Başkanlık lastikle mi gelecek?

Cengiz Alğan

VAN 17.10.2016 10:37:11 0
 Başkanlık lastikle mi gelecek?
Tarih: 01.01.0001 00:00

Bahçeli’nin başkanlık sistemini yeniden gündeme getiren çıkışı sonrası, CHP sözcüsü Selin Sayek Böke Bahçeli ve MHP’yi “Saray’ın yedek lastiği” olarak niteledi. Buna mukabil, MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman da CHP’yi “PKK’nın don lastiği” olmakla suçladı. (Aynı gün, Cumhurbaşkanı Erdoğan da Ankara İskitler’de bir oto lastikçi esnafını ziyaret etti ama bunun konumuzla alakası yok). Konuya CHP’nin yancısı olarak dâhil olan HDP’nin eşbaşkanı Demirtaş da Bahçeli’ye yüklendi. Alışık olduğumuz üzere, içi boş laf cambazlıklarından birine daha başvurarak, Bahçeli’ye “Bilal’i alamadın ama üç hilali verdin” diye efelendi. Böylece başkanlık tartışmalarının hangi seviyede tartışılacağı şimdiden belli oldu

.

Demirtaş artık siyaseten saf dışı olduğu için sadece değinip geçelim. Ancak Selin Hanım’ın bazı sözlerine bakmakta fayda var. Şöyle diyor mesela: “2002’den 2015’e, AKP ne zaman ihtiyaç duyduysa MHP’yi kendi yanında buldu. Çok uzun süredir ikiz kardeş gibi hareket eden iki parti, Türkiye’yi anlamsız bir şekilde, hiç ihtiyacı olmayan bir sistem tartışmasına sürüklüyor. Bu tartışma çok açık bir şekilde Türkiye’de istikrarsızlığı besliyor”. (Oysa daha geçen sene MHP’yi de dâhil edip ‘%60’lık bloğuz biz’ diyorlardı ama bu muhalefette tutarlılık aramak nafile tabii).

 

Bu sözler adeta, Türkiye’de nasıl çarpık ve kof bir muhalefet anlayışının hâkim olduğunun kanıtları gibi. Muhalefet muhalif olmayı, süngüleri takıp iktidarın karşısında siper kazarak, dile getirdiği her öneriye derhal ve tümden karşı çıkmak zannediyor. İktidara savaş ilan etmeden muhalefet yapılamayacağını sanıyorlar. Hatta sadece iktidara değil, ona zaman zaman destek veren herhangi bir muhalif kesimi de anında ‘dönek, yandaş’ vb ilan edip linç etmeye girişiyorlar. Böylece de ülkenin genel çıkarları söz konusu olduğunda, pozitif tavır takınıp eksik veya yanlışlara, kendi daha iyi önerilerini getirerek, seçmen gözünde puan toplama şansını daha baştan kaybediyorlar. Varsa yoksa çatışma, ‘direniş’.

 

Böke’ye göre başkanlık tartışması “anlamsız” ve Türkiye’nin buna “hiç ihtiyacı yok”. Peki, buna kim, neye göre karar veriyor? En azından 1980’lerde Özal’dan beri bu konu gündeme geliyor. Yakın döneme gelirsek, bugün bizi buraya getiren yolu 2007’de Cumhurbaşkanlığı tartışmasında verilen 27 Nisan Muhtırası açmadı mı? Cumhurbaşkanını halkın seçmesi ve bu nedenle fiilen yarı başkanlık sistemine geçişimiz o tarihte başlamadı mı? 2014’te %52’yle Erdoğan’ın seçilmesinden beri melez bir sistemle yaşamıyor muyuz?

 

Seçmenin yarısının oyunu alan bir partinin talep ettiği bir sistemin tartışılması nasıl oluyor da “anlamsız” ve “hiç ihtiyaç” duyulmayan bir konu oluyor? Üstelik 15 Temmuz öncesi anketlerde bile başkanlığa destek %50’nin epey üzerinde görünürken ve 15 Temmuz sonrası Erdoğan’ın karizması ve güvenilirliği zirve yaptığında, bu desteğin çok daha fazla olacağını bilmek pek de zor değilken, nasıl “anlamsız” olur? 30 yıldır tartışılmasına bile izin verilmeyen, her ortaya atıldığında kıyamet kopartılan başkanlık sistemini ne zaman tartışabileceğiz acaba? Sayın Böke ve CHP kurmaylarının keyfinin bir gün yerine gelmesini mi bekleyeceğiz ülkecek?

 

Ayrıca Bahçeli “ben başkanlığı destekliyorum” filan demiyor. Aksine, eski pozisyonunu koruyor ve parlamenter sistemden yana olduklarını açıkça söylüyor. Hatta konunun AK Parti’nin “inadı yüzünden” meclise gelmesi gerektiğini ilan ediyor. Toplumda bu tartışmanın kutuplaşmaya yol açtığını ve bir an önce tamamlanması gerektiğini belirtiyor. Yani başkanlığı değil, başkanlığın tartışılmasını destekliyor. Belki de meclisten referandum kararı çıkarsa, meydanlara çıkıp başkanlığa karşı en sert propaganda çalışmasını yapacak. Ama önce halkın temsilcilerinin önüne, meclise gelmesini tercih ediyor. Manzara şu yani: Milliyetçi-muhafazakâr Bahçeli demokratik tartışmadan ve halk oylamasından yana; sosyal demokrat CHP ve ‘devrimci’ HDP konuyu tartışmaya bile yanaşmıyor ve halk oylamasından korkuyor.

 

Benim tahminime gelince: Bahçeli’nin iki ihtimal zikretmesinden yola çıkarak, mecliste referanduma götürecek desteği vereceklerini düşünüyorum. Ne diyor Bahçeli: “Ya 367’nin üzerinde sonuç çıkar ve yasalaşır, ya da 330 üzeri çıkar ve referanduma gidilir”. Üçüncü ihtimal olan 330’un altında kalmayı ve tartışmanın tümden rafa kalkmasını dile getirmiyor.

 

Teklif meclise geldiğinde CHP ve HDP ret oyu vererek halka gitmekten kaçmış olacaklar. MHP ise halkın iradesine saygı duyduğunu ve son sözü ona bırakmayı doğru ve daha demokratik bulduğunu apaçık göstermiş olacak (330’a destek verirlerse). Böylece 15 Temmuz öncesi zayıflamış olan siyasetteki yerini de tekrar güçlendirmiş olacak. 15 Temmuz’un anlamını kavrayamamış, hala Saray, Bilal, yolsuzluk vs edebiyatı yapan diğer muhalefet ise aşınmaya devam edecek.

 

Çatışmacı ve (Halil Berktay’ın deyişiyle) ‘devirmeci’ muhalefet, demokratik tartışmanın önünü daima tıkadığı için, bugün artık bu konuyu bir oldubittiyle halletme noktasına gelindi. Dişe dokunur tek öneri getirmeden, sadece ‘yaptırmayız’ diye bağırıp çağırmakla muhalefet olmuyor işte. Şimdi artık kimse ağlamasın.

 

SERBESTİYET