Bidatın tarifi ve çeşitleri

Bekir Çöl

VAN 24.11.2017 08:35:13 0
Bidatın tarifi ve çeşitleri
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Çeşitli yollarla İslam’a sokulan bidatlerden bahsedeceğimize göre, evvela bidati anlatalım ve dine verdiği zararı ortaya koyalım ki işin önemi kavranmış olsun. Önce bidati tanıyalım: Arapça da icat etmek, örneği olmaksızın yapıp ortaya koymak, inşa etmek anlamlarına gelir. Özet olarak,, ister lügat manası, ister adet, ister ibadet cihetiyle olsun mutlaka sonradan ortaya çıkarılan şeye Bid’at denir. 

 

Hz. Peygamber (A.s.) “İslam da güzel bir çığır açana o çığıra uyanlar bulundukça sevap verileceğini, kötü bir çığır açana da aynı şekilde günah yazılacağını” ifade etmiştir. Hz. Ömer de Teravih namazını topluca kılanları görünce “Bu ne güzel bidattir” buyurmuştur. (Buhari, Teravih, muvatta, Ramazan) Hz. Peygamberden sonra ortaya çıkan her şeyi, bidat sayan tarifi kabul eden âlimler, her devirde günlük hayatımıza giren yenilikleri ve icatları iyi bidat, (Bidat’i Hasene) mahsurlu olanları da (Bidat’i Seyyie) olarak değerlendirmişlerdir. 

 

İyi bidatlere örnek olarak Kur’an’ı Mushaf’ta toplamak, Teravih namazını cemaatle kılmak, Minare ve Medrese yapmak demişlerdir. Kötü bidatlere örnek olarak ta: Kabirlerin üzerine türbe yapmak, buralarda mum dikmeyi örnek olarak göstermişlerdir. “Malikilerden İmam’ı Malik, Tartuşi, Şatibi; Hanefilerden Bedreddin Ayni, Birgivi; Şafilerden Beyhaki, İbn Hacer Askalani, İbn Hacer El Heytemi; Hanbelîlerden Takıyyüddin İbn Teymiye ve İbn Recep’e göre dinle alakası olmayan ve dini mahiyeti bulunmayan şeyler bidat sayılmaz” demişlerdir. 

 

Bu âlimler, bu kanatlarına Resulü Ekrem’in şu hadisleri ile varmışlardır; “İşlerin en kötüsü sonradan ihdas edilendir,” (Müslim, Cuma) “Sonradan ihdas edilen her şey bidattir,” (Nesai, İydeyn) “Her bidat dalalettir.” (Müslim, Cuma; Ebu Davut Sünnet) Osmanlı ulemasının büyüklerinden İmam Birgivi, bidat’i şöyle ifade ediyor; “Ashabı Kiramdan sonra, din kurucusu tarafından ne sözle, ne fiille, ne açık ve ne de işaretle hiçbir müsaade olmaksızın- dinde yapılan fazlalık veya noksanlıktır” demiştir. 

 

İşte bu Şer’i manada olan bidat, Peygamber (A.S.) ın, “Her bidat sapıklıktır” sözlerinde kastettiği mananın ta kendisidir” diyor ve İmam’ı Birgivi, (Tarikatı Muhammediyye) isimli meşhur eserinde Peygamber Efendimizin şu hadislerine yer veriyor. Hz. Aişe (R. Anha) validemizden; Resulüllah (A.S.) buyurdular ki; “Bizim bu dinimizde ondan olmayan bir şeyi uydurup ortaya çıkarmak merduttur.” Diğer bir rivayette: “Şeriatımız çerçevesi haricinde amel eden kişinin, ameli merduttur.” (Buhari. Müslim) Malikilerden İmam’ı Şatibi bidat’i şöyle anlatıyor: “Sonradan ortaya konan dini görünümlü işlerdir” der ve şöyle devam eder: “Kişiler bu yola Allah’a daha çok kulluk etmeyi istedikleri için girerler. 

 

Dini görünümlü olmayıp da, dini telakki taşımayan hususlar bidat sayılmazlar. Mesela bir kimsenin helal olan bir şeyi kendisine yasaklaması bidat değildir. Et yememek gibi. Ancak bu yasaklamayı, dindarlık olsun diye yapmak bidattir. “Tarikatçıların, Erbain çıkarması yani kırk gün dini perhiz niyeti ile yemeyi, içmeyi asgariye indirmeleri gibi.” Hakiki bidate örnek: Kişinin helal bir yiyeceği dini duygularla kendisine haram kılmasıdır.

 

 İslam hukukçularına göre, “Bidat’i küfür noktasına varmayan kimsenin arkasında namaz kılmak caizdir. Ancak Hanefiler, Şafiiler ve bir rivayete göre Malikiler, başka bir İmam varken bidat ehlinin arkasında namaz kılmak mekruh görmüşlerdir. Diğer taraftan Malikiler ve Hanbelîler, bidatçilerin şahitliğini geçersiz saymışlardır. Sünni kelamcılar “Ehli bidat” tabiri ile Ashabın akait alanında takip ettiği sünnet yolunun dışında kalan mezhepleri kabul ederler.

 

 (Mutezile, Şia, Hariciler, Kaderiye ve Cebriye gibi Gudayf bin. Haris (R.A.) den; Peygamber (A.S.) buyurdu ki, “Gerçek, Allah’ü Teala her bidat sahibinden-bidatini terk edinceye kadar tevbe etmeyi örtüp men etmiştir. (Taberani) İbn Abbas (R.A.) dan; Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; “Allah’ü Teala, bidat sahibinin amelini-bidati terk edinceye kadar kabul etmeyi hoş görmemiştir. (İbn Mace) Huzeyfe El Yamani (R.A.) den; Resulüllah (A.S.) buyurdular ki, “Allah’ü Teala bidat sahibinin ne orucunu, ne haccını, ne umresini, ne cihadını, ne nafile ve tevbe sini ve ne de adaletini veya farz ibadetini kabul eder. Kıl hamurdan çekilip çıkarıldığı gibi bidat sahibi de öyle İslamiyet’ten çıkar.” 

 

Günümüz âlimlerinden Halil Gönenç Hoca “Fetvalar” isimli kitabının ikinci cildinde bidat’i şöyle anlatıyor. “Şeriatte, Kur’an ve sünnette yer almamış ve sonradan icat edilmiş şeylerdir. Bu bidatler ikiye ayrılır. 1- Bidati hasene: Dini tahsil yapmak, Kur’an’ı cem etmek, Kur’an’ı Kerimi hıfzetmek gibi. 2- Bidat’i seyyie: Küfrü gerektirmese de Ehlisünnet Vel Cemaate muhalefet eden görüş ve amellerdir. Bu çeşit bidat haramdır. Mesela: Birçok kimse Tarikat namı altında erkek ve kadın bir araya gelerek, ayın yapar ve İslam’ın kabul etmediği, birçok gayri İslami hallerin ortaya çıkmasına vesile olurlar. 

 

Bu gibi hallerin Tasavvuf ve Tarikatla ilgisi yoktur, açıkça bidattir. Her hangi bir ibadet ve zikir için hudut çizilmiştir, O sınırları aşmakta bidattir. Mesela: Teravih namazını yirmi rekât değil de daha fazla kılmak veya namazdan sonra tesbih, tahmid ve tekbirleri otuz üç defa değil de daha fazla yapmak gibi. (Günümüz meselelerine fetvalar, 2, cilt, H. Günenç) Not: Konu önemine binaen devam edecektir.