BİR AĞAÇ GİBİ TEK VE HÜR VE BİR ORMAN GİBİ KARDEŞCESİNE

Bilgin Erdoğan

VAN 1.07.2018 08:28:35 0
BİR AĞAÇ GİBİ TEK VE HÜR VE BİR ORMAN GİBİ KARDEŞCESİNE
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Seçim sonrası imanına ve idrakine kefil olduğum hanım bir arkadaşımız yazdı. “Bizim ailede ben Tayyib Erdoğana eşim HDP’ye kızım ve küçük oğlum Doğu Perinçek’e ve en büyük oğlum AK partisine oy verdi”dedi. "Sizin ev küçük Türkiye olmuş" dedim.

Bir aile çatısı altında bu çok renkli tablo korunabiliyorsa bir ülke şemsiyesi altında niçin birlik ve beraberlik içinde olmayalım diye düşündüm.

Ben bu ülkede ideoloji ve dünya görüşü farklılıklarından dolayı bir çatışma olacağına inanmıyorum.

Bilakis entellektüel yetersizliğin neticesi olan hamlıktan ve yobazlıktan tevellüd eden ideoloji holiganlarının ve din bezirganlarının bu memleketin en büyük belası olduğu kanaatindeyim.

Kendi fikriyatına, ideolojisine ve duruşuna güvenen kimse tartışmadan ve birilerinin kendisine muhalefet etmesinden ve onların aykırı duruşundan rahatsız olmaz. Zira yanlış olan bir şeyin bastırılarak yok edilmesi değil açığa çıkarılarak tedavi edilmesi daha akıllıcadır.

Zaten ideolojiler, dünya görüşleri, siyasi fikirler batıl dahi olsa baskıya muhatap olduğunda veya yasaklandığında daha cazip hale geldiğinden bu durum ona muhalif olanlar için daha meşakkatli ve girift bir hal kesbeder.

Öyleyse hakaret, taciz, saldırı, tahfif etme veya küfretme olmadığı takdirde inanç ve fikir hürriyetini esas alan cemiyetler, toplumlar, parlementolar, devletler yaşadığımız hayatın tabiatına en uygun olanlardır. Böylesi cemiyetler yaşamaya en değer toplumsal yapılardır.

Lakin melekette tarihi bilgisini Mehmet Akife hakaret eden tarihciden, dinini kabirde yanmayan kefen satan din bezirganından ve siyasi gündemi klavyesinden iftiranın ve tahkirin eksik olmadığı sosyla medya   holiganlarından öğrenmeye ve takip etmye kalkınca karşımıza çıkan tablo da esef verici oluyor maalesef.

Mesele görüş farklılığı değil edep yoksunluğudur. Fikir üretememenin verdiği eziklikle slogan üreten holigan zihniyet iledir sorunumuz.

Çarşamba camiasından Abdülmetin Balkanlıoğlu vefat ettiğinde her çizgiden müslüman kesimin üzüntülerini ve kayıplarını izhar etmeleri bu kimsenin edebiyle ve olgun tutumuyla ilgiliydi.

Bu ülkeyi bekleyen en büyük tehlike ideolojik kamplaşma riskidir. Her parti veya dernek ya da klüp veya cemaat hatta tarikat kendi bünyesinden iftirak tohumu saçanları uzaklaştırmalıdır.

Ben bu seçimin sonuçları itibarıyla gayet güzel oldu diye düşünüyorum. AK partisi disinda diğer siyasi partilerin de meclis içinde temsil edilebilme hakları oldu. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan başkanlığında çoğulcu ve renkli bir parlementomuz oldu.

Bir meclis ne kadar renkliyse o kadar verimlidir. Zira her şey zıddıyla kemal bulur. Hakikat tez ile anti tezin çatışmasından çıkar. Burada mühim olan herkesin bu memleketin vatandaşı olduğunu unutmamak, holiganlaşmamak, slogan değil projeler üretip onu hayata geçirmek için çalışmaktır.

Siyasi hazımsızlık olgun bir tutum değildir. Seçim sonrası Muharrem İnce'nin seçimde hile var gibi itirazlar yerine "Adam kazandı" ifadesi takdir edilmesi gereken bir tutumdur. Zaten unutmamak gerektir ki adam olan kaybetse de kazanır adam olmayan kazansa da kaybeder.

 Aynı olgun tutumun bu seçimden galip çıkan AK parti taraftarlarının da göstermesi icap eder. Bu seçimde CHP birinci parti çıkamasa da başarı göstermiştir. HDP barajı aşarak ve 67 millet vekili çıkararak başarılı olmuştur. Bu partilerin ideolojileri bize çok aykırı olabilir lakin başarı takdir edilmesi gereken bir değerdir.

Toplumsal barışa yönelik söylem geliştirmek ne hükümetin ne de milletin aleyhinedir. Ben bu seçimde en büyük hizmeti Saadet Partisi yaptı diye düşünüyorum. Kendileri bir şey kazanmadı ama Tayyip Erdoğan liderliğinde çoğulcu demokrasiye katkıları oldu. Kınamanın ve hakaretin gereği yok zira hakiki takdiri onlar hak ediyor.

 

Seçim propagandası sırasında karşılıklı çekişmeler ve haddi aşan argümanlar olsa da Saddet partisi bugün ku hükümetin ata ocağıdır. Başkan Tayyip Erdoğan'ın ve arkadaşlarının bu yapıya vefa borçları vardır.

Bununla beraber Saadet partisi de herkes gibi anlamalıdır ki Tayyip Erdoğan sadece Türkiye'nin kahir ekseriyetinde değil ümmetin çoğu kesimlerince de seviliyor. O hakiki bir lider bunu kabul etmek lazım. Hatasiz değildir, günahsız değildir çünkü melek değildir.

Bugün Amerika’da siyahi müslüman mahkumlardan, dün yatsı namazında biri Mısırlı diğeri Suudi Arabistanlı ve diğeri Malezyalı üç farklı müslümandan 24 Haziran seçimlerinde Tayyip Erdoğan'ın seçilmesinden dolayı tebrik aldım. "Mebruk" dediklerinde gözlerinde sevinç vardı.

Unutmamak gerekir ki çirkin davranışlar kirletilmiş algıların ve duyguların eseridir. Farklı siyasi tercihte bulunan bir kimse vatan haini veya hırsız gibi sloganlarla ötekileştirilirse millet kamplaşır ve bölünür. Bugün Türkiye siyasetinde en elzem ihtiyaç ise siyasi olgunluktur. İnsanlıkta kaybedeceğime sandıkta kaybederim diyebilecek bir olgunluğa ihtiyacımız var.

Şayet bir ülke bir partiye siyaseten seçme-seçilme hakkı verdiyse artık ona terörist muamelesi yapması uygun olmaz. Bu vicdanları ve iradeleri baskı altına almak olur. Şayet öyle bir durum varsa ve bu kimselerin fiilen zulme destek oldukları ispat edilirse o partinin o ülke içinde siyaset yapması yasak edilmelidir. Hiç bir demokrasi terörizme müsamahali olma lüksüne sahip değildir.Zira zulme hoşgörü ayağına kurşun sıkmaktır. Lakin seçime girme hakkını elde etmiş bir partiye sen terörizmin siyasi ayağışın demek siyaseten etik olmaz.

Hatırlayalım ki Arap dilinde lider anlamında 'imam' anne anlamına gelen "umm" ile aynı köktendir. İdeal lider anne gibi olan liderdir. Annelerin en mümeyyiz vasfı yavruları arasında ayrımcılık yapmamasıdır. Hangi lider ideolojik, kültürel, sınıfsal, ırkı ve hatta dini ayrım yapmadan vatandaşlarını ve dahi mazlum insanları kucaklayabilecek vasıflara haiz ise onu desteklemek icap eder.

Seçim sonrası sosyal medyada aktif olan arkadaşlarımızın da toplumu ayrıştırıcı ve tahrik edici söylemlerden ve paylaşımlardan uzak durmaları gerekir diye düşünüyorum. Yeniden hatırlayalım ki bizim medeniyetimizin temeli sözdür.

Yapacağımız paylaşımları paylaşmadan önce üç merhaleden geçirmeliyiz.  Birinci merhalede doğru mu diye sormalı kendimize, ikincisinde acaba muhatabıma veya bir başkasına bu sözün faydası var mı diye muhasebe etmeli ve en son aşamada hikmete uygun , naïf ve nazikçe mi diye sormalıyız. Özellikle sosyal medya paylaşımlarında bunlara dikkat edilmeli diye düşünüyorum.

Memleketimizin birlik ve beraberlik içinde tıpkı yukardaki numune-i imtisal olarak gördüğüm aile gibi birlikte ve beraberce yaşamasını umut ediyorum.  Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine.