsa, bu kadar dinlediyseniz, her şey hukuka, yasaya uygunsa yıllardır niye ortaya koymadınız bunları? Toplum bunu soruyor, biz de soruyoruz. Hırsızlık varsa zamanında açıklayacaktınız. Demek ki sizin amacınız yolsuzlukları ortaya çıkarmak değil, seçimlerin arifesinde elinizdeki malzemeyi siyaseti dizayn etmek için kullanmak.

İkinci mevzu şu: Bunları ortaya döküyorsun da sen ne kadar temizsin? KCK operasyonlarında cemaatin hiç mi rolü yok? Elinde kayıt yok mu, hangi siyasetçilerin tutuklanacağına karar verilen toplantılarda cemaat temsilcisi neler söylemiş?

Üçüncü mevzu hukuk dışı, kanun dışı dinlemeler yapılmış, özel hayatlar dinlenmiş, bunlar gayri meşru yollarla servis ediliyor ve bunlar üzerinden muhalefet yapmamız isteniyor. Biz ilkesel olarak buna da karşıyız... AKP'yi eleştirmek için bu malzeme bize lazım değil. Pratikte hükümetin yaptığı kıyamet kadar yanlış var. Özel bir telefon konuşması Roboski'den daha mı önemli?

Demirtaş'ın vurguları, analiz parlaklığı, netliği etkileyici ve Kürt siyasi hareketinin duruşu açısından açıklayıcı.

İki hususa gönderme yapıyor.

İlki ilkesel duruş. Kürt siyasi hareketinin gayri meşru siyaset hattında yer ve yol almayı red etmesi ilkesel açıdan son derece önemlidir. Özellikle bu çamurlu yolda yürümeye çalışan CHP, MHP gibi partiler, bırakın partileri bu pis zeminde demokratik siyaset vurgusuyla Türkiye'yi anlamlandırmaya çalışan yazar çizerler için bir örnektir. Kürt hareketinin böyle bir duruşla Türk siyasi arenasında daha etkin bir aktör haline gelmeye başlaması sevindiricidir.

İkincisi 'realpolitik'le ilgili. Kürt hareketi, CHP- MHP-cemaat hattına karşı duracağını, (benim bir soruma verdiği yanıtla) hukuk çerçevesinde kalındığı takdirde hükümete cemaatle mücadelesinde destek verileceğini ima ediyor. Bu askerle de sorun yaşayan ya da asker tarafından ciddi bir sorun olarak algılanan cemaatin seçim sonrası yalnızlaşması demektir.

AK Parti'nin oy oranı, barış süreci sorunu, yolsuzluk dosyaları elbette dengeleri etkileyecek diğer unsurlar.

Hafta sonuna az kaldı...