Aynalı salon ve pastane

Ahmet ALTAN

VAN 28.10.2012 10:41:24 0
Aynalı salon ve pastane
Tarih: 01.01.0001 00:00

Aslında ölümler, yıkımlar, acılar olmasa burası ziyadesiyle komik bir yer, “acayiplikler sirki” gibi bir ülke.

Biliyorsunuz, Amasya Valisi, Cumhuriyet Bayramı’nı “pastanede” kutlamaya karar vermiş.


“Mülkî erkân” sabahleyin pastanede buluşacak ve kıymalı poğaça eşliğinde Cumhuriyet’in kuruluşunu kutlayacak.


“Galiba bu cumhuriyet kurulduğu gibi bitiyor” diye düşündüm doğrusu.

Biliyorsunuz, Cumhuriyet’in kuruluşunda da çok matrak olaylar yaşanmıştı.

Bunlarla ilgili çok hikâye anlatılır.

Ama benim en çok hoşuma giden Konya’daki Cumhuriyet Balosu hikâyesidir.

Mustafa Kemal, Selanikli.

Batı kültürünün ağır bastığı bir şehirde doğup büyümüş, daha sonra Sofya’ya, Almanya’ya gitmiş, anlaşılan oradaki hayat tarzından hoşlanmış.

İstiyor ki oralarda gördükleri buralarda da olsun, öyle büyük Viyana salonlarına benzeyen salonlarda tuvaletli hanımlar, şık beylerle valsler yapsın, zabitler kılıçlarını şakırdatarak genç hanımları dansa kaldırsın.

Osmanlı’nın belki de en yoksul bırakılmış, en köylü kısmının Cumhuriyet’in elinde kaldığını, Anadolu’yu Osmanlı’nın hiç geliştirmediğini unutmuş.

Cumhuriyet Bayramı’nda emir vermişler, “aynalı salonlarda büyük Cumhuriyet baloları düzenlensin” diye.

Konya valisi emir alınca şehirde “aynalı salon” aratmış.

Öyle bir salon yok.

Ama emir var “aynalı salonda Cumhuriyet balosu olacak” diye.

Ne yapacağını şaşırmış vaziyette düşündükten sonra Vali “madem aynalı salon yok, ben bir aynalı salon yapayım, emre uyayım” demiş.

Adamlar göndermişler, şehirde ne kadar berber varsa, irili ufaklı aynaları toplatmışlar, bir düğün salonunda aynaları yan yana yerlere dizmişler, olmuş sana “aynalı salon”, memurlar da eşleriyle orada dans etmişler, “Cumhuriyet Bayramı” böylece “aynalı salonda” kutlanmış.

Aynalı salonda başlayan Cumhuriyet şimdi pastanede bitiyor.

Osmanlı’yla ve Cumhuriyet’le ilgili bir tez vardır, “Osmanlı’nın aslında 1918’de bittiğini, Cumhuriyet’in ise biten imparatorluğun uzatmalarını oynadığını” ileri sürerler.

Yaşadıklarımızı gördükçe bunun doğru olabileceği ihtimalinin pek de yabana atılamayacağını düşünüyorum doğrusu.

Burası gelişemiyor.

Biraz kalkınıp zenginleşiyor ama bu zenginlik de henüz “batmakta” olan Yunanistan’ın “milli geliri”kadar bir milli gelire ulaşamıyor, kolayından ulaşabilecek gibi de gözükmüyor.


“Zenginliği ve kalkınması” bu kadar ama gelişmişliği bunun da çok gerisinde.


“Aynalı salonda” balo yapan valiyle, pastanede kutlama yapan vali arasındaki mesafe, bize seksen küsur yılda ne kadar yol alabildiğimizi gösteriyor.

Pek fazla bir yol alamamış.

Taze Cumhuriyet’in Konya valisi bugün Amasya’ya vali olabilirdi, kimse de yadırgamazdı.

Burası, halkının özgür olmadığı, valilerin ise her türlü acayipliği özgürce yapabildiği bir ülke.

Bir türlü şöyle ferah, özgür bir memleket olamıyoruz.

Memlekette “özgürlüklerden” yana bir kadro bulamıyoruz.

Cumhuriyet’in başında “illa da dans edilecek” diyen höthötçülükle, Cumhuriyet’in son döneminde“illa da dans edilmeyecek” diyen höthötçülük arasında pek bir fark yok.

Laikçisiyle dincisi aynı topun kumaşı, ikisi de “benim gibi olacaksınız” diyor.

İkisi de “en iyisinin kendisi” olduğuna iman ettiği için “benim gibi olacaksınız” emrinin muhteşem bir emir olduğunu düşünüyor.

Kimse kendisi gibi olmayacak, herkes “memleketi yönetenler” gibi olacak, Kemalizm’in tarifi de bu zaten, dincisiyle laiki hiç fark etmez.

Laikçiler yönetiyorsa onlar gibi olacaksın, dinciler yönetiyorsa onlar gibi olacaksın, laikçiler yönetiyorsa aynalı salon, dinciler yönetiyorsa pastane.

Hükümet bir de “cumhuriyet yürüyüşünü” yasakladı.

Sanki “cumhuriyet çok kötü bir şeymiş” gibi de bir algı yaratmaya çalışıyorlar, cumhuriyet kötü değil, “demokrasisi olmayan cumhuriyet” kötü.

Biz “demokratik bir cumhuriyet yapalım” derken, şimdi hafif hafif “cumhuriyet de istemeyiz, demokrasi de istemeyiz” havası yayılıyor.

CHP, “demokrasisiz cumhuriyet” için bir yürüyüş yapmaya karar vermiş, yasaklamışlar, CHP’nin fikri bu ülkeyi batırdı ama bu, onların özgürce yürüyüş yapamayacakları neticesini yaratmaz.

CHP ülkeyi “cumhuriyetten” dolayı batırmadı, CHP ülkeyi “demokrasiye” yanaşmadığı için batırdı.

CHP’nin yürüyüşünü yasaklamanın, CHP’nin yasakçılığından ne farkı var, o da yasakçı, bu da yasakçı.

Zaten neyi denersek, kimi denersek deneyelim bir türlü özgür bir ülke hâline gelemememiz, bütün kadroların korkutucu derecede birbirine benzemesi, bende “bu ülke bitiyor” duygusu yaratıyor.

Kendi içinden, kendini geri kalmışlıktan kurtaracak bir kadro çıkaramayan bir ülke sonunda çok ağır bir şokla köklerinden sarsılır.

Şok yaşamadan değişsek diye çok istiyoruz ama...


“Aynalı salon-pastane” sarmalından çıkamıyoruz.

Eldeki malzeme bu, ne yapacaksınız?