Bir sömürü aracı olarak sigaranın ekonomisi

Zafer Burakmak

VAN 24.07.2017 10:02:28 0
Bir sömürü aracı olarak sigaranın ekonomisi
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Bir sömürü aracı olarak sigaranın ekonomisi

Sigara, daha çok sağlığa zararları üzerinden işlense de ekonomik yönünün devasalığından da irdelenmesi gereken bir konu. Amerika kıtasından dünyaya yayılan tütün tüketimi, dünyanın en büyük sektörlerinden biri durumunda.  Hayati ihtiyaç listesindeki ürünlerin bile kesintiye uğradığı savaş ortamları dahi bu sektörü küçültemedi. Aksine savaş ortamlarında pazar payını inanılmaz bir biçimde katlamış bir üründür sigara. Birinci ve ikinci dünya savaşlarındaki psikolojik durumdan yararlanan üreticiler, sigara kullanımını yaygınlaştırarak krizi fırsata çevirmesini bildiler. Öyle ki Avrupalı askerlere ABD tarafından yapılan yardım paketlerinde sigara kutuları da bulunuyordu.  Hem de amonyakla yıkanmış, nikotin oranı artırılmış sigaralar. Böylelikle Avrupalı askerler, Amerikan tütününe bağımlı yapıldılar. Amerikan firmaları, daha önceleri Anadolu tütünü yerine kendi tütünlerini kullandırmak için verdikleri uğraşları, Birinci Dünya Savaşı’nda Avrupa’daki Osmanlı karşıtlığını Türk tütüne de yönlendirerek taçlandırdılar.  

Amerikalı sigara firmalarının, tüketiciyi arttırma hamleleri arasında en ilginçlerinden biri şüphesiz toplumun yarısını oluşturan kadınlara yönelik pazarlama uygulamasıydı. Amerikan toplumunda da 1920-30’larda kadınların toplum içerisinde sigara içmesi hoş karşılanmıyordu. Sigara şirketleri, psikanalizin kurucusu sayılan meşhur Sigmund Freud’un yeğeni Yahudi kökenli Edward Bernays’i tuttular. Dayısının çalışmalarından faydalanan Bernays, kadınların sigara içme isteklerinin aslında erkeklerle eşit statüde olma göstergesi temelinde gerçekleştiği kanısına varmıştı. Bundan sonrası halkla ilişkilerin kurucusu sayılan, pazarlama dehası Bernays için çok kolaydı. Yapması gereken tek şey, Batılı kadınlar arasında büyük bir trend olan kadın-özgürlük kelimelerini sigara ile özdeşleştirmekti.  Bernays da bunu yaptı. 1929 yılındaki Paskalya kutlamalarında tanınmış ailelerden genç kızlar, yürüyüşün en görünür yerinde birden sigara yaktılar. Kızlar sigaralarını içerken, muhabirler fotoğrafları çekmiş ve ertesi gün gazeteler “Hürriyete yakılan meşaleler” manşetleriyle çıkmıştı. İstenen başarılmış ve kadın özgürlüğü, sigara ile özdeşleştirilerek şirketler büyük bir tüketici kitlesi kazanmıştı. Hem de sigara içmek için can atan bir kitle.

Yine Hollywood filmleri de bir pazarlama alanı olarak kullanılmıştı. Kovboy filmlerinin vazgeçilmezi, oyuncuların ağızlarındaki sigara idi. Filmlerin sergilendiği ülkelerdeki şehirlerin en işlek yerleri olan sinema salonlarında ağızlarında, ceplerinde Amerikan sigaraları olan yıldızlar bir pazarlama şeklinde kullanılıyordu. Sadece Philip Morris marka sigaraları, 1978-1988 yılları arasında tam 191 filmde kullanılmıştı.

Türkiye’de üretilen tütünün kalitesi, dünyada kabul görmüştü. Ancak 1880’lerde getirilen ithalat yasağı, 1980’lerde kaldırıldı. Ve bu süreç, Türkiye’deki sigaralarda yüzde 85 oranlarında Amerikan tütünlerinin kullanımıyla sonuçlandı. İlk olarak 1988 yılında Tekel’in ürettiği Tekel 2000 marka sigarasında yüzde 85 oranında Amerikan tütünü kullanılmıştı. Tekel’in özelleştirilmesi ardından bu oran yabancı firmalar üzerinden de devam ettiriliyor. Türkiye örneği, ABD’nin üretimde üçüncü sırada olmasına rağmen nasıl olup da ihracatta birinci sırada olduğunun cevabıdır aynı zamanda.

OECD raporuna göre, Türkiye yüzde 23.8 sigara kullanım oranıyla dünyada 11. sırada yer alıyor. Türkiye’de her gün 10.6 milyonu erkek, 3.9 milyonu kadın olmak üzere toplam 15 milyona yakın kişi sigara içiyor. Sigara içen kadın sayısının erkeklere oranla daha az olması, Türkiye’deki film ve dizilerde de kadınların sigara içme sahneleriyle teşvik edilmesi sonucunu doğurmuştur.  ABD'de olduğu gibi Yeşilçam da sigaranın pazarlama mekanı olarak kullanılmıştır. 

Türkiye’de birkaç yıl düşüşe geçen sigara tüketimi, son yıllarda yine artış gösteriyor. 2010 yılında 93 milyar sigara(adet olarak) satıldı. Satışlar 2013 yılında 91 milyara geriledikten sonra, 2014 yılında 94 milyar adede, 2015 yılında 103 milyar, 2016 yılında 105.4 milyar adede yükseldi. 2015 yılında iç piyasada satılan sigaraya ödenen para 39.6 milyar TL idi. 2016 yılında 47.0 milyar TL oldu.

İthal tütünlere, kar marjı olarak yabancı sermayelere ödenen paraları ve sigara nedeniyle tüketicilere harcanan sağlık masraflarını düşünmediğiniz taktirde, devletin aldığı vergi nedeniyle karlı bir ticaret olarak görebilirsiniz. Toplumda genel kanı da bu yönde ancak sigaraya 2016’da ödenen 47 milyar liranın önemli bir kısmı Amerikan tütünlerine gitti. Sigara paketlerine ödenen verginin de yine Türkiye halkının kendi cebinden çıktığı unutulmamalı. Sigaraya ödenen devasa paradaki vergi oranına bakılarak devlet için bir kazanç olduğunu düşünmek, dışarıya giden parayı es geçmek olacaktır. Nitekim sağlık masrafları küçümsenecek bir düzeyde değil. Öyle ki hükümetler, sigara tüketicilerinin kanser gibi hastalıklara yakalanması halinde tedavi masraflarını sağlık sigortasından ödememe kararı alıyor.

Asgari ücretli olarak çalışan bir işçi, günde sigaraya yaklaşık 10 lira ödemektedir. Bütçeye göre büyük bir para olan aylık 300 lira, çoluk çocuğunun rızkından eksiltilerek sigara firmalarına gitmektedir ve umalım ki; bu yazıyı okuyan bir işçi, ağrına giden bu durumdan dolayı bir sigara daha yakmak istemesin.