BEN BİR KÂHİN OLSAM / 2

Ömer Öcal

VAN 11.05.2013 13:00:52 0
BEN BİR KÂHİN OLSAM / 2
Tarih: 01.01.0001 00:00

“Kitapta İsrâiloğullarına şu hükmü verdik: ‘Siz o ülkede iki kez fesat çıkaracaksınız ve çok böbürleneceksiniz. (zorbalık edeceksiniz.) Birincisinin zamanı gelince üzerinize çok güçlü kullarımızı gönderdik, evlerin aralarına girip (sizi) araştırdılar. Bu, yerine gelmesi gereken bir vaat idi. Sonra tekrar size, onları yenme imkânı verdik ve sizi mallarla, oğullarla destekledik ve savaşçılarınızı çoğalttık.’

 İyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz, o da kendi aleyhinizedir. Son taşkınlığınızın zamanı gelince (yine öyle kullar göndeririz) ki, yüzlerinizi kötü duruma soksunlar (üzüntüden suratlarınızın asılmasına sebep olsunlar) ve ilk kez girdikleri gibi yine Mescid’e (Kudüs’e) girsinler ve ele geçirdiklerini mahvetsinler. (Bundan sonra) Belki Rabbiniz size acır; ama siz (fesat çıkarmaya) dönerseniz, biz de (sizi cezalandırmaya) döneriz. Cehennemi, kâfirler için kuşatıcı (bir zindan) yapmışızdır! (İsra Suresi 4-8)”

Yıllar önce yukarıdaki ayetleri okuduğum zaman İsrailoğullarının Mescid-i Aksa arsası üzerindeki İslam eserlerini yıkarak yerine, Tevrat’ta mimari özellikleri sayfalarca tarif edilen “Süleyman Mabedi”ni yeniden inşa edecekleri yorumunu yapmıştım. İsrailoğullarının yeryüzünde fesat çıkarması olmuş bitmiş bir olay değildi. Fesatlarını tekrarlayabileceklerinin ipucu, “Siz dönerseniz, biz de döneriz.” ibaresinde gizliydi.

İsrail’in Mescid-i Aksa’nın altını oyduğunu biliyoruz. Ele geçen ilk fırsatta yıkacaklardır. Nitekim son gelişmeler, zamanının yaklaştığını göstermektedir. İslam dünyasında kanın gövdeyi götüreceği ve büyük bir kırılmanın yaşanacağı savaşın geçen yıl başlayacağını sanıyordum. Anlaşılan biraz acele etmişim.

 Rusya, A.B.D. nin (Batı) Afganistan, Irak ve Libya işgaline ses çıkaramadı. Anlaşılan bunun üstesinden gelecek gücü yokmuş; fakat Suriye konusunda dik durdu. Çin’in de benzer bir pozisyon aldığını söylemek gerekir. Yani dünya, Suriye konusunda ikiye bölündü. İşte bu yüzden Suriye meselesi çok önemlidir.

 Her şey değişime mahkûmdur. Aksi halde tarih olmazdı. Yeni bir güç gelir ve eskisini tasfiye eder. Bir Arap atasözü şöyledir: “Bir gün bana, bir gün sana; bir gün kadınların, bir gün kartalların.” İşte bu prensipten yola çıkarak, “İslam Devrimi”nin önünde durulamayacağını öngörmüştüm. İran en zayıf olduğu dönemde şahı devirmiş, A.B.D. bile buna engel olamamıştı. Ardından Saddam’ın saldırısı geldi. Saddam, tüm gerici Arap rejimleri ve batı tarafından sonuna kadar desteklendi; ama Devrim ayakta kalmayı başardı.

 Devrimin mevcut durumu İsrail açısından büyük bir endişe kaynağı oluşturmaktadır. İran olduğu sürece İsrail’e rahat yoktur. Yani İsrail’in durumu, “Tatar Ramazan”daki Abdurahman Çavuş’un durumunu akla getirmektedir. Biliyorsunuz o, müttefiklerine (gardiyanlara) şöyle demişti: “Bu kazık sivri kazık; ya bunu düzelteceğiz, ya da bi yerimize batacak!”

Obama hem ağzı yandığı için, hem de balıklama atlamaya hazır kurşun askerler bulunduğunu bildiği için -belki de Rusya faktörü nedeniyle- Suriye’ye doğrudan müdahale edemiyor; ancak Obama aylar önce, “Kimyasal silah kırmızıçizgimizdir.” açıklamasını da yaptı. O zaman bunu şöyle yorumlayanlar olmuştu: “Ey Esat! Kimyasal kullanmadığın sürece katliam yapabilirsin.” Oysa ben bunun, “Kendi mazeretini kendin hazırla!” kaidesinin bir parçası olduğunu düşünüyordum. Yani Suriye’de, mesela, muhaliflere kimyasal kullandırılacak sonra da, “Esat kulandı.” diyerek müdahale bahanesi oluşacaktı. Bu öngörüm henüz gerçekleşmedi; ama dün bir yorum okudum ki şeytanın bile aklına gelmez: “Suriye rejimini, kimyasal silahların muhaliflerin eline geçmesini önleyemediği iddiası ile suçlayacaklar ve müdahalenin gerekçesi de bu olacak.”

Bundan sonra neler olabilir? Suriye durulmaz. İsrail, Esat yıkılıncaya kadar tahriklerine devam eder. (Biliyorsunuz cuma günü Şam İsrail tarafından yeniden bombalandı ve 300 Suriyeli öldü. İsrail Tayyip’in intikamını almıştı. Tayyip rahatladı ve Kızılcahamam’da partilileri karşısında adeta coştu: “Ey Esat! Vallahi yaptıklarının bedelini ödeyeceksin!” Muhalifler de bundan inanılmaz bir sevinç duydu. Sabaha doğru yapılan saldırıdan nasıl haberdar oldularsa -bunları öngöremezdim- kameraya çekip, tekbirlerle karşıladılar.) Esat cevap vermek zorunda kalır. Suriye ve İsrail açıktan savaşa girer. Hizbullah İsrail’e savaş açar. A.B.D. ve ardından İran müdahale eder. Sonucu öngörebiliyorum: Tatar kazanır.

Ben, “İnsan, şaşıracağı bir şey kalmadığı zaman olgunlaşmıştır.” derdim. Demek ki henüz olgunlaşmamışım. Bir gün benim Esat’la, İslamcıların da İsrail’le ittifak kuracağı hiç aklıma gelmezdi. İşte buna yanarım.