Bir saldırının etrafında (I)

Fırat Erez

VAN 9.11.2016 09:56:44 0
 Bir saldırının etrafında (I)
Tarih: 01.01.0001 00:00

3 Kasım Perşembe gecesi, eşbaşkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere, HDP milletvekillerinden bazıları gözaltına alındı.


Gözaltılarla birlikte, özellikle güneydoğu Anadolu bölgesinde kesif, ülke geneline ise tedricen yayılan bir internet ve sosyal medya engellemesi geldi.

Gözaltılarla birlikte PKK çevresi ve medyası öyle bir serhildan rüzgarı estirmeye başladı ki, internet yasağının sebebini anlamak zor olmasa gerek.

 

Ancak özellikle de Doğu illerindeki örgütlenmelerde, internetin ne derece etkin olduğu şüphelidir. O yüzden “yasak ne kadar etkili olacak?” değil, “Kürtler bu gözaltılara nasıl tepki verecek?”ti asıl soru.


Elbette burada Kürtlerden kastedilen, PKK yanlıları.

Gözaltıların gerçekleştiği perşembe gecesi sakin geçti ve ertesi gün beklendi.

Ancak ertesi gün, yani artık HDP milletvekillerinin gözaltına alındığı bilgisinin internet yasağına rağmen yeterince yayılmış olacağı saatlerde, Kürt illerindeki HDP kitlesi tepkisizliğini korurken, sarsıcı haber Diyarbakır’dan geldi. 

Sabah saat 08:00’de, içerisinde Terörle Mücadele ve Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nün olduğu eski emniyet müdürlüğü binası yakınlarında bombalı bir araç patlatıldı.

Önce 8 olan ölü sayısının sonradan 11’e yükseldiği, 100’den fazla insanın yaralandığı saldırıda üç tona yakın patlayıcı yüklenmiş bir minibüsün kullanıldığı açıklandı.

Araç, muhtemel asıl hedefi olan eski emniyet müdürlüğü binası nizamiyesinin önüne gelmeden bir taksiye çarpmış, durmayıp ilerlemiş ve kazaya karışan taksi şöförü hırslanıp aracın önüne geçerek bombalı minibüsü durdurmuştu.

Taksici aracı durdurduktan sonra, inip şöförüyle tartışacağı minibüsün kapısını açmış, düzeneği görmüş ve “bomba!” diye bağırdıktan sonra da araç, hedeflenen noktadan bir köşe önce patlatılmıştı.

Diyarbakır’da sıradan bir sabahtı ve patlama yerinin yarattığı fark, ölen siviller ile polisler arasındaki orandaydı.

Patlama bir köşe önce olduğundan çok sayıda sivil ve az sayıda polis kaybedildi. Bir köşe sonra olsaydı, muhtemelen daha az sayıda sivil, çok daha fazla sayıda polis kaybedilecekti.

Her zaman olandan farklı olan ise, patlamadan birkaç saat sonra sosyal medyada saldırının PKK tarafından üstlenildiği haberinin yayılmasıydı.

 

Genelde olduğundan çok daha erken gelen bir üstlenmeydi bu.

İşin aslı, o saatlerde gelen bir PKK üstlenmesi yoktu.

 

Valilik ilk yayınladığı açıklamada “Bölücü Terör Örgütü” sözleriyle saldırının kaynağı olarak açıkça PKK’ya işaret ediyor, ama bir üstlenmeden söz etmiyordu (http://www.diyarbakir.gov.tr/04112016-basin-duyurusu-baglar-ilcesinde-meydana-gelen-patlama-2).

Ancak bir sonraki açıklamada,  bu sefer saldırıyı PKK’nın üstlendiğini belirtiyordu (http://www.diyarbakir.gov.tr/04112016-basin-duyurusu-baglar-ilcesinde-meydana-gelen-patlama-3).

Bu bir hataydı ve olayın ilerleyen aşamalarında ortalığı oldukça karıştıracaktı.

PKK çevrelerinden ise Diyarbakır valiliği açıklamasına hiçbir itiraz gelmedi.

Aksine, saldırıyı kutlayanlar ve PKK/HDP tarafından saldırıyı kınayanlara da sert tepki gösterenler oldu.

HDP milletvekillerinin tutuklanmasına Kürtler tarafından gösterilmesi istenen tepkiyi, bir PKK trolü “Sokaklar, okullar, fabrikalar, kaymakamlık ve valilikler 6-7 Ekimdeki gibi yanmaya başlarsa siz olacakları görün” şeklinde betimlemişti. Ama bu beklenti hiç gerçekleşmedi.

Onun yerine, Diyarbakırlılar tepkilerini HDP’ye yönlendirdiler ve binasına saldırdılar. Diyarbakır HDP binasının tahribi ve birkaç PKK sempatizanın linç edilmesi polis tarafından engellendi.

Günün ilerleyen saatlerinde bir twitter kullanıcısı kentteki durumun tarifini “Diyarbakırda HDP sanki % 1 oy almış gibi bir etki var.  Şehir sakin, kurumlar açık, hiçbir aksilik yok”sözleriyle yapıyordu.

Gözaltıların ertesi günü olan Cuma böyle biterken ve HDP milletvekili Hasip Kaplan, gözaltılar yüzünden hühümet yerine patlama yüzünden partisine tepki gösteren halka, “Kürdün yavşağına, iktidar uşağına, tırşıkçısına yazıklar olsun; keklik soylulara!!!”tweetiyle hakaretler yağdırırken, sosyal medya, günün Cumartesiye döndüğü saatlerde yeni bir haberle tekrar sarsıldı.

Reuters kaynaklı haber, Diyarbakır Bağlar saldırısının IŞİD tarafından üstlenildiğini, örgütün sitesinden alınmış bir ekran görüntüsünü de kaynak göstererek iddia ediyordu.

 

Bu satırlar yazılırken Reuters haberinin doğruluğu halen teyid edilmiş değildi. Bazıları ekran görüntüsünün sahte, haberin ise Reuters’ın Mısır kökenli ve Sisi yanlısı bir muhabirinin uydurması olduğunu; IŞİD’ın saldırıyı hiç üstlenmediğini iddia ederken, bazıları üstlenmenin gerçekliğinden emin olmaya devam ediyordu.
 

Başta Cumhuriyet gazetesi, DikenT24Sol Haber Portalı (haber.sol.org.tr) gibi muhalif siteler, tabiri caiz ise Reuters’ın bu haberine balıklama atladılar.


Hattâ Sol Haber Portalı, hâlâ gerçekliği kuşkulu, kaynağına erişilemeyen habere “IŞİD bu saldırının bir işaret fişeği olduğunu ve bu tarz saldırıların devam edeceğini duyurdu” gibi uydurma süslemeler eklemeyi de ihmal etmedi.

Ve bu haber sonrasında o ana kadar saldırı hakkında tek kelime etmeyen PKK ve HDP’liler birden uyandı.


Vekillerin gözaltına alındıktan sonra saldırının hedefindeki emniyet binasına götürüldüğü hatırlandı.

Hedefin aslında HDP olduğu, binanın içinden IŞİD’a istihbarat iletildiği iddiaları ortaya atıldı.

Gözaltına alınan ve sonra serbest bırakılan HDP’lilerden Ziya Pir, yine Twitter’dan yaptığı açıklamada “IŞİD saldırıyı, yine o karakolda hukuksuzca tutulan HDP’lilere yaptı. Çüngüş İlçe Başkanı hayatını kaybetti. Figen Yüksekdağ ve S.S. Önder kılpayı kurtuldu”diye yazdı.

PKK/HDP’lilerin saldırıdan sonra sessiz durma ve IŞİD’in üstlenmesi sonrasında celallenme tavrı, aslında bir açıdan mantıklıydı.


Perşembe gecesi gerçekleştirilen tutuklamaların hemen ardından halkı sokağa çağırıp aynı anda (sivillerin de zarar göreceği elbette bilinen) bir saldırı düzenlemek pek mantıklı görünmüyordu; üstelik, gerçekten olay sırasında hedef binada HDP ileri gelenleri de vardı.

Bu, muhtemelen PKK’nın tercih edeceği bir durum değildi, zira kendi “sokağa çıkın” çağrılarını provoke etmek anlamına geliyordu.


Öyleyse, PKK yanlısı kitlenin sokak çağrısına cevap verip vermediğinin henüz belli olmadığı bir an için planlanmış bu saldırının mantığı neydi?

Bu sorunun cevabını sonraya bırakıp, olayın akışına dönelim.

Toplum, saldırının IŞİD tarafından yapıldığına inananlar ile PKK tarafından yapıldığına inananlar olarak ikiye bölünmüşken, Cumartesi günü Diyarbakır Valiliği, olayın PKK tarafından gerçekleştirildiğinin ispatı ve açıklamasını dayandırdığı kaynak olarak, bazı PKK’lılar arasında gerçekleşen telsiz konuşmalarının önce dökümünü, sonra da ses kayıtlarını servis etti.


Bir gün sonra, saldırıyı gerçekleştiren PKK’lının kimliğinin açıklanması geldi.

Kayıtlar, patlama sonrasına dair karşılıklı bilgilendirme konuşmalarıydı ve saldırının PKK tarafından gerçekleştirildiğini apaçık kanıtlıyorlardı. Ancak valiliğin “PKK üstlendi” açıklamasının mesnedi hâlâ ortaya konulmuş değildi.

Bu da elbette kafaları karıştırıyor ve PKK/HDP tarafının “Valilik yalan söylüyor, IŞİD’ın yaptığı saldırıyı PKK’ya yıkmaya çalışıyor” tarzı suçlamalarının zeminini oluşturuyordu.

IŞİD lideri Bağdadi’nin daha birkaç gün önceki,Türkiye’nin artık meşru hedef olduğu şeklindeki açıklaması da bu algıya yardımcı oldu.


Aslında oldukça şüpheli olan, ama iyi araştırılmadan doğru kabul edilen “IŞİD üstlenmesi”ni gerçek kabul ederek yapılan yorumlara en iyi örneklerden biri, Ümit Kıvanç’ın Gazete Duvar adlı haber portalında yayınlanan, “DAİŞ yaptı ama biz PKK yaptı diyelim” başlıklı yazısıydı.

Saldırının PKK tarafından da yapılmış olabileceğini, PKK’nın da aynen böyle eylemleri olduğunu kabul ediyordu Kıvanç -- ama IŞİD üstlenmesinden de gayet emin olarak şunları ekliyordu: “Önümüzdeki haftalar ve aylarda ‘İslâm Devleti’ örgütünün Türkiye’de sayısız eylemine tanık -daha doğrusu kurban- olacağız. Bu kaçınılmaz. Devlet yetkilileri muhtemelen ‘onlara da PKK yaptı deriz’ rahatlığındadırlar. Yalan âleminin bizzat kurbanlarınca, yani yönetilenlerce bu kadar yaygın şekilde benimsenişi yönetenlere bu rahatlığı veriyor. Bu, yönetenlerin yalan üretmesinden, yalanı hayat tarzı kılmalarından daha büyük tehlike.” (http://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2016/11/05/dais-yapti-ama-biz-pkk-diyelim/).

Sol mahalledeki benzerleri gibi Ümit Kıvanç da, Gabriel Garcia Marquez’in önderlik ettiği sol aydınların bir zamanlar Kolombiya’da FARC için yaptıklarını hatırlatacak bir şekilde “PKK’yı barış masasına çağırmak” türünden bir atak yapabilecek, böyle olumlu bir katkıda bulunabilecek kişilerden.

Ama o/onlar, AKP nefretinden bulanmış akıllarıyla, PKK’nın çoktan anlamsızlaşmış silahlı mücadelesini onaylamak ve hattâ bazen yüceltmekten kendilerini alamıyorlar.

 

Bunların ikisini de yapmadıklarında ise, en azından PKK’nın AKP’nin en dişli rakibi olduğunu sızdırıyorlar söylemlerine…

AK Parti hükümetini yanlış konumlandırmalarının külliyatı o kadar ağır ki, onunla hesaplaşıp gerçeklere dönmek asla akıllarına gelmiyor, veya geliyor da bundan özenle kaçınıyorlar.


Hangisidir bilmek zor, ama eğer ikincisiyse, sadece yanılgıdan değil aynı zamanda yalandan da muzdaripler demektir.

Ümit Kıvanç’ın yazısından yaptığım alıntıların da gösterdiği gibi, tüm tezlerinin nasıl dönüp kendisini vurduğunu, betimleme ve analizlerinin hedefinde nasıl birden kendi kendini bulduğunun gösterilebileceği çok örnek var, ama bu yazının o kadar yeri yok.

Ancak sırf şu örnekte tam da bu oluyor, çünkü Pazar günü tartışmalara son veren yeni bir haber düşüyor ajanslara.

 

TAK, Diyarbakır Bağlar bombalı araç saldırısının kendileri tarafından gerçekleştirilmiş bir fedai eylemi olduğunu açıklıyor.

Yapabilir mi bilemem, ama keşke Ümit Kıvanç kendi yazısını bir daha okusa da bütün cesaretini toplayarak hatâsıyla yüzleştiği bir “aydınlanma” yaşasa.

Belki o zaman, doğru bakış açısına sahip, bu saçma savaşı durdurmakta samimi çabalar gösteren, muhtemelen etkili de olabilecek bir “Sol Aydınlar” grubumuz olur.

Bu yazının başlarında verdiğim sözü tutmaya; HDP vekillerinin gözaltına alınması üzerine derhal yapılan sokak çağrısıyla eş zamanlı gerçekleşen bombalama eylemindeki mantıksızlığı açıklamaya;


PKK tarafından gerçekleştirilmiş bir saldırıyı IŞİD’ın niye ve hangi saiklerle üstlenmiş olabileceğini tartışmaya yer kalmadı.

Valiliğin “PKK üstlendi” açıklamasının incelenmesi de bunlara eklenecek -- ama bir dahaki yazıda.

SERBESTİYET