“BARIŞ” DEYİNCE NİYE “TERÖRE DESTEK” ANLIYORLAR

PKK’nın çözüm süreci boyunca alan hakimiyetini sağlama girişimleri ve silahlanması, Bu bir gerçektir ve barış söylemlerini zedeleyen bir durumdur. Ama bu süreç boyunca her iki tarafın da güvensizliği arttıran bir duruşu koruduğu ger

VAN 25.08.2015 10:35:34 0
“BARIŞ” DEYİNCE NİYE “TERÖRE DESTEK” ANLIYORLAR
Tarih: 01.01.0001 00:00
T24/ Ömer Faruk Gergerlioğlu

Çözüm sürecinin buzdolabına konmasıyla ortaya çıkan yeni durumun günah keçisi “barış” isteği oldu. “Barış” diyenin bir kaşık suda boğulmaya çalışıldığı bu marazi, akıl almaz ortamın nedeni nedir? Bir anda makul sanılan kişilerin bile “barış” kelimesine bu düşmanlığı niye? Linç girişimcilerinin yine ortalığa dökülmesini anladık ama milliyetçiliğin zararlarını bildiğini sandıklarımızın bilinç altından fışkıran bu “barış” alerjisi de nedir?

Maddeler halinde ele almaya çalışalım.

- Kürt sorununun on yılları bulan ızdıraplı geçmişini bilmemek: Acilen ve tekrar sağlanmayan bir barışın 2.5 yılda alınan mesafeyi 5-10 günde yok edeceği gerçeğinden habersiz olmak. “Barış” diyenler konunun vehametinin farkındadır. Yeniden inşa edilecek bir barışın savaşla devam eden günler ve toplumsal travma oluşturan yeni olaylarla ne kadar zora girdiğinin farkına varılmaması “barış” denince “teröre destek” diye anlamaya yol açmaktadır.


- PKK’nın çözüm süreci boyunca alan hakimiyetini sağlama girişimleri ve silahlanması: Bu bir gerçektir ve barış söylemlerini zedeleyen bir durumdur. Ama bu süreç boyunca her iki tarafın da güvensizliği arttıran bir duruşu koruduğu gerçeğini gizleyemez. “Barış” kelimesi devletin ve PKK’nın  barış sürecine uymayan gayrisamimi  fiillerinden ayrılmalıdır, bağımsız düşünülmelidir. Yeni bir barış, yeni bir samimiyetsizlik değildir.

- Barış talebinin PKK isteğiyle gerçekleştirildiğini sanmak: Kuruluş amacı ve 30 yıllık mentalitesi nedeniyle savaş üzerine kurgulanmış bir örgütün barışa ikna edilmesinin zorluğu ortadayken barış söylemini gizliden teşvik ettiğini sanmak sahici değildir. Yaptığı son açıklamalar hep çatışma üzerinedir.

- PKK’nın “barışı bozan” olduğu, şımardığı için cezalandırılması, bitirilmediği takdirde tekrar barışı bozacağı düşüncesi: Bu nedenle barışı dile getirenlerin PKK’nın yardımına koştuğu sanılıyor. Oysa “barış” diyenler süreç boyunca ve şimdi PKK’yı da eleştirdi ve uyardı sürekli. PKK’nın savaş yoluyla terbiye edileceği düşüncesi 30 yıldır gerçekleştirilememişken yine aynı yola girilmesi kısır döngüdür.

- PKK’nın muhatap alınmaması, bitmesi ve silahı gömmesiyle sorunun biteceğini sanmak: Bu yüzden bir örgütle görüşmenin örgütü tanımak anlamına geleceği düşünülüyor ve masayı önerenlerin  “barış diyerek teröre destek verdiği” ileri sürülüyor. PKK’nın silahı bırakmasıyla Kürt sorunu çözülecekse bu yıllar öncesinde olurdu, hatta devlet çatışmasız çözümü tercih etseydi yıllar önce yaptığı haksızlığı görür ve örgütün ortaya çıkışını engelleyici adımlar atardı. PKK legal ve illegal yönleriyle artık muhataplıktan uzak tutulamaz. Gerçek barış, Kürt sorununu ortadan kaldırıcı anayasal değişikliklerin yapılmasıyla oluşur. Yoksa PKK gider, bir başka örgüt savaşı devam ettirir.

- TSK’nın saldırılarıyla PKK’nın bitirileceğini sanmak: 30 yıldır bitmeyen PKK bu son çatışmalarla da bitmeyecektir. Bir temenni olduğu için değil, olmayacak duaya “amin” dendiği için… zira örgüt geniş bir toplumsal tabanı sağlamış durumdadır ve herkesin kabul ettiği gibi en güçlü dönemlerini yaşamaktadır. Boşuna kürek çekmek, can kaybını arttırmaktan başka birşeye yol açmaz. Sonuç, iki tarafın da birbirine verdirdiği zayiat olur. Bu malum gerçeğin dile getirilmesi, ithamların nedeni olmaktadır.

- PKK’nın sıkıştığı için barış söylemcilerini öne sürdüğünü sanmak: Bu sanı da yanlıştır. “Barış” diyenler yıllardır sadece ve sadece barış istedikleri için böyle dedi, şimdi de kimsenin ne dediğine bakmıyor. PKK da 2.5 yıllık bir süreçte Türkiye’de susmuştu, Suriye’de savaşla istediği birçok şeyi aldı, Savaş üzerine kurgulu bir örgütün barışla kazanacağını düşünmek zayıf ihtimali düşünmektir.


- PKK’nın barış istemediğini düşünerek reaktif düşünenlerin çelişkisi: Böyle düşünenler, PKK barış istemiyor ise  barış söylemine destek vererek PKK’nın istemediğini gerçekleştirmelidir, oysa “barış” kelimesinden rahatsız olarak çelişkiye düşüyorlar.


- “Savaşı karşı taraf başlattı, barış demeye hakkı yoktur” söylemi: Kimin başlattığı tartışması için  tarafların ikisi de güçlü argümanlar bulabilecektir. “Barış” diyenler her iki tarafça da bu söylemle  suçlu bulma gerekçesine kurban edilmektedir. Bu bataklıkta çırpınmaya benzer, çırpındıkça batarsınız.

- HDP’nin veya sivil kuruluşların  “barış”ı dillendirirken siyasi bir dil kullanmaktan kaçınmaması: HDP’nin veya sivil kuruluşların “barış” söylemini zedeleyen bu duruşundan kaçınması ve bağımsız bir dili kuşanması gerekir. Yoksa en çok zarar görecek olan barış kavramıdır. Siyasi duruş ne olursa olsun barış gündemdeyse taraflara eşit mesafede durulmalıdır. Ancak  taraf olanların, insan hakları derneklerinin kullandığı tarafsız söylemleri algılayamaması da bu ithama neden olmaktadır.


- Çatışmalar devam eder ve acılar yaşanırken “barış” kelimesinin sarf edilmesinin karşı tarafın hakkı olmadığını düşünmek: Tabii ki barışa savaşın en şiddetli olduğu zamanlarda ihtiyaç duyulur ve dile getirilir. Başka türlü “barış” telaffuzuna  niye ihtiyaç duyulsun ki? Çatışmanın devamı, barış istenmediğinden değil, tarafların bazen barış için mevzi kazanma isteğinden de olabiliyor. Bu da samimi barış isteğinin yanlış tanımlanmasına yol açıyor.


- Muhafazakarların sorunun nedeni, çözümü konusundaki dini gerekçeleri içselleştirmemeleri: Bu acı gerçek de sorunun çatışmaya dönerek alevlendirdiği her dönemde toplumun çoğunluğunu oluşturan muhafazakarların  akıl almaz milliyetçi geri dönüşlerine ve akıl tutulmalarına yol açmaktadır. Farklı ırkların ortak paydası olan din duygusu, barışçılığını, birleştiriciliğini unutmamalıdır


- “Fırsat bu fırsat kamuoyu da Ceylanpınar’da uykuda öldürülen cinayetlerin barışı bozan tek neden olduğunu düşünüyor ve ortam müsait saldırmaya, PKK’nın beli kırılıncaya kadar devam edilmeli” diyen devlet aklı: Bu aklın akıl olmadığını düşünenlerin ağzındaki “barış” sözünün devletçe suçlu ilan edilmesi önemli bir itham nedenidir. Süreç uzun süredir iki taraf içinde “nereden incelirse oradan kopsun” halindeydi, bir olay bitirdi, 1 yıldır devam eden onca ölüme rağmen kesilmeyen sürecin şimdi bozulması, barışın tekrar inşa edilmesinin ne kadar önemli ve gerekli olduğunu gösteriyor. Bu devlet aklı dün yücelttiği çözümü, barışı şimdi yerden yere vuruyor ve “barış”diyeni “terörist” ilan ediyor.

“Barış”ı dile getirmeyi, akla getirmeyi düşünmediğimiz daha kötü günlerin bile gelebileceğini, bu yüzden “barış” kelimesine ayrı bir değer ve kutsiyet tanımamız gerektiği ortadadır.