BAYIR BUCAK TÜRKİYE’YE MESAJ

ÇATIŞMA DAHA YENİ BAŞLADI

VAN 23.11.2015 11:20:57 0
BAYIR BUCAK TÜRKİYE’YE MESAJ
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Suriye’de yaşanan savaşın özünün Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervleri olduğunu belirten Doç. Dr. Mehmet Akif Kireçci, bölgedeki çatışmaların daha yeni başladığını söyledi. Rusya’nın elini güçlendirmek istediğini dile getiren Kireçci, “Bayır Bucak Türkmenlerinin bombalanması, Türkiye’ye doğrudan bir mesajdır” dedi.
Türkiye, dış politika ağırlıklı yoğun bir haftayı geride bıraktı. G 20 zirvesinin ardından gözler, Rusya’nın doğrudan askerî müdahalesiyle daha karmaşık bir hal alan Suriye meselesine bir kez daha çevrilmiş oldu. Paris saldırılarıyla birlikte uluslararası camianın ve kamuoyunun Suriye’deki savaşa daha fazla dikkat kesildiği bir süreçte terör, mülteci sorunu ve Rusya’nın Bayır Bucak Türkmenlerine saldırısı, gündemin ana tartışma başlıkları olarak öne çıkıyor. Ben de bu bağlamda sorularımı, Doç. Dr. Mehmet Akif Kireçci’ye yönelttim. Suriye meselesi ve Türkiye’nin bölge diplomasisi merkezde olmak üzere Doç. Kireçci ile bölgede gelinen son noktayı, Paris saldırısını, ‘Yeni Dünya’ gerçeği olarak mülteci sorununu ve Türkiye’nin önümüzdeki süreçte dış politikada takip edeceği yolu konuştuk.
Bölgemizde büyük ve kanlı çatışmalar yaşanıyor. Çok taraflı bu çatışmalar hangi dengelerin sonucunda ortaya çıktı?
Soğuk Savaş bittikten sonra, ABD’nin hakim olduğu bir Yeni Dünya Düzeni’nden söz edilmişti. Fakat özellikle 1991’deki Körfez Krizinden sonra bu tanımlamayı ‘Yeni Dünya Düzensizliği’ olarak kullananlar da oldu. Daha önce, iki kutuplu düzende kimin dost, kimin düşman olduğu; hangi ülkenin hangi kampta yer aldığı belliydi. Bugün ise kimin nerede yer aldığı belli değil. Çok değişken bir dönemdeyiz. Bunun en somut örneği, yıllarca Amerika’ya söylem ve ideolojik olarak karşı olan bir ülkenin, İran’ın bugün Amerika tarafından kucaklanmasıdır. Irak’ın işgalinden sonra ortaya çıkan durum ve en son Arap Baharı’nı takip eden süreçte Suriye’de gelinen nokta, bu düzensizliğin son örnekleri. Sanki Pandora’nın kutusu açıldı ve her şey ortaya döküldü.

ÇATIŞMA DAHA YENİ BAŞLADI
Çatışmanın bu denli hararetlenmesi çözümün yaklaştığı şeklinde yorumlanabilir mi?
Keşke öyle olsa. Ben buradaki çatışmanın daha yeni başladığını düşünenlerdenim.
Rusya ve Esed rejimi Bayır Bucak Türkmenlerine yönelik bir saldırı başlattı. Bu ne anlama geliyor?
Bayır Bucak Türkmenlerinin bombalanması, Türkiye’ye doğrudan bir mesajdır. Bayır Bucak Türkmenleri, Özgür Suriye Ordusu içinde yer alan gruplardan birisi. Bilindiği gibi İran-Rusya ittifakının Suriye’deki savaşa doğrudan müdahalesi, Özgür Suriye Ordusunun ve muhalif güçlerin Esed’i iyice sıkıştırmasından sonra gerçekleşti. Dolayısıyla ben burada bir anlaşmadan ziyade, bir kilitlenme görüyorum. Eğer Amerika’nın baskılarıyla bir anlaşmaya varılacaksa da Rusya elini güçlendirmek istiyor.

İran’ın durumu nedir peki bu tabloda?
İran bir taraftan Rusya ile birlikte Suriye’de sahada savaşırken, bir yandan da Batıya angaje edilme süreci yaşıyor. İran son yıllarda bölgede mezhep bağları ve Şii ideolojisine yaptığı yatırımların meyvesini toplamak üzere askeri ve politik olarak muazzam bir aktivasyon sürecine girdi. İran’ın Batıyla ortaya çıkan bu yeni angajmanı Türkiye’de yeterince tartışılmıyor. Aslında bu Türkiye’yi doğrudan ve derinden etkileyecek bir gelişme. İran’ın Batı ittifakına dahil olması, Türkiye’yi sarsar.

HALA MODEL ÜLKEYİZ
Bu olan bitenin tam da ortasında yer alan Türkiye’nin durumu nedir?
AK Parti’nin iktidara gelmesinden bu yana Türkiye, Balkanlarda, Kafkasya’da, Ortadoğu’da halkları muhatap alan bir dil kullanmaya ve bunu da üst düzeyde yapmaya başladı. Özellikle ‘One Minute’ çıkışından itibaren Türkiye Ortadoğu milletlerinin ilgi alanına daha fazla oturdu. Arap Baharı ile Türkiye’nin Müslüman toplumu ve demokratik yönetim sistemiyle güçlü bir ilham kaynağı olması durumu ön plana çıktı.

Türkiye hâlâ model ülke olma özelliğini koruyor mu?
Ben Türkiye’nin hâlâ model, daha doğrusu ilham kaynağı ülke olduğunu düşünüyorum. Bir taraftan Batı ile diğer yandan İslam dünyası ile ilişkiler yürütebilen bir yapıya sahip. Zamana ihtiyacımız olduğu doğru olsa da, bölgeyi göz önüne getirdiğimizde, ekonomik, siyasi ve kurumsal gücü ile Türkiye hâlâ ilham verici bir ülkedir. Türkiye’ye düşen, heyecana kapılmadan ittifaklar sistemi ile bu süreci akıllı bir şekilde yönetmek.
BATI İTTİFAK OLUŞTURDU
Nasıl?
Türkiye’nin Ortadoğu’da, Balkanlarda ve İslam dünyasında ilham verici bir ülke olması bize heyecan verdi. Türkiye’nin tek başına yapabileceklerini ve yapamayacaklarını önüne koyması ve buna uygun strateji geliştirmesi gerekiyor. Bütün bir sistemi karşımıza alarak hedeflerimize varmak istersek çok zorlanırız. Türkiye’nin bölgenin ezilmiş halklarına yönelik geliştirdiği kapsayıcı ve kucaklayıcı dil, Batıda Türkiye aleyhine bir ittifak oluşmasına yol açtı. Şimdi bizim bu ittifakı kendi lehimize çevirmemiz lazım. Çünkü Türkiye Batı sisteminin bütün kurumlarında etkin bir ülkedir. Doğu’daki hedeflerine ulaşabilmesi için Türkiye’nin Batı ülkeleriyle olan ilişkilerini canlandırması lazım.
Paris bir hesaplaşma
Nasıl oldu da dış politikası bağlamında Türkiye bu kadar eleştirilir hâle geldi?
Türkiye Arap Baharını takip eden süreçte bölgede büyük bir itibar kazandı. Bu itibar ve artan gücü, Türkiye’nin masada istenmeyen bir aktör haline gelmesine yol açtı. Bunda belli ölçüde başarılı oldular. Türkiye’nin dışarıdaki algısı tamire muhtaç. Bunu yapabiliriz, hatta yapmak zorundayız. Biz kendimizi Batıya anlatmazsak, başkaları bizi farklı anlatır. Burada iş bize düşüyor.

Tam da G 20 öncesinde Paris’te gerçekleşen saldırıları hangi çerçevede ele almalıyız peki?
Fransa’da topluma entegre olmamış ve şehirlerin banliyölerinde yaşayan Kuzey Afrika kökenli insanlar var. Ayrıca Fransa, Avrupa’da en çok Müslümanın yaşadığı ülke. Batı ülkeleri, bu insanların sisteme tam anlamıyla dahil olmasını sağlamadıkça bu kitle bu tür dış etkilere açık olacaktır. İkinci olarak da, bu eylemleri Suriyeli mültecilere bağlama eğilimi görülüyor. Bu saldırıların ardından bazı çevreler, Suriyeli mültecilere Avrupa’nın kapılarını tamamen kapatmaktan söz etti. Paris saldırıları ile ilgili olarak aklımızda bulundurmamız gereken üçüncü bir nokta da, Suriye üzerinden bir hesaplaşma ihtimali. Esed’in gitmesi konusunda da Hollande’ın açık tavrı vardı. Ankara’daki bombalı saldırı ile Paris’teki saldırılar arasında spekülatif bir bağ bile kurulabilir.
Avrupa’nın mülteciler konusunda zaten pek de iyi bir sicili yoktu. Bu saldırılardan sonra durum daha da vahim bir hal aldı. Bu bağlamda neler söylersiniz?
Daha dün Kongre, Obama’nın 10 bin Suriyeli mültecinin kabulüne ilişkin kararını reddetti. Mülteci meselesine ilişkin en doğru yorumu, Avusturya sınırından geçerken ‘Niçin geliyorsunuz’ denildiğinde ‘Suriye’deki savaşı durdurursanız, gelmeyiz’ diyen 9-10 yaşlarındaki bir Suriyeli bir çocuk yaptı. Burada bir savaş ve savaştan ötürü yerlerinden edilmiş milyonlarca insan var. Türkiye bu insanlara 5 yıldır kucak açıyor ama bizim de kapasitemizin bir sınırı var. Avrupa bu sorunun varlığını, ölümü göze alan mültecilerin kendi ülkelerine yönelmesiyle fark etti.
Savaşın şifresi enerji
Suriye’de yakın zamana kadar iç savaş görüntüsündeki çatışmalar şu an Rusya’nın ve İran’ın müdahalesiyle farklı bir boyut kazandı. Son durumu nasıl okumalıyız?
Suriye, Rusya’nın Soğuk Savaş yıllarından beri ideolojik yatırım yaptığı, Tartus’ta askerî üssünün bulunduğu bir ülke. İran da, mezhep ve ideolojik bağlar üzerinden ittifakının olduğu Suriye’deki olaylara doğrudan mühimmat, asker ve maddi yardım sağlayarak müdahil oldu. Hatırlarsanız Özgür Suriye Ordusu’nun komutanı iki yıl kadar önce biz Esed’in ordusunu bitirdik, İran’la savaşıyoruz demişti. Ama İran Suriye’de istenen başarıyı elde edemeyince Rusya doğrudan sahaya indi. Rusya’nın sahaya inmesine kadar vekalet savaşı olarak yürüyen kriz şimdi doğrudan bir meydan okuma haline geldi. Batı, Rusya’nın bu askeri müdahalesine doğrudan cevap verirse, bu krizin daha büyük bir savaşa dönüşme riski çok yüksek. Hatırlarsanız geçen yıl Papa, “3. Dünya Savaşı başladı” demişti. Son duruma genel olarak bakıldığında görülecektir ki, Ukrayna’yı hariç tutarsak bu savaşların tarumar ettiği coğrafya, İslam coğrafyasıdır.
HEDEF DOĞALGAZ REZERVİ
Rusya’nın Suriye meselesine bu kadar müdahil olmasının sebebi nedir?
Rusya’nın bu tavrı sadece Esed rejimini ayakta tutmak ile alakalı değil. Putin Batıya, ne kadar ileri gidebileceğini ve meselenin Rusya için ne kadar önemli olduğunu göstermek istiyor. Rusya Tartus’daki üssüne ağır bombardıman uçakları ve son nesil gelişmiş tank sevkiyatları yaparak pozisyonunu tahkim ediyor ve ben buradayım diyor. Bu üs, Doğu Akdeniz’in ve bölgedeki enerji kaynaklarının kontrolü için çok kilit önem taşıyor. Bölgede yaşanan çatışmanın ve savaşın özü, Doğu Akdeniz triyonlarca metreküplük doğalgaz rezervlerini kimin kontrol edeceği, dünya pazarına nasıl ulaştırılacağı ile ilgilidir. Dünya enerji pazarlarında bir doğalgaz tekeli olarak Rusya bu bölgede etkinliğini kaybederse, denklemden düşeceğini biliyor. Bu Rusya için hayat memat meselesi.
Avrupa bizi yalnız bırakmasın
Türkiye’nin bölgeye ilişkin iddiaları Batı karşıtı bir nitelik mi taşıyor?
Türkiye’nin Ortadoğu’ya, İslam dünyasına ve Afrika’ya dönük geliştirdiği söylemler Batı karşıtı değildir. Türkiye, halkların iradesinin siyasete-yönetime yansımasından söz ediyor ki bu demokrasidir. Darbelere destek olmayın diyor Batı’ya, bu da Demokrasidir. Avrupa bizi bu konularda yalnız bırakmamalı.
Dış politikada prensip şart
AK Parti’nin dış politikada bir değişikliğe gitmesi ihtimaline nasıl bakıyorsunuz?
Dış politika çok dinamik bir alandır. Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın daha önce dile getirdiği gibi Türkiye’nin dış politikada belli prensipleri var. Bu prensipleri değiştirmeden belki yöntemlerimizi daha yaratıcı hale getirerek yeni yaklaşımlar geliştirebiliriz. Mazlumların ve doğruların yanında olmak istiyorsak bu kadar değişken bir dünyada biz de daha dinamik yöntemler aramalıyız.
Sorunumuz muhalefet
Paris saldırıları sonrasında tıpkı 11 Eylül’den sonra olduğu gibi İslamofobinin yükselişe geçeceği yorumları yapılıyor. Bu nasıl aşılabilir?
2008’den bu yana küresel bir ekonomik kriz yaşanıyor. Kriz dönemlerinde ırkçılık, yabancı düşmanlığı artar. Bu kriz çözülmezse, bölgesel çatışmalar ve savaşlar çıkar. Genel olarak baktığımızda ise, özellikle de Almanya’da yükselen bir ırkçılık var. DAİŞ gibi terör örgütlerinin faaliyetleri de bu bakışın değirmenine su taşıyor. Bu sorun ancak Müslüman devletlerin doğrudan müdahalesiyle hafifletilebilir. Bu konuda Türkiye dışında sesi çıkan Müslüman ülke yok gibi.

Paris saldırısından sonra Fransa’nın birleştiğini gördük. Oysa Ankara’da gerçekleşen terör saldırısından sonra devleti sorumlu tutanlar olmuştu. Bu fark için ne dersiniz?
Bizdeki sorun, şahıs merkezli muhalefet anlayışı. Bu tür tavırları ben az gelişmişlik refleksi olarak görüyorum: Self-orintalization:Kendi kendini Doğululaştırarak aşağılama. Ankara saldırısından sonra ‘Devlet yaptı’ diyenleri Paris’e kursa göndermek lazım. Siyaset yaparken, akıllı, mantıklı ve vicdanlı olmak gerek.
Yenişafak/ Nil Gülsüm