BİREYİN YALNIZLIK KUYUSUNA YOLCULUĞU

MEHMET AKİF ŞAHİN

VAN 30.05.2016 10:07:42 0
BİREYİN YALNIZLIK KUYUSUNA YOLCULUĞU
Tarih: 01.01.0001 00:00

 Savlarımızı ve düşüncelerimizi terk ettiğimiz zamanların sonrasında çoğu kez bireyin yalnızlığının kuyusuna düşeriz.

İnandığımız değerlere ihanet ettiğimiz zamanlar kopartılmış bir sergüzeştin içine savruluşun öyküsünü yaşamaya başlarız   Hayat; karmaşık birçok serüvene giden yolun kavşağındaki kararsızlığın eşiğinde beklemektir.

Bireyin uygun adım geçmiş ve gelecek zamanın içine yolculuk ve tam tekmil bir yürüyüştür.

İster ağır aksak, ister koşar adım gidin, alacağınız yol duracağınız mekân belirlenenmiş kaderci düşüncenin uzağında umut bulutlarının gölgesindeki bekleyiştir. Bu yola çıkış zamanı ve mekanı anne karnında başlar.

Doğmadan önce anneyle birlikte geçirilen süre ve anneye bağımlı geçirilen bebeklik süresi ruhumuza işlenmiştir.  Bu hayat bilincimizde çok ruhumuzla belirgin olan gerçekliğimiz bize yaratıcıdan armağandır. Bu dönemlerde huzur bulduğumuz mutlu olduğumuz mekanlar vardır.

Bebeklik ve çocukluk dönemlerinde beslendikten sonra uzanıp başımız yasladığımız annenin sıcaklığıdır. Sonra hayal dünyamızın bizi sürüklediği çocukluk gençlik öncesi dönem bambaşka bir dünyadır.

Şekerli yiyeceklerle haz duyduğumuz renkli balonlu bir dünyaya adım atma zamanıdır. Uçurtmaların kanatlarına takılan, dalgalanan renkli düşlerimizdir.

Çoğu kişi için göz açıp kapayıncaya kadar geçen süredir.  Bu dönemde kendimize mutlu olma mekanları ararız. Bazı zaman bu sokağımızdaki oyun parkıdır. Bazı zaman kendi odamızda uzanıp yattığımız beşik veya yatağımızdır. Oyuncaklarımızla baş başa kurulan hayallerimizdeki umutlarımızdır.

Üzüldüğümüzde annemize sarılıp hüngür hüngür ağladığımız sığınağımızdır. O günler hepimiz için tebessümle hatırlanan umutlu bir şarkının nakaratlarıdır. Sonra okul yıllarımız bizi heyecana sürükleyen küçük mutlulukların resmini çizdiğimiz yansımalar dünyasıdır.

Suskun ve kederli olduğumuz zamanları çabuk unuttuğumuz yıllardır. Küçük mutluluklarla bitişen bir dünyanın ortasında yapa yalnız kalmışızdır.

Notasız bir müziğe eşlik ettiğimiz mekânları teğet geçeriz. Bu okul bahçelerinde mahalle arlarında top oynayıp delikanlı şarkılarla hüzünlenip sevindiğimiz anıların darağacına astığımız cevapsız mektuplarımızdır. Uzanıp tutunamadığımız salıncaksız bir dünyaya serbest düşüşümüzün öyküsüdür.

Akranlarımızla amaçsız kavgalarımızla sonuçsuz tartışmaların eşiğinde çırpınışlarımızdır. Gürültülü bir hayata koşar adım yürüdüğümüz bir dünyaya savruluşumuzdur.

O dönemlerde dünya bizim için düzdür. Yokuş ve engebeli mekân yoktur. Koşturduğumuz her yer bizim için mekândır. Delikanlı olmak ve delikanlı kimlik inşa etmek için bu mekânların çeşmesinde su içmek gerekir. Bu mekânlara akan nehirlerin içinde geçerek delikanlı kimliğimiz temizlenir.

Bu kutlu sözler mekânların ve garip zamanların içinde ruhumuzla arınır. Eskiyen zamanın içinde kimliğimize ilişen serüvenler nispet edildiğimiz mekânlara atıf edilir.

Bazen bununla mutlu oluruz bazen o mekânların isimleri bizi kırılgan bir yelpazeye dönüştürür. İçimize dokunan dostluk arkadaşlık akrabalık ve ideoloji bağları bu mekânlarda el emeği göz nuruyla dokuruz. Savlarımızı ve düşüncelerimizi terk ettiğimiz zamanların sonrasında çoğu kez bireyin yalnızlığının kuyusuna düşeriz.

İnandığımız değerlere ihanet ettiğimiz zamanlar kopartılmış bir sergüzeştin içine savruluşun öyküsünü yaşamaya başlarız

iktibasdergisi.