Batı Müslümanları kabul etmeyecek!

Serdar Demirel

VAN 26.01.2017 11:09:48 0
 Batı Müslümanları kabul etmeyecek!
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Batı Müslümanları kabul etmeyecek!

Batı, kendi değer yargısını, yaşam tarzlarını, medeniyet önermelerini öteki gördüğü farklı medeniyet havzalarının çocuklarına benimsetmeyi uygarlığın onlara bahşettiği ulvî bir görev olarak kabullendi. Çünkü Batı kendini varoluşun merkezine aldı, medeniyet önermelerini biricik ve tarihin sonu olarak gördü. 

Bu görevi bazen kültür faaliyetleri üzerinden yumuşak yöntemlerle bazen de askerî çıkartmalar gibi katı yöntemlerle ifa etti. Süreç bitmedi, devam ediyor. 

Gelinen aşamada Batı’nın uygarlaştırma mühendislik projesinin muhatabı olan farklı medeniyet havzalarının nerdeyse tamamına yakını içine çekildiği ontolojik ve epistemolojik özgüvensizliğin sonucu olarak kör taklit üzerinden benzeşmeyi ve ötekiyle aynileşmeşi gönüllülük esasında sürdürmektedir.

Bütün devletler meselâ eğitim müfredatını Batı’yı model alarak yapar. Aile politikalarından kültürel alandaki faaliyetlerine kadar bu görevi önceler. Bireyler ve toplumlar da psikolojik olarak bu durumu gayet tabiî karşılar ve alternatifinin olmadığını düşünürler. 

Batı dışındaki medeniyet havzaları böylece kendi değerlerinden adım adım uzaklaştı, yerelliği bir varoluş tarzı olarak değil folklorik bir zenginlik olarak muhafaza etmeye başladı. Hindistan, Çin, Kore ve Japon örneklerine biraz yakından bakmak bile bu söylediklerimizi ispatlar. Buna Arap ülkelerini ve Türkî cumhuriyetlerini de katabilirsiniz..  

Teslim olmanın hakiki manası da içten gelerek, ikna olarak kök değerlerden vazgeçmektir. Oysa muhalifine benzemek kaybetmektir. Muhalifini taklit ederek özgün bir medeniyet kurmanın tarihte bir örneği de, imkânı da yoktur. Hiçbir taklit ürünü aslı gibi olamaz çünkü.  

Burada medeniyetler arası doğal bir alış-verişten bahsetmediğimiz açıktır. Zira karşılıklı etkileşim, birbirinin birikiminden istifade etmek, sentez yapmak başkadır ve kaçınılmazdır; dünya görüşleri ve değer sistemleri farklı olan bir medeniyetin başka bir medeniyete teslim olması başkadır. 

Psikolojik teslimiyet, Batı’nın üstün olduğunu ve dolayısıyla mutlak model alınması gerektiğini içselleştirmeyle başlar. Kalp kalbe, akıl akla benzemeden amel amele benzemez. Bugün farklı coğrafyalardaki toplumların şehir modellerinin, ev içi dizaynlarının, yaşam tarzlarının, Batı’da üretilen trendlerin çılgınca takip edilmesinin sebebi de budur.  

İnsanlar aynı markaları tüketiyor, aynı müziği dinliyor, aynı filmleri izliyor. Televizyonlardaki eğlence programları bile format olarak aynı. Yeni nesil ise farkında olmadan bu sürecin hem kurbanı hem de daha gönüllü taşıyıcısı durumundadır. 

Batı’nın bu uygarlaştırma(!) misyonu kendine benzeterek hem alternatifini yok etme hem de öteki aleyhine kurguladığı çıkarlarını tahkim etme işlevi görüyor. Kendi değer sistemiyle, medeniyet önermeleriyle devam etmek isteyen ve kendisine dayatılan ötekileştirme projesine direnen Müslümanlar ise tehdit olarak algılanmaktadır. Dikkat ediniz, tüm Müslümanlar demedim, direnen Müslümanlar dedim..

Bugün bahusus Ortadoğu’da ve geniş anlamda Müslüman coğrafyada yaşanan kaosun altında yatan temel sebep de bu teslim olmama iradesidir. Müslümanların kendileriyle eşit ve âdil bir zeminde varolmalarına müsaade etmiyorlar.  

Bu Batı, kök değerlerinden önemli ölçüde vazgeçen ve fakat milli iradeyi esas alan, demokrasi diyen, siyasi, askeri ve ekonomik tam bağımsızlık isteyen laik kesimleri bile düşman kabul etmektedir. 

Batı’yla ilişkimiz, çelişkilerimiz ve kavgamız özünde bir varoluş meselesidir. Bilim ve teknoloji karşıtlığına indirgenerek izah edilemez.   

YENİ AKİT